Suat KAVUKLUOĞLU
Oluşturulma Tarihi: Haziran 17, 2006 00:00
Pinhani, iki kuzenin bir araya gelmesiyle kurulmuş yeni bir rock grubu. Yaptıkları müziğe Bülent Ortaçgil ve Ezginin Günlüğü’ne özgü o sakinlik hakim. Zaten grubun sesi, söz ve müzikleri yapan Sinan Kaynakçı da, grubun bas gitaristi Zeynep Eylül Üçer de, yaptıkları müzik gibi sakinler. Egoları ve sinirleri alınmış gibiler. İlk albümleri İnandığın Masallar nisan başında yayınlandı.
Albüm arkadaş ortamlarında kulaktan kulağa, sessiz ve derinden yayılıp da "İstanbul’da" ve "Ben Nası Büyük Adam Olucam" isimli şarkıları herkesin diline pelesenk olunca, bu röportaj kaçınılmaz oldu. Albüm, Picatura etiketiyle raflarda. Grupla tanışmak için bir başka yol da internet siteleri www.pinhani.com
Nasıl oldu da beraber müzik yapmaya karar verdiniz?- Zeynep Eylül Üçer: Sinan’la doğumumdan beri birlikteyiz. Çünkü kuzeniz. Birlikte müzik yapmamız da benim müziğe başlamamla başladı. Şu an için onun besteleri üzerinde çalışıyoruz ama ben de kendimce bir şeyler yapıyorum. Olgunlaştığında onları da kullanmak istiyoruz.
Sinan Bey, sizin müzikle ilginiz nasıl başladı? Kuzeninizi nasıl ortak etmeye karar verdiniz yaptığınız müziğe?
Sinan Kayakçı Müzik yapmak ve enstrüman çalmak benim çok uzun zamandır hobimdi zaten. Şimdi bu projeyle hayatımın merkezi haline geldi. Müzik, Zeynep’in ailesinde de, benim ailemde de herkesin hobisi. Bir gün konuşurken "Neden beraber bir şey yapmıyoruz" dedik. Üç yıldır beraber çalışıyoruz.
Albümünüz ve şarkılarınız çok sessiz ve derinden yayıldı. Neden böyle oldu sizce? Şarkılar mı buna sebep oldu, siz mi böyle sakin insanlarsınız yoksa bu tamamen planlanan bir şey mi?- Zeynep E.Ü. Planlanan bir şey değil ama öngördüğümüz bir durumdu. Albümü çıkarmadan önce fazla tanıtım imkanımızın olmadığını ve müziğimizin başlangıçta sadece kulaktan kulağa yayılacağını biliyorduk. Sakin ve mütevazı olmak konusuna gelince öyle değiliz ama olmalıyız. Özellikle de sakin olmak her zaman kolay olmuyor.
Pinhani, Ezginin Günlüğü’nü ve Bülent Ortaçgil’i hatırlatıyor. Şarkılarınızda, tavrınızda onlardan izler var mı? Sever misiniz, dinler misiniz onları? - Zeynep E.Ü.: Aslında kendi müziğini yapan tüm müzisyenleri takip ediyoruz. Etkilendiğimiz başka müzisyenler de var ama siz neye benzetiyorsanız o doğrudur, biz ne desek yanlış olur... Çünkü insanın kendi yaptığı şeye dışarıdan, yukarıdan bir yerden bakması o kadar kolay değil.
AKIN ELDES ŞART KOŞTU CEM AKSEL GELDİ
Albümün hazırlanış aşamasına dair neler söylersiniz? Nasıl ortaya çıktı parçalar?- Sinan K.: Şarkılar uzun bir dönemin ürünü. Önce, bu uzun dönemde yapılan 50 şarkı için ev kayıtları yaptık. Bu kayıtları çevremizdekilere ve Akın Eldes’e dinlettik. 10 şarkı seçtik ve onlara konsantre olduk. İçinde aşk şarkıları da var, olmayanlar da var. Ama hepsinin özel bir hikayesi var.
Akın Eldes ve Cem Aksel albümde çok hoş işler çıkartmış. Nasıl tanıştınız onlarla?
- Sinan K.: Akın Eldes ve Bulutsuzluk Özlemi’nin en eski dinleyicilerindeniz. 10 yıldır gittiğimiz konserlerinde konuşma fırsatı bulduk. Akın Eldes’in çaldığı bir Bülent Ortaçgil konserinde ona şarkılarımızdan bahsettik ve ilk fırsatta dinlettik. Bizle çalışabileceğini söyledi ama bir şartı vardı, o da Cem Aksel’in de projede olmasıydı. Hemen kabul ettik tabii!
Yalnızlığı, hele İstanbul’da yalnız olmayı hissetmemek mümkün değil albümde. "İstanbul’da kimim var, kimin için bu toz duman" diye özetlediğiniz histen bahsediyorum. Bu yalnızlığa rağmen sizi, İstanbul’da tutan şeyler neler? - Zeynep E.Ü.: Alışkanlıklar tutuyor bizi burada. Ayrılmak istiyoruz ama dönüp dolaşıp kendimizi burada buluyoruz.
- Sinan K.: Hiçbir zaman tam olarak terk edemeyeceğimiz bir şehir İstanbul. Ama terk etmemiz için şartlar her geçen gün daha uygun hale geliyor!
Pinhani için Sinan ne demek, Zeynep ne demek? Pinhani’nin ne kadarı Sinan, ne kadarı Zeynep? -
Zeynep E.Ü.: Pinhani’nin içine kapanık olan bu tarzını, Sinan’ın yalnızlığı belirledi aslında. Çünkü Sinan genelde şarkılarını yalnız yaptı. Sinan olmazsa, benim çalıştığım bestelere kalırız ki, bu da bir sonraki albümün epey geç çıkması anlamına gelir. Sinan olmazsa, solistimiz de olmayacağından büyük ölçüde enstrümantal müziğe kayarız, ki bu da olmaz!
-
Sinan K.: Zeynep olmazsa bas gitaristsiz kalırız, bas gitarist çok kıymetlidir, az bulunur. Zeynep’in yaptığı vokaller de çok önemli. O olmazsa çok daha yavan bir müzik olur ortaya çıkan.
Bu isim bize dedemizden mirasPinhan gizli demek. Pinhani de "gizliler." Bu isim ortalarda seyretmeme, iddiasız durma haline bir gönderme mi?-
Zeynep E.Ü. İsim bize dedemizden miras kaldı. Kendisi çok tanınmayan bir şair. Onun mahlasını şimdi biz kullanıyoruz. Anlamı bize uydu, ama bir tavrımız yok.
- Sinan K.: Hem bizi bu kadar gizleyen, kendimiz değiliz ki. Mevcut ortam, kuru kalabalık.
Bu kuru kalabalıkta, bu kadar kıyıda köşede kaldığınız için sıkıntı çekiyor musunuz? - Sinan K.: Evet, fazla tanınmadığımız için bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Ama eminim gelecek için böylesi daha faydalı. Kimseyi rahatsız etmeden işimizi yapıyoruz. Asıl büyük sorunumuz, şarkılarımızın bizden izin alınmadan ticari projelerde fon müziği yapılması. Üstelik gelişigüzel kesilip biçilerek. Bu canımızı sıkıyor.
PİNHANİ ARTIK GİZLİ DEĞİLSİNAN KAYNAKÇI (26)
Kendinden emin, halinden memnun
Cağaloğlu Anadolu Liseli. Marmara Üniversitesi Enformatik mezunu. Anne ve babası ticaretle uğraşıyor. Ailenin tek çocuğu. Müzikle ilgili bir şey yapmaya lisede karar verdi. Farklı enstrümanlar çalmak için dersler aldı. Kendi deyişiyle hepsinde kör topal ilerledi. Kendini "kendinden emin ve halinden memnun" olarak anlatıyor. Spor yapmayı, seyahat etmeyi çok seviyor. En büyük tutkularından biri de futbol oynamak. İstanbul dışında İzmir, onu en etkileyen yer. İstanbul’da ise en çok vapura binip Adalar’a gitmeyi seviyor.
ZEYNEP EYLÜL ÜÇER (20)
Güçlü ama duygusal kadın
Antalya Koleji mezunu. Anne müzik öğretmeni, baba grafiker. Ailenin tek çocuğu, kardeşi yok. TRT İstanbul Çocuk Korosu’yla müziğe bulaştı. Sonra basgitar dersleri aldı. Çeşitli gruplarda çalarak gitarı ilerletti. Kitap okumaktan,
film seyretmekten ve basketbol oynamaktan hoşlanıyor. Antalya, en keyif aldığı şehir. İstanbul’da da Taksim’de dolaşmayı seviyor. Kendini "güçlü ama duygusal bir kadın" olarak tarif ediyor.