Güncelleme Tarihi:
Tasarımlarıma kattıkları yorumlar inanılmaz hoşuma gidiyor
NİLGÜN GÜLEN
16 yıldır böyle giyiniyor, altı yıldır kendi stilime uygun olarak BNG markası için tasarım yapıyorum. Yola çıktığım ilk günden beri giymeyeceğim bir şeyi üretmedim ama müşterilerimin ne istediğine her zaman çok önem verdim. Mağazalarda yaşıyorum, gidemediğim mağazalardan da sanki ben tüm gün oradaymışım gibi detaylı bir rapor alıyorum. Sağolsun müdürler bana resmen canlı yayın yapıyor. Onlardan gelen mailleri okumak inanılmaz keyif veriyor.
Bugün bir arada olduğumuz üç kadın da dostum. Buradaki mağazada (Hasköy) sadece bir moda atölyesi olmayıp markanın beslendiği sanata da ev sahipliği yapacağız.
Serra, Nebahat ve Tuğçe… Üçü de markamı yükselten kadınlar. Tasarladığım giysilere kattıkları yorumlar inanılmaz hoşuma gidiyor. Bazen ürünleri hiç düşünmediğim şekilde kullanıyorlar. Tuğçe ile dostluğumuz profesyonel başladı ama Serra ve Nebahat’in markamızdan alışveriş yaptığını duyunca hemen arayıp tanışmak, bir yemek yemek istediğimi söyledim. O gün bugündür saygı ve onur duyduğum bu kadınların peşindeyim.
Kıyafetlerin açılımı var
SERRA YILMAZ
İnsan Nilgün’le karşılaşınca onun pozitif enerjisine duyarsız kalamıyor. Evet, markayı biliyordum, alışveriş yapıyordum ama Nilgün’ü tanıyınca bütün taşlar yerine oturdu. Telefonda bile enerjimi yükselten bir kadın. Birbirimizi o kadar çok sevdik ki birlikte proje ürettik. Milano moda haftasındaki performans sırasında ben İtalyanca şiirler okudum. Ama bizimki her zaman bir dostluk ilişkisi… Kıyafetlerin açılımı var, ama bizdeki Kürt açılımına benzemiyor. Gerçekten açılımı olan kıyafetler. Mesela bugün Nilgün’ün sırta öngördüğü yarığı ben önüme giydim. Herkesi özgür bırakıyor, herkesin kendi tarzını oluşturmasına izin veriyor. Yoruma açık. Hatta Nilgün bu çekim için ne giyeceğimi sordu. Dedim ki: Ne fark eder, aynı şeyi de giysek hiçbirimizin üzerinde aynı durmaz. Yıllar önce bana bir Japon kumaşından ürettiği bir yelek hediye etmişti. Aynı zamanda kaşkol da oluyor. Onu o kadar çok kullandım ki Nilgün iki tane daha yaptı kalan kumaşlardan. Nereye gidersem gideyim valizime ilk giren şey. Yaz - kış kullanıyorum.
Turistler yolda durdurup soruyor
NEBAHAT ÇEHRE
Markayla bir katalog aracılığıyla tanıştım. Alaçatı mağazasına gidip bir-iki parça satın aldım. Açıkçası beni rahat tasarımlarıyla tavladılar. Öyle şatafatlı giyinen kadın rolleri oynuyorum ki artık biraz kendi özgürlüğümü istiyorum. Sonra Nilgün’ün haberi olmuş, aradı ve görüştük. O gün bugündür harika bir iletişim içindeyiz. Beni genelde soğuk ve mesafeli zannederler. Halbuki tam tersi. Nilgün içimi gördüğü için yaklaştı ve dost olduk. Her sezon koleksiyonunu merakla bekliyorum. İki dizimiz (Aşk-ı Memnu ve Muhteşem Yüzyıl) şu an 83 ülkede oynuyor. Yurtdışından özellikle de Arap ve Uzakdoğu ülkelerinden gelenler beni tanıyor. Turistlerin ilk sorduğu kıyafetim oluyor. Bence Nilgün’ün de markasının da yolu çok açık. Çünkü tarzı var.
Beli lastikli köy pantolonuna stil katıyor
TUĞÇE KAZAZ
Milano’da yaşıyordum. BNG de Milano Moda Haftası’nda defile yapmak için oraya geldi. Birlikte değişik bir performans yaptık. Orada tutunmaya çalışan bir Türk olarak, bir başka Türk ile işbirliği anlatılamaz bir keyiflydi. Ben markanın karakteriyle de çok yakından ilgileniyorum. Çünkü piyasaya kafa tutuyor. Daracık, seksi ve kadını zora sokan kıyafetlerin yanında bu tasarımlar çöldeki su gibi. Hayat felsefeme de çok yakın. Tai Chi’nin rahatlığı, Anadolu kadının ruhu var. Beli lastikli köy pantolonuna modern bir gözün, stil sahibi bir ruh kattığını hayal edin. İşte o BNG.
GELECEK YIL NEW YORK’A GİDİYORLAR
Firma, üretiminin yüzde 70’ini Japonya, ABD, İtalya başta olmak üzere 25 dünya ülkesine satarken Türkiye’deki mağaza sayılarını da artırıyor. İstanbul, İzmir, Bodrum, Antalya, Ankara derken dokuz mağazaya çıktılar. Yıl sonuna kadar yurtiçi mağazalarının sayısı 14 olacak ve 2013’te New York’ta ilk yurtdışı mağazası açılacak. 2012 yaz koleksiyonun ismi ‘İçimdeki Ses’. Nilgün Gülen anlatıyor: “Kullandığım yüzde 100 koton kumaşın rahat ve saf detaylarında bulacağınız his teninizde alışkanlık yapacak. Ultra hafif derilerle yaptığım ürünler teninizi sıkmayacak, vücudunuzla uyum içinde davranacak.”
Kalplerimiz Vanlı çocuklar için atıyor
Moda tasarımcısı Figen Özdenak, geliri Vanlı çocuklara bağışlanmak için 10 tişört tasarladı. Yonca Ebuzziya, Caroline Koç, İnci Aksoy gibi isimlerin bizim için giyip poz verdiği tişörtlerdeki kırmızı canlı kalpler, Vanlı çocuklar için atıyor
- Bu projenin sizin için önemini ve başlangıç noktasını sormak istiyorum?
- Benim yaşamla ve çocuklarla ilişkimle doğru orantılı gelişti. Kendimi var ettiğimden beri hep çocuklara dokunmaya çalıştım. Tabii sadece çocuklar değil, tüm canlılara karşı duyarlı davranmamız gerektiğine inanıyorum. Çok sevdiğim bir dostum şubat ayında Van’dan geldi, orada gördüklerini ve yaşadıklarını anlattı. Çocukların hâlâ çok kötü şartlarda yaşadığını anlatırken gözlerimizden yaşlar akmaya başlamıştı. Zaman zaman gazetelerde fotoğraflarını görüyordum, karda çıplak ayaklı çocuk görüntüleri hiç gitmiyordu gözümün önünden. Zaten farkındaydım ama, hani hep bir şeylerin seni ateşlemesi gerekir ya aynen öyle oldu. Arkadaşım gittikten sonra bir şeyler yapmak için kolları sıvadım. Aklıma gelen projeyi hayata geçirebilmek için yanıma kurumsal bir destek almak zorundaydım bu da TEGV oldu. Kurucusu Suna Kıraç çok değer verdiğim bir kişi ve kurumun üstüne ne denli titrendiğinin bilincindeyim. TEGV’in yöneticileri de dostlarım olduğu için, bir araya gelmemiz kolaylaştı.
- Tişörtler nasıl hazırlandı?
- Beyaz tişört, 7’den 77’ye herkesin çok sevdiği bir şey. Baskılı beyaz tişört yaptım bu yüzden. Yıllardır New York’ta yaşayan tasarımcı yeğenim Selin Özdenak’le birlikte çalıştık. 10 modelimiz var, koleksiyonu geniş tuttuk. Ve çocukları düşünerek hayvan konturları, sevgiyi ve barışı ifade eden motifler kullandık. Ve kırmızı canlı kalplerimizle Van’daki çocuklarımıza göndermede bulunduk.
- Proje için birçok gönüllü var değil mi?
- Tabii. Mali sorunları kızım Çağla Akaslan çözdü. Tüm iletişimimizi Özlem Çadırcı gönüllü üstlendi. Proje oluşmaya başlarken Boyner Genel Müdürü Aslı Karadeniz’i aradım. Ve hemen tişörtlerin Boyner’de satılmasını onayladı. Ümit Boyner, Beymen’i ve yan kuruluşlarını organize etti. Ve böylece satış noktalarımız belirlendi.
- Başka nerelerde satılacak?
- Kendi mağazalarımda. Yani Gen İşkule ve Gen Akaretler, Beymen Blender ve Network mağazalarında. Ve gelirin tamamı TEGV üzerinden Van’a bağışlanacak. Bu parayla TEGV, Van’daki çocuk parklarını yenileyecek.
- Bizim için poz veren isimler nasıl bir araya geldi?
- Her biri hayata gönül penceresinden bakabilen kişilerdi, çok kolay bir araya geldiler.
POZ VERENLER NELER SÖYLEDİ
İnci Aksoy: Figen’in bu proje üzerine uzun süredir çalıştığını biliyordum ve içinde yer almak istedim. Van depremi hepimizi derinden etkiledi. Van’da yaşananların unutulmadığının göstermek ve farkındalığı yükseltmek istiyoruz.
Aret Vartanyan: Üzerinden zaman geçtikçe Van’daki felaketi unutuyoruz. Bu aşamada istikrarlı ve gerçekçi projeler konuyu güncel tutabiliyor ve süreklilik sağlıyor.
Selin Özdenak: Halamla çalışmaya başladığım gün, kendimi bu güzel projede buldum. Tişörtleri tasarlarken detayları çok önemsedik. Amacımız insanların yardımda bulunurken hem kendil giyecekleri hem de yakınlarının severek kullanabileceği tişörtler almalarıydı.