Güncelleme Tarihi:
"YA SONRA" FİLMİNİN GALASINDAN FOTOĞRAFLAR
* Galadan sonra aldığın tepkiler nasıl?
- Gala ve sonrası çok güzeldi ama öncesi benim için tam bir kâbustu. Çünkü filmin bütün detaylarıyla uğraştım ve bu da çok yorucuydu. Aynı zamanda üstümde büyük bir stres vardı. Tepkiler ise çok iyiydi, izleyenler filmi beğendi.
* Yönetmen koltuğuna ilk kez oturdun. Sana karşı önyargılar vardı, rahatsız olmadın mı bundan?
- İlk kez bu işi yapmış birine “Bravo” denilmesini beklemek yanlış olur. O yüzden önyargıları garipsemiyorum. Ancak önyargılardan sıyrılmış kişilerin sayısı düşündüğümden fazlaydı.
* Filmde eşini kaybettikten sonra aklı başına gelen bir adamı oynuyorsun. Sence erkekler hep böyle midir?
- Erkek, genelde stabil yaşar. İşini kurar, evini ve arabasını alır, bu onun ve eşinin mutlu olması için yeterlidir. Ancak kadın biraz ilgisiz kalsa, “Artık beni sevmiyor” diyerek durumu abartır. Erkek bu abartma döneminde işin nereye gittiğinin farkında olmayabilir.
* Deniz Çakır çok iyi seslendirmiş Ajda şarkısını...
- Deniz’in sesi çok güzel. Bu şarkıyı da çok güzel söyledi. Şimdiden teklif almaya başladı bile. Deniz albüm çıkarmaya karar versin, prodüktörlüğünü ben yapacağım. Norah Jones tarzı bir albüm yapılsa Deniz’e tutar...
* Yazarlar, yönetmenler ilk romanlarında ya da filmlerinde kendi hayatlarını anlatırlar. Senin için böyle bir durum söz konusu mu?
- Birebir hikâyenin benim hayatımla hiçbir alakası yok ama sos olarak kullandığım hayatımdan kesitler var.
* Hangi sahneler mesela?
- Hani Adem, Didem’e “Antalya’ya gidemezsin” diyor ya, benzer şeyleri geçmişte ben de sevgililerime yaptım.
* Çekerken seni en çok zorlayan sahne hangisiydi?
- Didem’le Cem’in terasta konuştuğu sahne. Oradaki duyguyu çok ölçülü ve dengeli vermek gerekiyordu. Bu nedenle biraz zorlandık.
* En beğendiğin sahne hangisi oldu peki?
- Güzel kadının gelip “Hayvan istiyorum” dediği sahne. Fatma Toptaş’ın oynadığı o sahneye çok gülüyorum. Çekerken de çok eğlendik zaten.
* Fahriye Evcen’le reklam için ayrılıyor iddiasına ne diyeceksin?
- Böyle bir şey söz konusu bile olamaz. Ben ilişkimi reklam malzemesi olarak kullanmam.
* Bugüne kadar beş kez ayrılmışsınız ve hepsi de senin önemli bir işinin öncesinde olmuş...
- İş yoğunluğu yaşadığımız dönemlerde ayrılıyor olamaz mıyız? Belki anlaşamadığımız noktalar o dönemlerde ortaya çıkıyordur. Zaten anlaşamadığımız nokta burasıdır.
* Şimdi de “Ya Sonra?” vizyona giriyor ve yine gündemde ayrılık haberleri var...
- Ben bir işe başlıyorum, o yoğunluğun içinde ikimizin de birbirimizi anlamamamız söz konusu olabilir. Her şey sakinken, çalışmıyorken sorunumuz da yoktur. Ama çalışırken, stres altındayken insanların toleransları, sabrı daha azalır. O noktada patlıyordur bizim problemlerimiz.
* Sen öyle bir adam mısın? Çalışırken gözün sevgilini bile görmez mi?
- Yoğun olduğumuz zamanlarda birbirimize çok fazla zaman ayıramamaktan kopuyor olabiliriz. Ayrılık sebebinin ve zamanlamanın sadece bununla bağlantısı var.
* Yoğunluk geçtiğine göre yeniden barışmanız söz konusu olabilir mi?
- (Gülüyor) Can yakan bu ilişkide artık çok yoruldum, Fahriye’yi de çok yorduğumu düşünüyorum.
* Böyle uzun süreli ilişkiler hep inişli-çıkışlı olur ama...
- Haklısın, can yakan ilişkiler daha çok yakınlaştırıyor iki kişiyi. Artık mazoşist tarafımız mı açığa çıkıyor bilmiyorum... Ben kendi açımdan yorulduğumu ve Fahriye’yi de çok yorduğumu düşünüyorum. Bu yorulmuşluk durumu da biraz şeyi gerektiriyor...
* Nefes almayı, ara vermeyi mi?
- Bilmiyorum artık bu nefes almak mıdır, bitirmek midir... Bilmiyorum...
* Deniz Çakır’la öpüşme sahnelerinde oynaman, ilişkinizi yoran etkenlerden biri olabilir mi?
- Yok, onlar değil. O ikimizin özel sorunu. Yoğun çalıştığım zamanlarda, stres altında olduğumda belirginleşen bir karakter problemim var. Bana karışılmasına, müdahale edilmesine tahammül edemiyorum. Bu dönemde birinin beni olumsuz yönlendirilmeye çalışmasına müsaade etmem. Dışarıdan bir kişinin, işin içinde ne olduğunu bilmeden, ne zorluklar, ne stresler yaşandığını anlamadan bana müdahale etmesine izin vermem. Çünkü bu iş sadece beni değil, benimle birlikte büyük bir insan ordusunu ilgilendiriyor. Ben bunların hepsini kadınsal bir duyguya heba edemem.
NAZ ELMAS TÜRKİYE'NİN EN GÜZEL YÜZÜ
Naz Elmas çok doğru bir tercihti. Bana göre o, Türkiye’nin en güzel yüz hatlarına sahip kadını. Dikkat edin; “kadınlarından biri” demiyorum, “kadını” diyorum... Bugüne kadar hep ağlattılar dizilerde Naz’ı, yüzü kırış kırış şekilde seyirciye sundular. Bu filmde ise muhteşem güzellikte bir portre çıktı ortaya. Angelina Jolie halt etmiş yanında...
DENİZLE AŞK YAŞAMIYORUZ
* Deniz Çakır’la aşk yaşadığın dedikodularına ne diyeceksin?
- Aşk falan yok aramızda. Çok demode değil mi bu? Her rol arkadaşı için aşk haberi yazılıyor.
* Demode diyorsun ama Ata Demirer’le Özge Borak’ın aşk haberleri gerçek çıktı...
- Haklısın, bak o doğru... Ama bizim setten çıkmadı. Deniz benim oyuncu arkadaşım.
* “İyi ki Nurgül Yeşilçay olmamış, iyi ki Deniz’i tercih etmişiz” demiştin bana. Şimdi de aynısını düşünüyor musun?
- Ben isim vermeyeyim ama Deniz konusunda Allah yüzümüze gülmüş o kadarını söyleyeyim. Rolünü daha anlatırken oynamaya başladı.
MAHSUN "BİR MİLYON GİŞE YAPAR GARDAŞ" DEDİ
* Mahsun Kırımızıgül filmi izledikten sonra ne dedi sana?
- “Bu film 1 milyon gişe yapar gardaş” dedi ve gitti. 2 milyon değil ama, 1 milyon dedi! “Daha ileri gitme gardaş, 1 milyonu geçme, orada kal başıma iş açma” demek istedi herhalde. İşin esprisi tabii bu, çok içten söyledi bunu. “En kötü 1 milyon” demek istedi.
* Sen ne kadar gişe bekliyorsun? Ne kadarı zarar ettirmez sana?
- Dürüstçe söyleyeyim; 1 milyonun altında gişe zarar ettirir bana. 1 milyon kâr yaptırmaz, paramı geri kazandırır. Ben de ikinci filmi yapacak para ve cesareti bulurum...
* Oynamak mı, yönetmek mi, gişeyi beklemek mi? En zoru hangisi...
- Gişeyi beklemek en zoru. Çünkü büyük bir final yorgunluğu oluyor. Sonunda da kendinizi seyirciye teslim ediyorsunuz.