Concred (Conserving Cretan Diet/ Girit Diyetinin Korunması) adlı proje, Girit’teki tüm restoranların, özgün Girit mutfağını sunma konusunda eğitilmesini ve sertifikalandırılmasını içeriyor. Amaç sadece sızma Girit zeytinyağının kullanıldığı orijinal yemeklerin, yine kendine özgü Girit şarabı ve boğma rakıyla sunulması değil, ‘temalı’
yemek turlarıyla, gelen turistin tarihi, kültürel ve entelektüel açıdan da doyurulması. Roads (Yollar) adı verilen bu yemek turlarına, ayrıca eğlence, gerçek dostluk ve aşk da dahil... Çünkü yemeğin, bunların hepsiyle alakalı olduğunu düşünüyor Giritliler. Yolların sonunda, sizin de öyle düşünmenizi sağlamak konusunda da oldukça becerikliler.
Yunan Lezzet Akademisi’nin, Girit Diyetinin Korunması projesi çerçevesinde pilot seçtiği 20 Girit restoranının sertifika almasını kutlamak için Girit’teyiz. Akademinin Başkanı Andonis Panayotopulos, Giritli gurme-yazarlar Maria ve Nikos Psilakis, Heraklion Üniversitesi’nde kanserle beslenme ilişkisi üzerine çalışmalar yapan endokrinoloji profesörü Elias Castanas, restoran ve otel yöneticilerinin katıldığı basın toplantısında, projenin özgün Girit mutfağının bozulmaya başladığını farketmelerinden kaynaklandığını söylüyor. Ve ilkelerini açıklıyor: En katı koşul, yemeklerin yapımında sadece sızma zeytinyağı kullanmak. Salatanın Yunan geleneklerine göre yapılması, mönüde en az iki çeşit
özgün Girit peyniri bulunması, mutlaka sızma zeytinyağında kızartılmış taze patates ve ateşte pişmiş geleneksel Yunan kahvesi (Bu uzun hikaye biliyorsunuz, bu kahve Yunan mı, Türk mü biraz karışık) sunabilme ve masayı yüksek kalitede ekmek, börek, zeytin, zeytinyağı ve yerel meze çeşitleriyle donatabilmek, diğer kurallar... Proje yürütücüleri, sertifika verdikleri restoranlara habersiz baskın yapabiliyorlar, Prof. Castanas, yemeklerden alınacak örneklerin üniversite laboratuvarlarında incelenerek denetleneceğini söylüyor.
Ve sonunda lezzet turuna çıkıyoruz. Muhteşem turun başlangıcında, Hersonissos’daki Pithos Restaurant var. Mönüde ise insanı keyfin doruklarında dolandıran sohbet ve lezzetler... Arpa peksimeti Giritliler için olmazsa olmaz; domates ve beyaz peynirle yiyorlar. Ancak ekmek meselesi burada bitmiyor tabii, otlu zeytinyağına batırılmış kızarmış ekmek dilimlerine geçtiğinizde, kendinizden de geçmeye başlıyorsunuz. Ardından, Girit usulü fava, zeytin tabağı, fırında şarapla pişmiş tatlı soğan, ançuez filetolarıyla geliyor. Yanında Tsikoudia (Girit rakısı).
Giritliler’in geleneksel yaprak sarması, dereotu ve naneli. Yanında rezene, peynir ve pırasalı börek, kabaklı, patatesli omlet, zeytinyağında tarçın, soğan ve maydanozla kızartılmış patlıcan, sarmısaklı sosta marine edilmiş Morina balığı geliyor. Güz salatası ve odun ateşinde pişmiş süt domuzu geldiğinde siz biraz kesilmeye başlıyorsunuz ama Giritliler kızıyor, sanki ‘Daha yeni başladık, burada hayat uzun!’ diyorlar. Her tabak değişiminde Girit şaraplarının da değiştiği yemeğin final bölümündeki keçi peynirli tarçınlı tatlı böreği tattığınızda ölmek isteyebiliyorsunuz ama mutluluktan!
Elbette çok şaşkınsınız; bu kadar yemek ve içkiyle insan sabah nasıl aç uyanabilir ve öğle ve akşam olmak üzere ertesi günkü iki uzun lezzet turunu, yine mutlulukla bitirebilir? Ama onlar böyle yaşıyorlar ve gerçekten de çok mutlu görünüyorlar.
TEMA: DAĞDA SONBAHAR
Ertesi gün, Heraklion’daki Merasti Restaurant’taki lezzet dopinginden önce, Knossos kalıntılarının yakınındaki antik şarap imalathanesini geziyor ve Girit’in Retimno kentine 20 dakika mesafedeki Enagron Köyü’ne gidiyoruz. Enagron Restaurant, her şeyin organik olarak üretildiği, öğretildiği ve yendiği ve sanki bu dünyaya ait değilmiş izlenimi veren bir mekan. Üstelik sadece restoran değil, dekorasyonları en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş, müstakil taş evlerden oluşan bir otel aynı zamanda. Manzara dağlar, ağaçlar, ay ve yıldızlardan, sesler doğanın seslerinden oluşuyor; kokular Fani Papadaki’nin mutfağından geliyor.
O gece, Enagron’un bahçesinde, bir yandan ateşte kuzu çevriliyor, bir yanda Girit rakısı damıtılıyor, bir yanda keçi peyniri üretiliyor. Hepsinin ortasındaki masada, Girit müziği eşliğinde başlangıçlar tadılıyor: Biberiye ve defneli zeytinyağı, humus, semizotu turşusu, az önce üretilmiş keçi peynirinden omlet, cevizli tavşan, ayvalı domuz, haşhaşlı baklava...
TEMA: ÇOCUKLUK ANILARI
Ertesi gün, dağdan Akdeniz tarzı evlerin ve dar sokakları ve küçük limanıyla inanılmaz sevimli olan Retimno’ya iniyor ve o sokaklarda Girit’i yaşamaya devam ediyoruz. Sırada, insanın hiç değilse bir kere yemek yiyip bir gece kalmazsa çok şey kaybedeceği Avli Restaurant’a geliyoruz. Avli’nin adı bizim Avlu’dan geliyor ve Avlu, Katherina ve Kostas Xekalou’nun yarattığı bir aşk mekanı. Otelin odaları ve restoranının dekorasyonunda, su, çiçek, balık, cam, taş, ahşap, şarap, zeytinyağı, insanın ihtiyaç hissedebileceği her şey, belli bir ölçüde yer alıyor ve çok güzel bir kombinasyon yaratıyor.
BUNLARI YAPMADAN DÖNMEYİN
Eğer bu turu kendinden geçmiş bir şekilde gerçekleştiren yazarın önerilerine önem verirseniz, en kısa zamanda Girit’te bir lezzet turuna çıkın ve zeytinin sıcak sunulduğunda da nasıl lezzetli bir şey olduğunu, keçi peynirinin tatlıda kullanıldığında nasıl inanılmaz bir his yarattığını, Girit’in boğma rakısının insanı alkolden değil mutluluktan nasıl sarhoş edebildiğini tecrübe edin. Keçi peynirli kabak çiçeği böreğini ve limonlu pilavı tatmadan asla geri dönmeyin. Fani’nin dağ evinde, bir kereliğine bu dünyadan ayrılın, Avli’nin odalarından birinde mutlaka bir gece uyuyun. Bütün bunları yaparken, Giritliler’in nasıl olup da bu kadar uzun yaşadıkları konusunda kafanızda hiçbir soru işareti kalmayacağından emin olabilirsiniz.
AKDENİZ MUTFAKLARI KONSERVATUVARIAkdeniz Mutfakları Konservatuvarı, 1999 yılında Fransa’da kurulmuş bir uluslararası sivil toplum örgütü. Amacı Akdeniz Mutfak Kültürlerini korumak, tanıtmak ve özendirmek. Şu anda örgüte üye olan 11 ülkenin arasında Türkiye de var. Diğer ülkeler, Cezayir, Fas, İspanya, İtalya, Güney Kıbrıs, Malta, Lübnan, Tunus, Yunanistan. Yerel resmi kurumların, üretici sivil toplum kuruluşlarının, profesyonellerin, okulların ve iletişim kurumlarının üye olabildiği konservatuvarın prensipleri, özgünlük, yerellik, kalite, kültür, tarih, sağlık, sanat, lezzet olarak sıralanıyor. ‘Yıldız’ diye adlandırılan, ekmek, makarna, şarap, rakı, zeytinyağı, peynir, nar ekşisi, balzamik sirke, bulgur gibi ürünlere özel önem veriliyor. Konservatuvarın ilgi alanına daha çok butik turizm giriyor, ilkeler doğrultusunda her üye ülkede eğitim, yayıncılık faaliyetleri, organizasyonlar yapılıyor.
BU PROJEYİ TÜRKİYE DE HAK EDİYOR
Yunan Lezzet Akademisi’nin Girit’te gerçekleştirdiği, özgün mutfak konusundaki sertifikalandırmayı daha önce Güney Fransa ve İspanya’nın Katalan bölgesi de gerçekleştirmiş. Projenin Türkiye’de de gerçekleştirilmesi, Scope Tanıtım’ın ortaklarından, Akdeniz Mutfakları Konservatuvarı Türkiye Başkanı Hasan Açanal’ın planları arasında. Ancak bunun için sponsor desteği gerekiyor.
Emel ARMUTÇU earmutcu@hurriyet.com.tr