Giorgio Armani veryansın etti: Haute Couture’ü öldürdüler

Güncelleme Tarihi:

Giorgio Armani veryansın etti: Haute Couture’ü öldürdüler
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 23, 2005 00:08

Bir yıldır moda dünyası tartışıyor: Haute Couture ölüyor mu? Özel müşteriler için elde hazırlanan koleksiyonlarıyla, terzilik geleneğini bir Ortaçağ loncası gibi koruyan büyük Haute Couture modaevleri, yeni çağın Hazır Giyim demokrasisi karşısında pes etti mi?

Evet, Paris’te birçok marka, Haute Couture koleksiyonu hazırlamaktan vazgeçti ve sadece hazırgiyimle ilgilenmeye başladı. Bu gidişe en büyük tepki İtalya’dan geldi. 71 yaşındaki Giorgio Armani akıntıya karşı kürek çekerek, Paris’te bu yıl ‘Prive’ adını verdiği ikinci Haute Couture koleksiyonunu sergiledi ve Paris Match dergisine verdiği demeçte köpürdü: Haute Couture’ü öldürdüler.

Fransa’da 19. yüzyıl sonunda ortaya çıkan Haute Couture, Fransa’da yıllarca bir Ortaçağ loncası gibi korundu. Bir ‘haute couture’ şirketi olmak için, Haute Couture Sendikası’na (Chambre Syndicale de la Haute Couture) üye olmak, en az 15 kişi çalıştırmak, her yıl, her biri en az 35 kıyafetten oluşan 2 koleksiyon hazırlamak gerekiyor. Her kıyafet elle dikiliyor, bazen bir giysinin dikilmesi 500 saat sürebiliyor. Fiyatlar da 20 bin ile 100 bin dolar arasında değişiyor. Tabii bunları alabilecek çok özel bir müşteri kitlesi gerekiyor. İşte kıyamet bu noktada kopuyor: II. Dünya Savaşı’ndan sonra bu sektörde 25 bin kişi, 15 bin müşteri için çalışıyordu. Ama aradan geçen yıllarda iş değişti. Bugün en fazla 1500 haute couture müşterisi var ve bunlar için sadece 5 bin kişi çalışıyor.

Modada inisiyatif, daha demokratik bir alana, yani Hazır Giyim’e kaydı. 1960’larda Pierre Cardin, bir haute couture moda tasarımcısının adını taşıyan ilk hazır giyim koleksiyonunu yaptı, onu başka büyük tasarımcılar izledi, o günden sonra hazır giyim koleksiyonları, haute couture koleksiyonlarının ciddi bir rakibi oldu. Son bir iki yıldır, artık birçok Parisli büyük modacı hiç haute couture koleksiyonu hazırlamıyor, hazır giyimle yetiniyor. Yves Saint-Laurent, Balmain, Lanvin, Givenchy gibi markalar haute couture’e veda ettiler. Bu nedenle geçen sonbaharda bütün medyada, özellikle de moda basınında ‘haute couture öldü, ölmedi’ tartışmaları yapıldı.

KOLEKSİYONUNUN ADI PRIVE

İşte bu ay, Paris’te düzenlenen Haute Couture haftasına, Milano’dan bir destek geldi. Giorgio Armani, yani İtalyan modasının tartışılmaz imparatoru, Paris’te 55 kıyafetten oluşan ‘Prive’ (Özel) adlı haute couture koleksiyonunu 6 Temmuz’da bir defileyle sergiledi. Bundan önce ocak ayında da bir haute couture koleksiyonu hazırlayıp yine Paris’te sunmuştu. Armani’nin bu seferki koleksiyonu, insanı şaşırtacak kadar sade kıyafetlerden oluşuyor. Sadece şık gece elbiseleri değil, tayyörler ve günlük giysiler de var bu koleksiyonda.

Peki nasıl oluyor bu? Armani her zaman, büyük tasarımcılar arasında kafası iş dünyasının kurallarına en iyi çalışan modacı olarak biliniyor. Diğer markalar artık dev şirketlerin elinde oldukları halde haute couture’ün yüksek maliyetlerinden şikayet ederken o nasıl buna cesaret ediyor?

HAUTE COUTURE TİYATRO DEĞİLDİR

Paris Match Dergisi’yle bir röportaj yapan Giorgio Armani şöyle diyor: ‘Ben hiçbir zaman moda çevrelerinin etkisi altında kalmadım. Her zaman bir zanaatkar, bir işçi gibi düşünürüm. Tabii çok zengin bir işçi, ama yine de işçi.’

Modanın ruhunu savunmaya kararlı görünüyor Armani. Şöyle diyor: ‘Haute Couture’ü öldürdüler. Ben bir ders vermek, kadınlara hiç de gülünç olmadan haute couture giyinebileceklerini göstermek istiyorum. Haute Couture tiyatro değildir.’ İşte bu nedenle koleksiyonunu sade kıyafetlerden oluşturmuş. Çünkü esas hedefi, gazetelere çıkacak bir şov yapmak değil, müşteriye ulaşmak: ‘Benim müşterilerim sadece kendilerine ait olabilecek, basit kıyafetler istiyor, öyle mayonezle soslandırılmış giysiler değil.’

GALLIANO ŞOVLARINA BÜYÜK TEPKİ

Giorgio Armani, başka markaları ve modaevlerini eleştirmekten de geri kalmıyor. En çok da her defilesinde bir şov sahneye koyan, gösterişi seven modacıları. Örneğin Christian Dior’un tasarımcısı John Galliano’ya şöyle ok atıyor:

‘Galliano’ya bayılıyorum, ama defilesinden fotoğraflar dünya basınında birinci sayfaya çıksın, kapağa konulsun diye aklına ne eserse yapmasına izin veriyorlar, sonra da arkasından çantalarını, kozmetik ürünlerini satıyorlar.’

Buna karşılık, yine Galliano gibi şova çok meraklı olan Jean Paul Gaultier’ye biraz daha insaflı davranıyor: ‘Otuzlu yıllardan esinlenmiş küçük bir kasket yaptığında bile, kendi stilini korumasını biliyor.’

ESKİ EKOLDEN AMA ÇOK İYİ İŞADAMI

Giorgio Armani, Haute Couture’ü savunmasına rağmen, aynı zamanda dünyanın en büyük hazır giyim markalarından biri. Her yaşa hitap eden giyim markalarının yanısıra, parfümleri, ev aksesuvarları, kafeleri, son olarak da otelleri var. Bütün diğer tasarımcılar pes etmiş, isimlerini taşıyan modaevlerini LVMH veya Gucci gibi büyük devlere satmışken, o kendi imparatorluğunu kıskançlıkla elinde tutuyor, halka bile açılmıyor. Bütün rakipleri esas parayı aksesuvar satışından elde ederken, o hálá kıyafet satışına dayanıyor. Geçen yıl 1.3 milyar euro ciro yapan Armani grubu, borçsuz harçsız bir kuruluş. İmparatorluğun varisleri ise Armani’nin kızkardeşi Rosanna’nın oğlu Andrea Camerana ile erkek kardeşinin iki kızı Silvana ve Roberta.

Seneye mayolar gece elbisesi gibi

ABD Florida Miami’de düzenlenen en önemli mayo şovlarından biri olan Swim Shows Miami geçtiğimiz hafta yapıldı. Amerikalı moda tasarımcılarının 2006 yazının tasarımlarını sunduğu defilelerde, renk, aksesuvar ve model çeşitliliği arasında dikkati çeken ortak nokta, mayokininin iktidarının daha uzun yıllar süreceği.

Avrupa’dan Amerika’ya tüm kıtalarda ciddi bir mayokini tutkusu oluşmuş durumda. Mayo ve bikinin kombinasyonu olan mayokini vücut hatlarını belirginleştirdiği için beğeniliyor. 11 Amerikalı tasarımcının katıldığı Miami Swim Shows’da sporcu mayoları yapan Speedo dışındaki her markanın hiç de masum olmayan en az birkaç mayokini tasarımı vardı.

Mayokiniler de kendi içinde çok farklı. Göğüsten bele kadar inen fiyonklarla bağlı olanlar, üst alt bağlantısı çapraz gelenler ve kumaşa elle delikler açmışsınız hissini verenler var. Bikiniden vazgeçmek istemeyenler, alt ve üst kısmı iplerle veya filelerle birleştiren modelleri tercih edebilir.

Tüm şovlardan ortaya çıkan bir sonuç daha var. Bu sene de bolca gördüğümüz aksesuvarlı yüzme kıyafetleri, 2006’da alıp başını gidecek. Seneye bikinisinin üzerine dev gerdanlıklar takmadan denize girenler kendilerini eksik hissedecek. Bu takıların çoğu da etnik izler taşıyor. Kullanılan aksesuvarlar çoğu zaman o kadar büyük ki, bikini veya mayonun üst kısmı hiç gözükmüyor. Bazı tasarımlarda takıya gerek yok, çünkü üstler ayrı bir obje gibi tasarlanmış: Büyük desenli ve çok renkli.

Aksesuvarlar sadece gerdanlık ve kolyelerle sınırlı değil. Yavaş yavaş kenarları kalınlaşan bikini altları, kalın kemerlerle kullanılıyor. Çoğunlukla da yılan derisini andıran imitasyon kemerlerle.

En çok alkışı alan şovlardan biri, Victoria’s Secret ve Sports Illustrated dergisinin yarattığı süpermodel Marisa Miller’ın görev aldığı Inca’nınki oldu. Inca, defile yaptığı salonu seyircilerin oturduğu alan dahil olmak üzere plaj kumuyla kaplamıştı.

Sais by Rosa Cha tüm defileler arasında bildik modellerden şaşmayan tek marka oldu. Onun farkı, modellerinin sarı, pembe, kırmızı, fuşya ağırlıklı ve bol geometrik desenli olmasıydı. Gerçi o da çok uslu sayılmaz, uzun kollu ve mayodan çok gece giyilebilecek bir body’yi andıran mayosu dikkat çekiyordu.

En seksi koleksiyonlar, iç çamaşırından zorlukla ayırt edilen modelleriyle İsrail asıllı Gideon Oberson ve beyaz mayokinileriyle Becca markası için tasarım yapan Rebecca Virtue’nunkilerdi.

Son birkaç senedir kadınların iç çamaşırı olarak da çok sevdiği boxer şortu altlar ise seneye fazla gözükmeyecek gibi duruyor. Bu tip bikiniler rahatına düşkünlerin ve sporcuların tercih ettiği Speedo koleksiyonunda var. Speedo’nun modellerinde çok farklılık yok belki ama havuzda yaptığı şov ve modelleri tanıtan senkronize yüzme Olimpiyat şampiyonu Amanda Beard basının ilgisini çekti.

Seneye deniz kenarında takı dışında ne aksesuvar kullanacağız derseniz, pelerinler, küçük hırkalar en çok görünenlerdi. Abartılı olan herşeyi seven Amerika kıtasında pareonun tahtı sallanıyor mu yoksa?
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!