Gezi Parkı ikinci ‘çiçek çocuklar’ modasını yaratacak

Güncelleme Tarihi:

Gezi Parkı ikinci ‘çiçek çocuklar’ modasını yaratacak
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 03, 2013 01:57

1968’de Paris’teki öğrenci olayları sırasında Fransa’da yaşayan Vural Gökçaylı, bugünün Gezi olaylarını o günlerle kıyaslıyor, ‘çiçek çocuklar’ modasının ikinci dalgasının Türkiye’den dünyaya yayılacağını söylüyor.

Haberin Devamı

Vural Gökçaylı’nın Paris macerası 1962’de başladı. İtalyan Lisesi’ni bitirdikten sonra Fransız dili ve edebiyatı eğitimi görmek için oraya gitti. Ama modacı olmaya karar verdi. Ecole du Louvre’da ve Academie des Beaux Arts’da tiyatro kostümü eğitimi aldı. Altı ay Givenchy’de staj yaptıktan sonra ünlü haute couture ustası Jean Patou’nun yanında dört yıl asistan olarak çalıştı.

BU KADAR GÜZELİ BİR ARADA GÖRMEDİM

Gökçaylı 68’de yaşananları şöyle anlatıyor: “Hippi modası olduğu dönem. Herkes Katmandu’ya gidiyor. Hint felsefesi ortalığı kasıp kavuruyor. Maneviyat doruk noktada. Talebeler hürriyet istiyorlar, harç ödemek istemiyor, daha fazla serbestlik istiyor, yurtlarda kız arkadaşlarını odalara almak istiyor, yemekler daha iyi çıksın istiyor. İlk önce sessiz başladı. Sadece yürüyorlardı. Hatta Fransızların ünlü yazar ve düşünürü Jean Paul Sartre ve dönemin Kültür Bakanı Andre Malraux da onlarla yürüyordu. Müthiş bir adamdı.”
Dışarıda kıyametler koparken Vural Gökçaylı, Jean Patou ile birlikte harıl harıl koleksiyon hazırlıyordu. Çok sofistike, çok şık, çok elegan bir koleksiyon. Tam anlamıyla haute couture. Teknik olarak muhteşem ve giyilebilir. Gökçaylı o yıllarda haute couture’ün altın çağını yaşadığını, İran Sarayı’ndan gelen siparişlerin koleksiyonun tüm masrafını karşıladığını söylüyor. “Amerika gümrüğünden Fransız elbise girmesi yasaktı ama Amerika’dan da alıcılar gelirdi. Amerikalılara elbise değil kâğıt patron satardık. Kumaş eşantiyonlarından da isterlerdi. O kumaşların aynısını Amerika’da dokutup elbisenin kopyasını üretirlerdi. Beşinci Cadde’deki bütün mağazalarda satılırdı.”
Vural Gökçaylı tüm bu yaşadıklarını 2006 yaz-sonbahar için yaptığı bir koleksiyona aktarmıştı. “68’den Anılar” adındaki koleksiyonu o günleri tekrar tekrar yaşayarak hazırlamıştı. Satamadıkları o koleksiyonu yeniden yorumlamıştı. Hatta haute couture’deki tüm teknikleri zorlamıştı. “2006’da hazırladığım o koleksiyonla bugünün Gezi Parkı’nın ipuçlarını vermiştim aslında. O günlerdeki isyanım halkın sessizliğine ve herkesin parayla ilgili olmasınaydı. ‘Atatürk’ün kurduğu ülkenin yaşam tarzına, laikliğe, insan haklarına sahip çıkmalıyız. Benim tek bir isteğim var, herkes konuşabilsin. Halk, sanatçı, gazeteci, entelektüel. Yargı kontrol edilemesin. Batılı mıyız, Doğulu muyuz artık hiç bilmiyorum. Bir yurttaş olarak tedirginim’ demiştim. Benim endişelerim 7 yıl sonra 2013 yılında Gezi Parkı’nda isyana dönüştü.”
Ünlü modacı Gümüşsuyu’nda yaşadığı için Gezi Parkı olaylarını ilk günden beri yakından takip ediyor. Düşünceleri şöyle: “Bence Türkiye’yi olumlu anlamda tanıtmak için bundan daha iyi bir propaganda olamazdı. Türk gençliğinin ne kadar aydın, ne kadar modern, ne kadar Avrupalı olduğunu, Tahrir Meydanı’nda toplanan milyonlarla aynı olmadığını tüm dünyaya gösterdik. Bizzat parka gittim hepsiyle birlikte oldum. Ben bu kadar güzel, bu kadar düzgün fizikli, manken gibi kızları ve erkekleri ömrü hayatımda bir arada görmedim. Hepsi ile tek tek konuştum, gerçekten pırıl pırıl çocuklar. En hoşuma giden de şortlu kızlar ile türbanlı kızların yan yana şarkı söylemesi oldu. Keşke Başbakanda zamanın da De Gaulle’ün yaptığı gibi bu gençlere anlayışlı, babacan ve şefkatli davransaydı. O zaman her şey başka türlü sonuçlanabilirdi. Taktı Topçu Kışlası’na… İlla yapmak istiyorsan Rami’de 2. Mahmut’un yaptırdığı muhteşem bir kışla
var, oraya yapılsın.”

Haberin Devamı

İlham kaynağım ‘Kırmızılı Kadın’

Haberin Devamı

68 öğrenci olayları sonrası malum tüm dünyada ‘çiçek çocuklar’ modası esti. Vural Gökçaylı Gezi Parkı sonrası ikinci bir dalganın dünyaya Türkiye’den yayılacağını düşünüyor: “Ben bile bir sonraki koleksiyonuma Gezi ismini vereceğim. Gezi’nin sembollerinden kırmızı elbiseli kadın en büyük ilham kaynaklarımdan biri. Bence Taksim’e onun heykeli dikilmeli. Türk kadının medeniyetini, savaş ve şiddete karşı duruşunu simgeliyor. O kadına gaz sıkmanın ne âlemi var.” Vural Gökçaylı da biber gazından nasibini almış. Hem de evinin balkonunda, eşiyle günün yorgunluğunu atmak için denize bakıp, bir kadeh viski içerken. Eşi Meral Hanım hüngür hüngür ağlamaya başlamış. Hem hazmedemediği için hem de açık renk gözlerinin fazla hassasiyetinden. Vural Bey ise birden nefes alamamaya başlamış, normale dönmeleri iki saati almış. Kendilerinden çok üzüldükleri şey ise her gün yemek verdikleri martıları. “Hiçbiri yok artık, öldüler” diyor. Tüm üzüntüleri ise 90 kuşağının vaat ettiği gelecek duygusu ile hafifliyormuş. “Onlar hakikaten bir tarih yazdı. Onlara söz hakkı vermek, sevmek, dilinden anlamak lazım. Çünkü çok güzel şeyler söylüyorlar” diyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!