Güncelleme Tarihi:
İlk albümünüz “Has A Good Home” u bir haftada, son albümünüz “Heartland” ise dokuz ayda ve dört ülkede kaydettiniz. Bu farklı süreci anlatır mısınız?
Heartland’in diğer albümlere göre tek farkı orkestranın yer alması oldu. Fakat prodüksiyon tarafında çok deneyimim olmadığı için orkestra’nın işi bu kadar zorlaştıracağını tahmin etmemiştim. Çünkü her enstrümanın sesi ayrı ayrı düzenlenip miksajlanıyordu. Ve bu yüzden kayıtlar tahmin ettiğim süreden çok daha uzun sürdü.
Kayıtların dokuz ay sürmesinin ve dört farklı ülkede yapılmasının kendi tarafımdan tek bir nedeni var, o da bütçesel olaylar. Kayıtları İzlanda’da gerçekleştirdim çünkü orada bana çok iyi bir stüdyo verildi. Ayrıca The Rumble Strips grubunun “Welcome to the Walk Alone” albümünde Mark Ronson ile beraber çalışma fırsatı buldum. Bu sırada Prag’tan gelen orkestra ile tanıştım ve Heartland albümünün kayıtlarına başlamak için güzel bir fırsat yakaladım. Kulağa çok romantik gelebilir fakat son derece doğaldı.
Son albümünüzde hayali dünyanız olan “Spectrum” u yarattınız. Neden yeni bir dünya yaratmaya ihtiyaç duydunuz?
2008 yılında çıkarttığım “Spectrum 14th Century and Heartland” EP’sinde yer alan şarkılar için, tıpkı diğer EP’lerim ve diğer farklı çalışmalarımda yapmış olduğum gibi yeni boş alanlar yaratmam gerekti. Şarkılarımda gönderme yaptığım mekanlar kesinlikle “Kanada” ya da “Filipinler”gibi apaçık yerler olmamalıydı. Hem Heartland gibi tanıdık bir yer hem de gerçekte varolan bir yerin yaratabileceği olumsuzluklardan uzak olmalıydı. Ayrıca mitolojiden bazı yerleri kaleme alıp harita çizmeye başladım. Bu haritalar tabii ki planladığım şeyler değildi fakat kendi dünyamı yaratmak için çok güzel bir egzersiz olduğunu inkar edemem.
Final Fantasy takma ismiyle iki albüm çıkarttınız ama son albümünüz “Heartland” ı kendi isminiz altında yayınladınız. Bu işlerin kişiselleştiğinin bir göstergesi mi?
Aslında ilk başta yine aynı ismi kullanmayı düşünüyordum. Ancak ismimi değiştirdikten sonraki on ay süresince yazdığım şarkıların daha fazla kişisel öğe içerdiğini gördüm. Bu yüzden de bir sonraki albümüm kurgusal olmayacak.
Arcade Fire’ın bütün albümlerinde yaylı ve orkestral düzenlemelerinde yer aldınız. Sizce Funeral albümünden The Suburbs albümüne kadar geçen zamanda neler değişti?
En başından beri Arcade Fire ile güzel bir işbirliği içerisindeyiz. Grupla beraber bir odada toplanıyoruz ve yaylı çalgılar hakkında tartışıyoruz. Hatta bazen Richard Reed Parry ile kim daha iyi enstrüman çalıyor diye yarıştığımız bile oluyor.
Evde inanılmaz kayıtlar yapıyorlar ve grup olarak çok çalışıyorlar. Neon Bible albümünde grup tamamen farklılaştı. Çünkü farklı bir şeylerle karşılaşacaklarını biliyorlardı. Neon Bible albümünü seviyorum fakat The Suburbs, çalıştığım kayıtlar arasında en çok zevk aldığım ve en iyi işlerine imza attıklarını düşündüğüm albüm. Bu yüzden arkadaşlarımla gurur duyduğumu söyleyebilirim.
Amerikalı avangard topluluk Xiu Xiu’nun hayranı olduğunuzu biliyorum. Son albümleri “Dear God, I Hate Myself” hakkında ne düşünüyorsunuz?
Albümü aldım ama henüz tam anlamıyla dinleyemedim! Sadece birkaç kez arabada dinleme fırsatım oldu ve “Chocolate Makes You Happy” şarkısını çok sevdim.
İnternette Mariah Carey’in “Fantasy” şarkısını coverladığınız bir video mevcut. Bu şarkıyı hala söylüyor musunuz?
Plak şirketimizin patronu olan Dounia’nın doğum gününde söylemiştim. Şarkıyı ilk canlı söyleyişimdi ve pek de iyi söyleyememiştim. Sözlerini baya karıştırdığımı hatırlıyorum. Birisi bunu kaydetmiş ve youtube’a koymuş. Hatta internette “Dinlediğim en kötü cover” gibi yorumlar bile okudum. Ama daha iyisini yapabileceğimi düşündüğüm için iki yıl boyunca bütün performanslarımda bu şarkıyı söyledim. Böylece insanlar yapabildiğimi görmüş oldular. Hepsi bu!
Son olarak bu seneki favori isimleriniz kim?
Swans’ın “My Father Will Guide Me Up A Rope To The Sky” albümü ile Titus Andronicus’un “The Monitor” albümü arasında gidip geliyorum.