Güncelleme Tarihi:
- Yahu Abdullah, bu İsrail’e gideceğiz gitmesine de, ne bileyim ben...
- N’oldu ki?
- Yahu ters geliyor biliyor musun, bunca sene sen siyonizme, İsrail’e karşı dur, etmediğin lafı bırakma, sonra kalk adamlarının ayağına git...
- Yahu bırak abi Alla’sen, biz bu meseleleri çoktan aştık, öyle değil mi?
- Abi tamam, biliyorum, zaten geçenlerde ‘Siyasette bile bir makama gelmeden önce birçok açıklama yapılır. Makama gelince açıklamayı yapanlar bunları adeta söylenmemiş kabul ederler, çünkü sorumluluk bunu gerektirir’ diye çevir kazı yanmasın yapmıştım ama...
- Eee, daha ne?
- Sen yine de Bülent Bey’i bi’ ara istersen.
- Nasıl yani?
- Ya her zamanki gibi işte ya, gündemi işgal edecek, dikkatleri İsrail gezisinden başka tarafa çekecek bir mevzu bulsun, ne bileyim, gazetelere manşet olacak sivri bir çıkış filan işte...
- Tamam, konu?
- Ya Abdullah, Bülent Bey’e polemik yaratmayı biz mi öğreteceğiz? Hah hah hah...
- Vallahi doğru!
- Mesela şey olabilir bak...
- Ney?
- Anayasa Mahkemesi Başkanı’na şöyle sunturlu tarafından bir cevap çaksın, hani başörtüsünü serbest bırakamazsınız filan dedi ya...
- Türban demek istiyorsun?
- Biz ona türban mı diyoruz, a Abdullah! Neyse türban mürban, Bülent Hoca sert bir çıkış yapsın, gazeteler nasılsa sazan gibi atlar konuya, Anayasacı da sever polemiği... Biz İsrail’e gidip gelene kadar idare edin vaziyeti.
- Tamam abi, hallederiz, sen takma kafana kipadan başka şey... Vu ha ha ha!...