Güncelleme Tarihi:
- Meşhur ‘Hastasıyım’ lafınız nasıl çıktı?
- Valla bilmiyorum! Bir güzellik karşısında “Muazzam, harikulade” gibi lafları biliyoruz. Bana daha ağır bir şey lazımdı. “Hastasıyım” dedim. Sanırım bundan ağırı yok.
- Siz de her şeye hasta oluyorsunuz ama...
- Maalesef öyle bir hastalığım var. Yola tükürenler, hayvanlara işkence edenlere hasta değiliz. Onlara tam tersini söyleyelim: Çok sıhhatliyiz.
- Günümüzde şarkılar bakkal şarkı, yazlık şarkı gibi sınıflandırılıyor. Yeni albümünüz ‘En Estembul’un şarkıları hangi tarza yakın?
- İlk şarkım ‘En Estembul’ için şarküteri diyebiliriz.
- Şarküteri şarkı ne demek?
- Bakkal gibi aslında. Peynir, ekmek, kola satılıyor ama yanında salata, yemek gibi şeyler de var. Sonuçta bakkalın bir tık üstünde. Ama albümdeki diğer şarkıların tarzları farklı. Örneğin ‘Arkana Bakma’ benim hayatımı, ‘Padre e Hija’ kızımla beni anlatıyor.
- Albümde Serdar Ortaç, Burcu Güneş ve Sibel Tüzün gibi isimler var. Nasıl buluştunuz?
- Serdar’ı çok beğeniyorum. Tesadüfen İskender Paydaş’ın stüdyosunda tanıştık. Ciddi performans gösteriyor. Hayran kaldım. Burcu Güneş’i tanımıyordum. İnanılmaz beğendim. Suratı güneş gibi. Sibel Tüzün’ü de hiç dinlememiştim. Bir kokteylde tanıştık. Çok iyi müzik biliyor. Hüsnü Şenlendirici ve Balık Ayhan da albümde çaldı. İnanılmazdılar.
- Sizin pop müziğe bakışınız nasıl?
- Adı üstünde, halkın sevdiği popüler olan müzik. Ben pop müzik adamı değilim. Pek dinlediğim bir müzik türü değil.
- O zaman neden albümünüzde pop şarkıcılar var?
- Onlar bu albümde kendi müziklerini değil benimkileri söylüyor. Ayrıca sesleri hoşuma gidiyor. Hepsinin hastasıyım!
- Müzik yapıyorsunuz, televizyon programınız var, gurmesiniz... Biraz şıpsevdi misiniz?
- Televizyon programına gidiyorum, ismimin başına ne yazacaklarının cevabını bilmiyorum. Şıpsevdi gönlüm olabilir ama bu tehlikeli bir şey ve öyle olmamaya çalışıyorum.
- Peki aslında eğitiminiz ne üzerine?
- İngiltere’de fotoğraf ve sinema okudum. Harçlığımı kazanmak için haftasonları müzik yapıyordum. Sonra moda fotoğrafları çekmek için İtalya’ya gittim. 1978’de hoş bir kız arkadaşım vardı. Beni ünlü İtalyan davulcu Toni Esposito konserine götürdü. Orada tesadüf eseri sahneye çıktım. Teklifte bulundular ve adamlarla beş sene İtalya’da turne yaptım.
- Latin müzik merakınız nasıl başladı?
- Roma bütün dünya müzisyenlerinin bulunduğu bir merkezdi. Hem ılık, hem müze gibi relaks bir şehir. Orada Latin ve Orta Amerikalı müzisyenlerle tanıştım ve ders alıp başladım.
BEŞ DİL BİLİYOR
‘Ayhan Sicimoğlu ile Renkler’ programı altı senedir devam ediyor. Gezdiğim ülkelerin sayısını bilmiyorum ama hepsinin farklı renkleri var. Bu programla bir şey anlatmak için öğrenmek gerektiğini anladım. Her gittiğim ülkede önce orayla ilgili kitapları okuyorum. İngilizce, İtalyanca, İspanyolca, Fransızca ve Portekizce biliyorum.
HOMOSEKSÜELLİK AKLIMIN UCUNDAN GEÇMEZ
- Dünyayı dolaşıyor, en güzel yemekleri yiyorsunuz. Çok şanslı olduğunuzu düşünüyorum. Bunun görünmeyen bir diğer yanı da var mı?
- İnsan hem gülmeli, hem ağlamalı. Beni başkalarının trajedisini görmek ve hayatın kısa olması hüzünlendiriyor. Seneler çabuk geçiyor. Kızım 26 yaşına geldi. Çok büyüdü, bazen bakıp ağlıyorum. Dünyanın gidişi, nüfus artışı ve değer sıralarının değişmesi de üzüyor.
- Sizin hayattaki değer sıralamanız nedir?
- Çocuğum, ailem ve vatanım.
- Milliyetçi bir adam mısınız?
- İnanmayacaksın ama öyleyim!
- Madem milliyetçisiniz neden Türk müziği yerine Latin müzikler yapıyorsunuz?
- Bununla alakası yok. Köy kökenli değilim. Arabesk için kötü demiyorum ama anlamam. Türk müziğinden de anlamam, dinlemem ama severim. Yani ben milliyetçiyim ama dünya adamıyım. Dünyaya ait olurken de kılığım bizim kılığımız.
- Kızınızla ilişkiniz nasıl?
- Hastasıyım! Kızımla hem arkadaş gibiyiz hem de baba-kız resmiyetimiz var. Müzik onun içinde de vardı. New York’ta yaşarken her sabah okula ben bırakırdım. Yolda opera dinlerdim. Bir baktım sekiz yaşında opera söylemeye başladı ve hayatı değişti.
- Peki aşka gelirsek...
- Tehlikeli işler onlar. Bunları sorma bana!
- Biraz konuşalım. İlk aşkınızı hatırlıyor musunuz?
- İlk aşkımı değil ama ilk öptüğüm kızı hatırlıyorum. 12 yaşındaydım. Bir gece ağacın altındaydık. Kızı ağaca yaslayıp öpmüştüm ve çok heyecanlanmıştım.
- Nasıl bir aşıksınız?
- Aşk, din, evlilik anlatılmaz ve özel şeylerdir. Herkesin kalbindedir ve yazılamaz. Özel hayatım hakkında konuşmak istemiyorum. İnsanları ilgilendirdiğini de düşünmüyorum.
- Dünyanın gezmediğiniz yeri kalmadı. Her ülkede bir sevgiliniz oldu mu?
- Yok canım! Çapkın bir adam olduğumu zannetmiyorum.
- En güzeller hangi ülkelerin kızlarıydı?
- En son Litvanya’da kızlar çok hoştu. Rus kızlar güzel ama kültür olarak uzak. Benim sarışın, uzun boylu, büyük memeli, dar kalçalı gibi belli bir tipim yok. Akıllı ve konuşabilecek biri olmak önemli.
- Biraz arıza bir adam mısınız?
- Klasik bir adamım. Homoseksüel bir eğilimin var mı diye mi sormak istiyorsun?
- Sormayacaktım ama sorayım o zaman...
- Aklımın ucundan bile geçmez. Sevmediğim bir hayat tarzıdır.
- Sizi sevenler çok, ama ukala bulanlar da var...
- Geçen gün biri “İlk izlediğimde itici geldi ama şimdi ayrılamıyorum” dedi. İlk izlenimler geçersizdir.
- Hep şık mı giyinirsiniz?
- İtinalı, temiz, kitabına göre giyinirim. Kimsenin almadığı, indirime giren şeyleri alıyorum. Markalardan anlamam, kitaba para veririm, elbiseye vermem.
- MFÖ’nün size yaptığı ‘Peki Peki Anladık’ ve ‘Deli Deli Kulakları Küpeli’ gibi şarkılar var. MFÖ grubuyla aranız nasıl?
- Görüşüyoruz. Türkiye’nin önemli müzisyenleri. Benden biraz daha alaturkalar. Ben maalesef daha alafranga olduğumu hissediyorum.
- O şarkı sözlerinde aslında size kötü bir şey mi söylüyorlar?
- Mazhar dalga geçip takılıyor. Yerdiği bir şey var ama insan arkadaşına kızamıyor.
OTOSTOP ÇEKEREK ALMANYA’YA GİTTİM
Niğde’de doğdum. Babam inşat mühendisiydi. Atatürk hayranıydı, Mevlana okurdu ve entelektüel biriydi. Annem zengin bir ailenin kızı. Çok komik ve hayat dolu bir kadın. Bir ablam ve ABD’de yaşayan bir kız kardeşim var. Amerikan Koleji’nde okudum. Okulda fotoğraf kulübü, gezginler kulübü başkanıydım. Otostop kulübü kurmuştuk. Kalabalık bir kulüptü ve başkanları bendim. 1968’de bu kulüple Almanya’ya kadar gittik. Antalya’da bir gün polis durdurdu. Uzun saçlı, hippiyiz. Polis Türk olduğumuzu anladı. O yıllarda otostop falan yapan yok tabii bizi hapse attılar. “Türk milleti için rezil gençler” dediler, saçlarımızı kesip bizi yıkadılar. Asi bir genç değildim ama barış çocuğuydum.