Güncelleme Tarihi:
*Nedir bu İETT’den aldığınız indirimli kart meselesi?
- Evet, aldım. İstersen hemen göstereyim. (Çıkarıp gösteriyor.)
* Ama İETT kartı, Louis Vuitton cüzdanın içinden çıkıyor. Bu nasıl iş?
- En az 10 yıllık bir cüzdan bu. Bak kenarları nasıl eskimiş...
* Sonuçta parasız kaldığınız için almadınız o kartı ama değil mi?
- İnsanların huyu değişmez derler, değişir... Hayat, stilini değiştiremezmiş. Bok değiştiremez, değiştirir. Ben bu imkansızlıkları 13 senedir yaşıyorum. Hapishaneden çıktıktan sonra hayatımı tamamen değiştirdim. Bak mesela benim saat merakım vardı. Aldığım saatlerin bir kısmını daha sonra sattım. O paraları da getirip şirkete koydum. Birkaç tane de kızıma, eski karıma ve damadıma hatıra olarak verdim...
* Şimdi kolunuzdaki saat ne marka?
- Bu, Amerikan askerlerinin kullandığı Buffalo marka ucuz ama sağlam bir saat... Üç-beş tane de Swatch aldım kendime.
BEBEK’TEN SANDALLA AÇILIP KENDİME CEZA VERDİM
* Sadece saatler değil, tekneler de gitti...
- İkinci hobim tekneydi. Hepsi gitti. Geçen sene kendime ceza vermek için Bebek’ten bir sandal kiralayıp açıktaki fenerin yanına gittim. Tek başıma demir atıp, sandaldan denize atladım, bir-iki defa denize girdim...
* Lüks teknelerden balıkçı sandalına... Neden böyle bir ceza verdiniz kendinize?
- Kendi kendime verdiğim cezalarla ayakta duruyorum. Otobüse binmek de böyle bir cezaydı... Eski karımın bana verdiği evde oturmak da... Benim 35-40 sene önce aldığım bir daire orası, şimdi orada oturuyorum...
* Tek başınıza mı yaşıyorsunuz o dairede?
- Bir köpeğim bir kedim, bir tane de Filipinli uşağım var. Onun dışında da hayatımda hiçbir şeyim yok.
* Evde uşak var ama dışarıda otobüsle gidiyorsunuz işe, vallahi anlamadım ben bu hesabı...
- Gelelim o meseleye... Kızıma zamanında aldığım 1997 model bir cip vardı, onu bana hediye etti. Fakat araba benzinli, inanılmaz para yiyor. Çektik garaja. Satamıyoruz da, çünkü üzerinde sosyal sigortaların tedbiri var. Süleyman Kosif yine büyük bir jest yaptı, bana bir tane Mini Cooper verdi. Onu uzak bir yere gittiğimde kullanıyorum. Ben Bebek’te oturuyorum, işyerim de Ortaköy’de. En büyük müşterilerimden biri Karaköy’de, diğeri de Kadıköy’de olduğu için şöyle bir sistem geliştirdim: Sabah Bebek’ten belediye otobüsüne binip Ortaköy’de iniyorum. Karaköy’e yine aynı şekilde gidiyorum. Oradan Marmaray’a binip karşıya geçiyorum. Bunu bir kere yaptım, iki-üç derken çocuklara “Bunun ucuz, kolay bir tarifesi yok mu?” diye sordum. Çünkü bilet almak, jeton almak bir sürü dert. Aldılar bana bir kart. 60 yaşını geçenlere de indirim varmış meğerse, onu kullanmaya başladım. İşte o kart bu kart...
* Kendi uçaklarınız da vardı. Şimdi uçağa bindiğinizde business mı uçuyorsunuz?
- 25 sene kendi uçağım vardı. Hep kendi uçaklarıma bindim. THY’ye falan bineceksem de hep business ya da first class uçtum... Şimdi THY’den de indirimim var yaş haddinden dolayı. Yüzde 20 mi, 30 mu ne... Üstüne bir de ekonomi uçuyorum, daha uygun oluyor. Koltuğa sığamadığım için de koridor alıyorum, bacaklarımı koridora uzatıyorum hosteslere “Pardon” diyerek... Ekonomi daha da keyifli, halkın arasında gidip geliyorsun.
BU KARTLA TUVALETTE BİLE İNDİRİM VAR
* Başka bir işe yarıyor mu o indirim kartı?
- Yaramaz mı! Ben Bebek Kahve’ye gidiyorum 50 senedir. Bebek Kahve’nin tuvaletine gitmek çok zor, çünkü kapıda 50 kişilik sıra oluyor. Kahvenin karşısında ise umumi bir tuvalet var. Orayı belediye işletiyormuş. Bu kartı açıp gösteriyorsun, şak giriyorsun içeri. Tuvalet de indirimli yani bu kartla.Her kapıyı açıyor. VIP’yi falan sollamış durumdayım. Bu elimdeki kartın havasını sana anlatamam.
* Otobüsle gidip gelmek zor olmuyor mu?
- Bastonumdan destek alıyorum. Ama şimdiki gençler çok fena. Yaşlıya saygı falan kalmamış. Kimsenin yer verdiği yok.
BANA ZARAR VERENLERDEN HESAP SORACAĞIM
* Bu sade hayata alışmak zor olmadı mı?
- Ben kendini her şeye alıştıran bir adamım. Çünkü benim genlerimde var bu... Her türlü yaşam koşuluna adapte ettim kendimi, çünkü hesap soracağız. Tabii ki Allah bana zarar verenlerden hesap soracak ama ben de soracağım...
* Cen Ajans’ın bugünkü durumu ne?
- Cen Ajans tıkır tıkır büyümeye başladı yeniden ama benim o risklerimi kaldıracak boyutta değil. Dinç Bilgin’in bana bulaştırdığı rakamları bu şirket çok zor öder.
HAPİSTE DİPÇİK YEDİM SAKAT KALDIM
* Sağlık durumunuz nasıl şimdi?
- Berbat... Hapiste yediğim dipçiğin acısı çıkıyor hâlâ...
* Nasıl oldu o?
- Sabahleyin mahkemeye gitmek için kamyonun arkasında bineceğiz. Kar yağmış, ellerim kelepçeli. Asker “Bin ulan” dedi... Ben koca cüsseli bir adamım, kolay değil ki kelepçeli halde kamyona tırmanmak. Çıkamayınca belime bir dipçik geçirdi jandarma eri. Ben sakatım şu anda... 50 ila 100 metre yürüyebiliyorum. Görünmediğim doktor kalmadı. Hareketsiz de kaldım, her tarafım kireçlenmiş. Günde iki saat spor yapan, tığ gibi, eşek gibi koşan bir adamken şimdi sağlığım berbat. Şeker ve bel benim anamı ağlatıyor...
BİR DÖNEM SİYASET YAPMAK İSTİYORUM
* Hedefiniz ne? Yeniden kudretli günlere geri dönmek mi?
- Ben bir dönem siyaset yapmak istiyorum, milletvekili olmak istiyorum. Milletvekili olduğum zaman mutlaka bir bakanlık alırım ve Türkiye’ye çok yararlı işler yaparım...
* Önümüzdeki seçimlerde mi siyasete gireceksiniz?
- Şimdi değil. Ben, Tayyip Bey’le siyaset yapmaktan korkuyorum. Bakalım Tayyip Bey’den sonra kim başbakan olacaksa, onunla siyaset yaparım. Çünkü Tayyip Bey çok kızıyormuş. Ben altı ay kadar çalıştım Tayyip Bey’le hapisten çıktıktan sonra. Oradan da bir dayak yedim Tayyip Bey’e hizmet etiğim için. Genelkurmay kulağımı çekti benim...
* Yaşadıklarınızdan intikam almak için mi siyasete gireceksiniz?
- Hayır. Bu memlekete hizmet edip bana bunları yaşatan iblislerin siyasette olmamaları için bir tarafımı yırtacağım bir dönem.
* Fethullah Gülen’le de çalışmışsınız...
- Hayır, sadece saygı duyduğum bir insandır. Sebebini de söyleyeyim. Ben hapisten çıktım, arabaya bindim. Beş dakika sonra telefonum çaldı. Telefonda Hoca... Nereden arıyor biliyor musun? Amerika’dan yoğun bakımdan. Bunu unutmam mümkün değildir. Fethullah Hoca’nın yeri bende ayrıdır. Ama ben hiç kimsenin adamı olmadım.
* Turgut Özal’ın da mı?
- Özal’ın 1 numaralı danışmanıydım. Düşün ki Özal beni ne kadar önemli bir yere getirmiş...
BABAM İNTİHAR ETTİĞİNDE 12 YAŞINDAYDIM
* 27 Mayıs sonrası babanız kendini astığında kaç yaşındaydınız?
- 12 yaşındaydım...
* 12 yaşındaki bir çocuk için büyük bir travma... Hayatınızı nasıl değiştirdi?
- Şöyle söyleyeyim sana... Gladyatörleri nasıl yetiştiriyorlar? Döve döve değil mi... Sonra onlar dövmeyi öğreniyor. Ben de dövüle dövüle yetiştim, şimdi biz dövmeye başlayacağız. Bu kadar basit. “Yaralı bırakmayacaksın” derler biliyorsun değil mi? En kötüsü yaralı bırakmaktır, öldürsene. Beni öldürmeye de çok uğraştılar, onu da söyleyeyim sana...
* Ne zaman öldürmek istediler sizi?
- Hapishanede... Ankara-Ulucanlar’da her gün avluya çıkarırlardı beni, dedemin asıldığı ağacı gösterirlerdi.
* Bu psikolojik işkence...
- Sonra Kartal Cezaevi’ne geldim, daha birinci geceden hücreye attılar beni. Yerler bir karış su, her türlü hayvanat var. Tuvaletlerde Çin işkencesi gibi teneke kutunun içine pıt pıt su damlıyor. Yataklar 1,50 boyunda... Duvara dayanarak ayakta uyuyorsun, ayakların suyun içinde. Bunları yaptılar bana. Niye yaptılar onu da bilmiyorum, daha da öğrenemedim.
13 SENEDİR YURTDIŞINA GİDEMİYORUM
* Hep Bebek Kahve’de görüyorum sizi, ne zaman çalışıyorsunuz?
- Sabahleyin camiye gidiyorum, oradan çıkıp bir kahve içerim. Akşam üzeri olurum genelde Bebek Kahve’de. Eskiden çok daha fazla çalışırdım. Ama bir şey daha öğrendim; çok çalışınca zengin olmuyorsun, doğru çalışınca para kazanıp yaşayabiliyorsun. 13 senedir yurtdışına seyahate çıkmadım, gidemiyorum...
* Çıkış yasağı falan mı var?
- Yok be kardeşim, ne yasağı! Ben bütün mahkemelerimden beraat ettim.
* Parasızlıktan çıkamadınız yani...
- Mali yapımızdan... Tabii ki çıkarsın ama ben şirketimde kazandığım üç kuruşu şirketimin yaşaması için harcadığımdan çıkamadım. Ama burada çalışanlara maaş vereceksin, kira ödeyeceksin, elektriğin, suyun, kağıdın bedava değil ki...