Hakan GENCE
Oluşturulma Tarihi: Kasım 14, 2010 00:00
Atatürk, ‘Genç Mustafa’ isimli kitapta bir çizgi roman kahramanı olarak karşımıza çıkıyor. Kitabın yazarı iki buçuk yaşında okumayı söktüğü için ‘harika çocuk’ lakaplı Yalın Alpay. Bu kitapta Atatürk’ün Harbiye yıllarında dayak yediğinden namaz kıldığına kadar bilinmeyen pek çok yönünü gösterdiğini iddia eden Alpay: “Çizgi romanın belli bir çerçevesi var. Ve bu çerçeve kanıtlardan oluşturulmuş bir örgü. Milyonlarca Atatürk yorumundan bir tanesi. Ama bana göre en mantıklı kurgu buydu” diyor
Yalın Alpay (30) sıra dışı biri... Üstün zekalı tabir edilen çocuklardan biri olarak dünyaya geldi. Bir buçuk yaşında alfabeyi söktü. İki buçuk yaşında artık her şeyi okuyabiliyordu. Ailesi bu durumu ilk başta garipsedi. Alpay’ı İstanbul Üniversitesi Üstün Zekalılar Ana Bilim Dalı’na ve Marmara Üniversitesi profesörlerine götürmeye başladı. 4-6 yaş arası peş peşe zeka testlerine alındı. İlk IQ testi 157’ydi. Son testte bu rakam 171’e kadar çıktı. Basında ‘harika çocuk’ lakabını aldı ve ilkokula direkt üçüncü sınıftan başladı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde okurken siyaset bilimine ve tarihe ilgi duydu. Uzun süre Ermeni sorunu üzerine çalıştı. Alpay, tarihe olan ilgisinin mevcut dünyadan memnun olmamasıyla arttığını söylüyor: “Normal hayatın kuralları beni bunaltıyordu. Alternatif bir dünyam olsun istiyordum. Bunu da ancak geçmiş zamanda bulabilirdim. Önce Ermeni tarihine sonrasında iyice geçmişe ilgi duydum. Çok fazla okuyorum. Evimde 5 bin 500 civarı kitabım var.”
Yalın Alpay bu sürecin ardından altı yıl Türkiye İhracatçılar Meclisi’nde ekonomist ve Afrika Çalışmaları Koordinatörlüğü yaptı. Sık sık Afrika’ya gidip gelmeye başladı. Bu seyahatlerde Kongolu lider Lumumba dikkatini çekti. Ve onun hakkında bir kitap yazmaya karar verdi: “Araştırmalarım sırasında Lumumba ve
Atatürk arasındaki farklar ilgimi çekti. Aralarında bu kadar fark olmasına rağmen Lumumba’nın Atatürk’ten çok tanınmasını ilginç buldum. Arkadaşlarımla düşüncelerimi paylaştığımda benim kafamdaki Atatürk’le onların hayalindeki Atatürk’ün ne kadar farklı olduğunu gördüm. Ben onu tarihsel gerçeklerle tanıyordum ama çevremdekiler kulaktan dolma bilgilere sahipti. O zaman ‘Lumumba’yla uğraşacağıma Atatürk’le ilgileneyim’ dedim ve çizgi roman için çalışmaya başladım.”
YÜZE YAKIN KAYNAK OKUDUYalın Alpay önce Atatürk’ün tüm yaşamını tek bir ciltte toparlamak istedi. Bu yüzden kütüphaneler, kitapçılar, sahaflar ve çalışma masası arasında yoğun bir
trafik geçirdi. Ama araştırmaları derinleştikçe, bunun mümkün olmadığını gördü. Atatürk kısa yaşamına çok fazla şey sığdırmıştı ve Alpay’a göre çoğu da pek bilinmeyen şeylerdi. Bu yüzden biyografinin önce altı, sonra 10 ve en son olarak da her yıl iki cilt yayınlanacak şekilde 20 ciltten oluşan bir seri olması gerektiğine karar verdi. İlk çalışmasını da Atatürk’ün 1900-1905 arasındaki Harbiye yıllarıyla sınırlandırdı. Yalın Alpay, o döneme ait İngilizce ve Türkçe yüzlerce kaynak okuduğunu söylüyor.
Önce yaptığı okumalar sırasında aldığı notları kullanarak, Atatürk’ün doğumundan, Harbiye yıllarının sonuna değin olan bölümünü bir çizgi roman senaryosu haline dönüştürdü. Romanın çizimleriniyse Barış Keşoğlu yaptı.
BELGESEL DEĞİL KURMACA
Genç Mustafa çizgi romanında, Mustafa Kemal’in Harbiye yılları beş farklı anlatıcı tarafından aktarılıyor. İlk anlatıcının adı editör. Ardından halk gözüyle olayları anlatan Çavuş geliyor ve sırasıyla Ali Fuat, Ben Mustafa ve Zülüflü İsmail Paşa adlı karakterler o dönemi anlatıyor. Yalın Alpay bu çalışmayı
film yapmak istemiş ancak fikir değiştirmiş: “Film çekmeye yetecek param olmadığı için çizgi roman oldu. Kitabı belgesel gibi düşünmeyin. Tarihi gerçeklere uyan bir kurmaca var
ortada. Burada farklı ve daha önce görülmemiş bir Atatürk görüyoruz.”
ATATÜRK DAYAK YİYOR
Yalın Alpay’ın kitabında şaşırtıcı bölümler de var: “Atatürk, Harbiye’den mezun olur olmaz Abdülhamit’e suikast düzenlemekten tutuklanıyor, dayak yiyor ve işkence görüyor. Dayak olayını tek dile getiren, İngiltere hükümeti tarafından bir Atatürk biyografisi yazmak için görevlendirilen Patrick Kinross’tur. Bu olaydan o dönemi anlatan Ali Fuat Cebesoy’un anılarında da bahsediliyor. Cebesoy da sorguya götürülenler arasında. Onu da bir paşa dövmek istiyor ama babası paşa olduğu için kurtuluyor. Farklı bir hikaye daha var: O dönemde padişah bir ferman çıkarıyor. Ve Atatürk’ün okuduğu harp okulundaki herkese beş vakit namaz kılmak zorunluğu getiriliyor. Bu durum bugünkü siyaset-ordu çekişmesinin o yıllarda bile yaşandığını gösteriyor.”
İLK AŞKI EMİNE’Yİ HİÇ UNUTMADI Aşk hayatıyla ilgili de çok ilginç şeyler karşıma çıktı. Örneğin lise yıllarında bir paşanın Emine isimli kızına ders veriyor. Gönül ilişkisi kuruyorlar. Sürekli mektuplaşmaya başlıyorlar. Selanik’e her döndüğünde mutlaka Emine’yi soruyor. Aradan zaman geçiyor ve Emine bir fayton kazası geçiriyor. Yüzünün yarısı parçalanıyor. Atatürk hastane hastane dolaşıp Emine’yi buluyor. Emine onu görmek istemese de Atatürk bir şekilde Emine’yi ikna edip yanına gidiyor ve evlenme teklif ediyor. Ama Emine yüzü çok kötü durumda olduğu için bu teklifi kabul etmiyor. Sonrasında da Atatürk’ün anısına sadık kalıp hiç evlenmiyor. Atatürk birkaç resepsiyonda “Her erkeğin gönlünde bir Emine vardır” diyor. İlk aşkını hiç unutamıyor.
HER İSTEDİĞİNİ YAPTIRIYORAtatürkçü bir ailem vardı. Ama ben Atatürk’ü ikinci bir baba gibi hissediyordum. Otoriter ve hayatımızın her alanına müdahale eden biri olarak görüyordum. Sonra araştırdıkça başka bir adam olduğunu anladım. Bana çalışmalar sırasında hiçbir maddi gücü olmadan herkese her dediğini yaptırması ilginç geldi. Çok ciddi bir entelektüel. Fransızca ve Almanca biliyor. Makro planlar kuruyor. Kurguları çok karışık ve komplike. Sonra bu kurguyu hayata geçirmeye teşebbüs ediyor. Planında hiçbir geri çekilme kabul etmiyor. Bunu 100 milyon kişiden biri yapabilir.