Genç, başarılı ve Türk

Güncelleme Tarihi:

Genç, başarılı ve Türk
Oluşturulma Tarihi: Ocak 28, 2000 00:00

Haberin Devamı

Hazır üçü biraraya gelmişken onlarla bir röportaj yaptık. Moda dünyasında Türk olarak Avrupa'da isimlerini duyuran üç modacının da aslında tarz, beğeni ve beklenti olarak bambaşka olduklarını da öğrenmiş olduk...

Yurtdışında yaşıyor, yurtdışında yaratıyor ve orada ünleniyor ve orada başarılı oluyorsunuz. Bütün bunlardan sonra kendinizi hala Türk hissediyor musunuz?

A.Kutoğlu: Ben çok hissediyorum. Burada büyüyüp tamamen Türk geleneklerine göre yetiştik. O çok içimizde. Avusturya'da da kendimi evimde hissediyorum. Fakat Türklük bambaşka bir şey. Bana Austro-Türk diyorlar ama Türküm. .

E. Ege: Hissetmemek gibi bir şey yok. Zaten biz ne kadar unutsak da yurtdışındakiler bunu size sürekli hissettiriyor.

H.Çağlayan: Türk olmak İngiliz olmak diye bir şey yok artık. Yılın İngiliz Modacısı seçildim mesela ama hakkımda yazılan her yazında Türk olduğum yazılıyor.

Türk olmanızın avantaj ve dezavantajları nedir?

A.K.: Ben avantajlarını yaşadım. İsmim mesela çok hoşlarına gidiyor. Bu ismi bulduğum için çok iltifat geliyor. Kendi ismim deyince de şaşırıyorlar. Koleksiyon olarak Onların daha donuk çizgileri arasında farklı geldi benimkiler.

E.E.: Avantajı Osmanlı Kültürünü almış olmamız. Çok önemli. Çok uluslu olduğu için her zevk, her lezzet her mantalite karışmış o yüzden çok zengin bir kültür. Egzotik algılanıyor. Dezavantajı ise şu: Paris'de yapılan moda haftasında en önemli günlerde Fransızlar çıkar, medya çok destekler, siz Türk olarak en son çıkarsınız.

H.Ç.: Türk olmanın hiç bir dezavantajını yaşamadım ama müslüman olduğum için yaşadım diyebilirim çünkü onların daha karşı oldukları müslümanlık. İngilizler yabancılara tahamüllü. Modacıların sanatçıların çoğu da İngiltere'de yabancı zaten.

2000 modası var mı ?

A.K: Yok ama genelde bir positiflik oldu. Daha canlı, renkli. Üzüntülü ve içe dönük değil de daha mutlu koleksiyonlar çıktı.

E.E.: Bence bir manası yok. 2000 deyince 40 sene önce uzay çağı hayal ediliyordu ama bence bu hiç bir zaman olmayacak. Ayda oturmaya da başlasak tüllü müllü, şifon kıyafetler giyeceğiz. Kadın erkek ilişkisi oldukça romantizm devam edecek.

H.Ç.: Bence moda hayat tarzının bir parçası oldu. Moda, iç dekorasyon, yemek... Donna Karan çarşaf yapıyor mesela. Bu yeni bir şey.

Podyumda giyimlik bir şeylerinizi görmememizin nedeni ne?

Hepsi birden: Basının ilgisini başka nasıl çekebiliriz? Ayrıca günlük kıyafetlerle defile çok sıkıcı olurdu. Önce isim akılda kalmalı sonra da o markayı gördüğü zaman bilmeli ki o şuydu.

Özel olarak kıyafet tasarlamak istediğiniz bir kişi var mı?

A.K.: Sharon Stone. Akıllı ve seksi. Cameron Diaz ve Jennifer Lopez.

E.E.: Ünlü birisinden istek gelirse giydirmek isterdim. Ama durduk yerde bir isim aklıma gelmez.

H.Ç.: Ünlü olması gerekmiyor şahsiyete bağlı. Bu ünlüleri giydirme seksenli yılların bir trendi. Benim ilgimi çekmiyor.

Minimalizmi mi romantiz mi?

A.K.: Minimalist değilim hayır. Romantik sayılırım. Seksi ve şık olmalı. Kadınlığın altını çizmeli tasarladıklarım. Ama karıştırmayı da seviyorum. Gece tuvaleti üzerine bir deri ceket mesela. Yada blucin üzerine payekli bluz.

E.E: ikisini birleştirmeyi seviyorum. Romantizm ve serserilik.

H.Ç.: Çok zor bir soru. Ben de romantizm var ama kadının güçlü görünmesini de seviiyorum. Ben fgalba erkek bir feministim.

Son 20 yılda hata olarak kabul ettiğiniz bir akıl var mı?

A.K.: Bence yok. O akımı yaşadığımz zamanlardan severek yaşıyorduk. Kadını düzleyen şeyler yanlıştı.

E.E.: Vatka!

H.Ç.: Vatka evet.

Sokak modası sizi etkiliyor mu?

A.K.: Çok. Özellikle Türk, gecekondu sokakları. Bir etek giymiş altına pantalon. Zevksizlik de olsa çıkış noktası oluyor.

E.E.: Moda sokaktan çıkıyor artık. Bütün esinlerimi sokaktan alıyorum. Tokyo sokakları beni çok etkiliyor. Etnik unsurlar etkiliyor.

H.Ç.: Göçebeler beni etkiliyor. İstanbul sokakları çok çarpıcı.

Çalışmayı en çok sevdiğiniz malzeme?

A.K.: İpek, dantel, şifon, kadife.

E.E: Tül

H.Ç.: Tül, yün.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!