Oluşturulma Tarihi: Mayıs 21, 2005 00:00
Stockholm’de kıyıya demirlemiş bir yük gemisi. İçinde bir heykel atölyesi, bir sanatçı, onun koşuşan çocukları, Türkiye’den sıklıkla ziyarete gelen dostlar, lezzeti 30 yıl sonra bile hatırlanan yemekler, enfes sohbetler. O gemiden bugün tüm dünyada tanınan müthiş heykeller çıktı. İlhan Koman’ın elinden.Yakın arkadaşları gemideki halleri nedeniyle onu Barbaros Hayreddin Paşa’ya, İtalyanlar bazılarının sırrı hálá çözülemeyen şaheserleri nedeniyle Leonardo da Vinci’ye benzetiyordu. Biz ise Koman’ı büyük bölümünü İsveç’te geçirdiği yaşamı süresince Yapı Kredi Sigorta’nın önünde duran Akdeniz Heykeli kadar bildik. Ama çok daha fazlasıydı. Bir kere o bir hocaydı, çok heykeltıraş yetiştirdi. Sonra zehir gibi bir matematikçiydi, formüllerle yatıp kalkardı. Bir de gemilere ve özgürlüğüne düşkündü. Ölümünün üstünden 20 yıl geçti. Bugün İstiklal Caddesi’nde üç durakta, Fransız Kültür Merkezi, Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi ve İsveç Konsolosluğu’nda İlhan Koman’ı ağırlıyoruz. İstanbul bu büyük sergiyle bir sanat ziyafeti çekiyor. İlhan Koman’ı İsveç’te yaşadığı 27 yıl boyunca çok yakın dostu olan gazeteci ve fotoğrafçı Güneş Karabuda’dan dinledik.İlhan Koman’la nasıl tanıştınız?-İlhan, Brüksel’deki Dünya Fuarı’ndan sonra bir gün kalktı İsveç’e geldi. Yıl 1960 olmalı. Onunla o şekilde tanıştık. O günden sonra ölümüne kadar olan 27 yılda çok yakın dost olduk. Siz Stockholm’de ne yapıyordunuz?-
Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Fransa’ya gittim. Orada bugünkü eşimle tanıştım. İşte o anda
film koptu. Onun peşinden İsveç’e geldim. Gidiş o gidiş. 50 yıl oldu.Siz aşkın peşinden gitmişsiniz. İlhan Koman niye İsveç’e gitti? Sessizlik mi arıyordu?-Galiba. Rahat bir çalışma ortamı arıyordu diyelim. İsveç sanata karşı çok cömert ve açık bir ülkedir. İlhan, İsveç’te kendine hem mükemmel bir çalışma hem de aile ortamı kurdu. Orada ikinci kez evlendi, çocukları oldu.Bir gemide yaşıyordu değil mi?-Evet. O bir özgürlük arayışının sonucu bulunmuş bir yerdi. Bazı insanlar o gemiye ev dedikleri zaman İlhan kızardı. ‘Ne evi yahu, orası tekne’ derdi. Aslında eviydi orası ama ev dedirtmezdi. Hep o özgürlük tutkusundan. Eski bir yük gemisiydi. Yaz aylarında ya da canı sıkıldığında yelkenleri fora edip denize açılırdı. İlhan’da bir kaptan-ı derya edası vardı. Biz onu Barbaros Hayreddin’e benzetirdik zaten. ÇOK KİBAR ADAMDI AMA KIZDI MI BASARDI KÜFÜRÜGemilere karşı özel bir ilgisi mi vardı?-Evet. Anlatırdı bana. Çocukken dedesini ziyaret etmek için Edirne’den İstanbul’a gelirlermiş ailecek. Boğaz’a karşı oturur, denizi değil de geçen gemileri seyredermiş. Bir gün ben de gemi yapmak istiyorum diye düşünürmüş. Gerçekten de İlhan’ın kendine uygun bulduğu ilk meslek gemi inşaatçılığıydı. Bütün bunların etkisi var öyle bir gemi bulup, onun içine yerleşmesinde.Gemisine kimler misafir olurdu?-Dostları ve öğrencileri gelirdi. Birden bir bakarsınız 15 tane öğrencisini almış akşam yemeğine getirmiş. Hepsine
yemek yapardı. Çok da güzel yapardı. Hele bir kol böreÄŸi vardı ki unutulmaz. Ä°lhan Koman’la sohbet nasıldı?-Onunla oturun, aÄŸzının içine bakakalırdınız o anlatmaya baÅŸladığında. O kadar tatlıydı ki sohbeti. Tam bir Osmanlı beyefendisiydi. Son derece kibar bir dil kullanırdı. Fakat kafası kızdığı zaman da sigortaları atan bir adamdı. O zamanlar bir baÅŸlardı küfüre... Çünkü haksızlıklara, özellikle memlekette olan bazı ÅŸeylere çok kızardı. Ne gibi ÅŸeylere mesela?-Türkiye’deki kimseyle problemi yoktu. Yani Ä°sveç’te sürgünde filan deÄŸildi. Fakat yaÅŸamı süresince hiçbir hükümet onunla gerektiÄŸi gibi ilgilenmedi. Dünyanın en önemli müzelerinde eserleri sergilendi ama kendi ülkesinde neredeyse tanınmadı. Ne yaÅŸadığı sürece ne de ölümünden sonra. Bugün büyük bir sergi açıldı ama Ä°lhan öleli neredeyse 20 sene oluyor. Ä°talyanlar Leonardo da Vinci’ye benzetiyor Ä°lhan Koman’ı deÄŸil mi?-Evet çünkü onun gibi sayılarla uÄŸraşırdı sürekli. MüthiÅŸ bir matematikçiydi. Öyle formüller kullanırdı ki bazı heykellerini yaparken, ÅŸaÅŸarsınız. Yapı Kredi Kültür Merkezi’nin alt katında sergilenen hiperformu var mesela. Sonradan anlaşıldı ki o baÅŸlı başına bir icat. Amerika’ya patentini almak için gönderildiÄŸinde millet çok ÅŸaşırmış bu nasıl yapıldı diye. Bana göre eÄŸer birine dáhi denecekse, o kiÅŸi Ä°lhan Koman’dır. Çalışırken nasıl biriydi? Siz atölyede yanına gider miydiniz?-Bu sergi beni 40 sene geriye götürdü. Burada gördüğünüz heykellerin çoÄŸunu yaparken ben yanındaydım. DerviÅŸ adlı eserini bitirdiÄŸi günü hatırlarım. SevdiÄŸi kadın dostlarına sultan, erkek dostlarına evliya derdi. Bak evliya ne yaptım diye bana göstermiÅŸti. Ne bu abi dedim, sema yapan derviÅŸ dedi. Der demez hafif meyilli bir yere koydu, heykel dönmeye baÅŸladı. Çok ÅŸaşırdım tabii. Abi ne var bunun içinde de bu böyle dönüyor diye sormuÅŸtum. Yok bir ÅŸey evliya demiÅŸti. Bütün o sopaların boyunu hesap etmiÅŸ, kimisi yere deÄŸiyor, kimisi yere deÄŸmiyor. Bu sergideki iÅŸlere baksanıza... Åžaşırmakta haksız sayılmam. Dönem dönem çeÅŸitli malzemelere yoÄŸunlaşırdı deÄŸil mi?-Evet. Bir tahta dönemi vardı. Ardından demir geldi. Ben demirlere çok iÅŸkence ettim, benden çok çektiler derdi. Hiçbir ÅŸeyi güzellik olsun diye yapmadı. Hepsinin bir geometrik açıklaması var. Sanat konusu açıldığında hep aynı ÅŸeyi söylerdi: Sanat bilinmeyene doÄŸru çıkılan bir yolculuktur. Ne zaman neyle karşılaÅŸacağını bilemezsin. En ufak bir taklit iÅŸin içine girdiÄŸi zaman o iÅŸ on para etmez. OLMADI EVLÄ°YA, TUTMADIÊRomen heykeltıraÅŸ Brancusi’nin eserlerine hayran duyduÄŸu ve onunla tanışmayı çok istediÄŸi doÄŸru mu?-Paris’in çok önemli modern heykeltıraÅŸlarından Ceasar Brancusi, Ä°lhan’ın arkadaşıydı. Brancusi tip ve sakal itibariyle Ä°lhan’a benzerdi. Tek tutkusu büyük Rodin’i görmekti. Romanya’dan yalınayak kalkıp Fransa’ya geliyor. Rodin’in kapısını çalıyor, kendisini tanıtıyor. Rodin onu içeri alıyor, konuÅŸuyorlar. Dost oluyorlar. Bu hikayeyi severdi Ä°lhan. Yav derdi bir gün ben de kalkıp gitsem Brancusi’nin kapsını çalsam, aynı onun Rodin’e yaptığını ben ona yapsam... Ama yapamam, bilirsin bendeki Osmanlı terbiyesini, adamı rahatsız etmekten korkarım, derdi. Yaptığı iÅŸi beÄŸenmediÄŸinde kendine kızar mıydı?-Evet çok eleÅŸtirirdi. Olmadı evliya, tutmadı derdi mesela bir heykel için. Ben bakardım anlamazdım nesi olmamış. Niye olmamış abi derdim, yok bu böyle olmaz, der kestirir atardı. Nasıl olacak peki derdim. Hiç bilmiyorum, olduÄŸu zaman göreceÄŸiz derdi. BU HEYKELE GEMÄ°LER DÃœDÃœK ÇALSAAkdeniz Heykeli’ni yaparken atölyede yanına gittim. Bunu neresi için yapıyorsun, nereye konmasını istiyorsun Ä°lhan dedim. O da, benim ne istediÄŸimin bir önemi yok. Onlar alıp bir yere koyacaklar dedi. Ben üsteledim, illa sana sorsalar, nereye koyalım deseler ne derdin dedim. Ben üsteleyince ‘Valla evliya’, dedi ‘Şöyle güneyde bir Akdeniz kentinin liman giriÅŸine konsa, gelen geçen gemiler ona düdük çalsa, selam etse güzel olurdu’. Yapı Kredi Sigorta’nın (Ä°stanbul, Zincirlikuyu) bahçesinde durduÄŸu yer iyi deÄŸil bana göre. Arabalar yanından hızla geçiyor, bu heykeli yapan kimdir, onu bile bilmiyor. Bence onu Ä°lhan’ın istediÄŸi gibi bir yere koymak için hálá geç deÄŸil. PATENTLÄ° ESER HÄ°PERFORM Dört eÅŸit kareden oluÅŸan bir dikdörtgenin uçlarının 360 derece kıvrılarak birleÅŸtirilmesiyle ortaya çıkan bir yapıt bu. Kare sayısının katlarla artması ve her katta kıvrılmanın da orantılı olarak (360, 720,...) artırılmasıyla ÅŸeklin katsayı türevleri ortaya çıkar. MÖBÄ°US’UN SONSUZLUK Ä°ÅžARETÄ° Ä°lhan Koman, ünlü Alman matematikçi Möbius’un sonsuzluk iÅŸareti olarak da kullanılan tanınmış bandına ilgi duyardı. Ä°LHAN KOMAN’IN ESERLERÄ° BUGÃœN HANGÄ° MÃœZELERDE?Stockholm Modern Müzesi (Ä°sveç), MoMA (ABD, New York), Palais des Beaux Arts (Fransa, Paris), Seattle Art Museum (ABD, Seattle), Museo J. Batlle (Uruguay, Montevideo), Musee d’Art Moderne de la Ville de Paris (Fransa, Paris), Ä°stanbul Resim Heykel Müzesi.Â
button