Hakan GENCE
Oluşturulma Tarihi: Mart 29, 2008 00:00
Gökhan Avcıoğlu’nun 25 yıllık mimari geçmişi var. Şimdiye kadar İstanbul Sıraselviler Changa Restaurant, AFM Fitaş Beyoğlu Sinemaları, İstinye Park Hillside City Club, Esma Sultan Yalısı, Bursa Ticaret Odası gibi pek çok önemli projeye imza attı. 2000 yılında New York, ardından Paris’te mimarlık ofisleri açtı. Paris’teki stüdyosunda mimarlık eğitimi veriyor. Çalışmalarıyla sayısız ödül kazandı.
Geçtiğimiz günlerde de Global Architecture Development Times (GAD) isimli, dört ayda bir yayınlanacak mimari içerikli gazete çıkardı. Amacının görünmeyen bir şeyi ortaya çıkarmak ve insanların hayalini gerçekleştirmek olduğunu söylüyor, "Geleneksel Türk mimarisine değil, geleneksel Türk mimaricilere meydan okuyorum" diyor. Avcıoğlu’yla mimarlığa bakışını, projelerini ve deneme aşamasında olan akıllı evleri konuştuk.
Ankara doğumlu Gökhan Avcıoğlu’nun (45) mimarlık tutkusu, ilkokul yıllarında ailesiyle yaptığı Ege yolculuklarında başladı. Antik kent yapılarını dolaşırken boyundan büyük taşların eski kentlerin bir parçası olması onu hayal alemlerine taşıdı. Hep bir gün kendi şehrini yapmayı düşündü. Oyuncakları da sokak taşları ve legolar oldu.
Sonrasında sanata da ilgi duydu. Mimarlığı, sanatı da içine aldığı için tercih etti. Konya Selçuk Üniversitesi’nin Mimari bölümünü kazandı. Ama hiçbir zaman iyi bir eğitim almadığını söylüyor: "Sanat, hayatımda önemli bir yerdeydi, bu yüzden eğitimli olmayı çok önemsemedim. Üniversiteyi sadece diploması için okudum. Hangi üniversiteyi bitirdiğimin pek önemi yoktu."
Mezun olunca Mimar Cengiz Bektaş’ın yanında iki sene çalıştı. 1990-94 yılları arasında Mimar Nevzat Sayın’la ortak işler yapmaya başladı. En çok ses getiren ve tanınmasını sağlayan projelerinden birini de Sayın’la birlikte bu dönemde gerçekleştirdi: Shell Genel Müdürlük Binası.
Sonrasında birçok başarılı mimari projeye imza attı. Kadıköy Belediyesi için yaptığı yeraltı tuvaleti belki de halkın çok kolay ulaştığı işlerden biri olduğu için, çok konuşuldu. 1998 yılında "National Architectural Award" ödülünü kazanan bu proje, beş yıldızlı otellerin tuvaletine benziyordu. Tuvalet mimarisiyle adının anılmasından hiç rahatsızlık duymadı. Çünkü halka açık tasarımlara, mimari projelere büyük bir açlık olduğunu düşünüyordu.
Şimdi yine halka açık projeler olan
Beşiktaş Belediyesi
Balık Pazarı ve Borusan Holding binaları üzerinde çalışıyor. Sosyal projelerde varolmayı sevdiğini söylüyor: "İnsanların yaşayıp hissettiği mekanlar yapmak mimar gibi hissetmemi sağlıyor. Türkiye’deki projelerin çoğu kentten alan işler. Oysa bir kaldırım yapmak, bahçe tasarlamak, şehirle yüzleşen cepheye özen göstererek mimarinin değişik yüzlerini ortaya çıkarmak lazım. Türkiye’de ise metrekare
savaşları yapılıyor."
AKILLI EVLERİ BİR GECEDE KONDURACAĞIZ
Avcıoğlu Türkiye’de güzel işlere imza atarken bir yandan da ABD turlarına başladı. 2000’li yılların başında ana ofisini ABD’ye taşıdı, İstanbul’u ikinci ofis olarak kullanmaya karar verdi: "Ben hep eski dünyada yaşadım, yeni dünya alışkanlıklarını öğrenip yurtdışındaki iş ve mimarlık ilişkilerini anlamak istedim."
ABD’de arazi geliştirme ve prefabrik sistemler üzerine yoğunlaştı. Projeleri çok ilgi gördü ve birçok yeni iş aldı, bu yüzden üç sene Türkiye’ye gelemedi: "Akdenizli Türk olmamın işlerimde artısı çok oldu. Sırf bu nedenle bazı projeleri bana verdiler. Yanıma New York’lu bir çalışma arkadaşı aldığımda bundan hoşlanmadıkları oluyordu."
ABD’de çalışmaları hálá süren akıllı binalar üzerinde çalıştı. Akıllı binalar, güneşten enerji alarak kullanıma sunan, binanın ihtiyaçlarını
haber veren, pis suyu temizleyip kullanılır hale getiren yapılara deniyor. Avcıoğlu bu binaların altyapı sorunlarını da ortadan kaldıracağını söylüyor: "Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri altyapı. Geçen yüzyılda yaratılan şehirler yanlıştı. O şehirleri ya iyileştirmek ya da yeniden kurmak gerekiyor. Ben yeni yerleşme alanları keşfedip sıfırdan şehirler kurmakla ilgileniyorum".
Akıllı evler deneme aşamasına geldi. Türkiye’de dört farklı noktada bu evlerle ilgili çalışmalar yapıyor. Avcıoğlu, 2010’dan itibaren bu tür projelere sıkça rastlayacağımızı söylüyor: "Bu evler aslında gecekonduların bir uzantısı. Gecekondu boşuna söylenmiş bir kelime değil. Bu evler bir gecede kondurulacak kadar hızlı inşa edilcek."
MİMARİDE YENİ EĞİLİM EKO-ORGANİK YAPILARAvcıoğlu’nun bu sene bitirmeyi planladığı üç yeni projesi var. Biri Bodrum Türkbükü’ndeki Kuum Hotel. Tek bina yerine, içinde evlerin olduğu bir yapı olarak inşa ediliyor ve kasabayı anımsatıyor. Evler ve ara yollar değişik renkte doğal taşlarla kaplı. Her biri denize ulaşan yolların altından ve üzerinden yürünebiliyor. Evler yeni mimari eğilimlerden biri olan eko-organik şekilde tasarlanmış. Yani malzemeler doğaya uyumlu, mümkün olduğunca geri dönüşümlü. Diğer bir proje Ortaköy’deki 98 daireli konut. Çatısı yeşillikler içindeki binada bütün daireler değişik tarzda. Bu proje de eko-organik. Borusan Music&Art House da bu sene bitecek. Filarmoni orkestrasının provalarını yapacağı ve provaları dinleyicilerin izleyebileceği bir yapı olarak restore ediliyor. Binanın iç cephesinde sürekli olarak değişen bir ışık sistemi olacak.
Avcıoğlu son aylarda Hollywood’da uzun metrajlı animasyon filmlerinde kullanılması için iç mekanları da dahil, iki şehir tasarımı yaptı. Gerçeğe yakın ve görülmemiş şehirler yaratmaya özen gösterdi.
MİMARLARA EV YAPTIRMAK GEREKSİZ
ABD, mimarsız mimarlık konusunda önemli ülkelerden. İnsanlar kendi evlerini kendileri yapıyor. Türkiye’deyse herkes evini mimarın yapmasını hayal ediyor. Bu Avrupai bir düşünce olsa da, mimarlara ev yaptırmak hem lüks hem de gereksiz. Mimarlık kültürünü de zayıflatan bir şey. Mesela Karadeniz’de yerleşim çok güzel ve insanlar evlerini kendileri yapıyor.
MİMARLIK GAZETESİ GADGökhan Avcıoğlu, mesleki dergilere yazılar yazıp yabancı mimarlarla röportajlar da yapıyor. Üzerinde çalıştığı üç kitap var. Yazmanın kendisini düşünmeye ittiğini söylüyor: "İnşaatta taşlar ve tuğlalarla uğraşıyorsunuz, yazarken de bir şeyleri kelimelerle inşa ediyorsunuz." Avcıoğlu, geçtiğimiz günlerde dört ayda bir yayınlanacak Global Architecture Development Time (GAD) isimli bir gazete çıkardı. Parasız yayınladığı gazetenin ilk sayısında işlerini ve gelecek projeleri İngilizce anlattı. Sonraki sayılarda yurtdışı mimarlık ofislerini ve farklı mimari projeleri de tanıtacaklarını söylüyor. Gazete bundan sonra Türkçe dahil birkaç dilde yayınlanacak. ABD ve Fransa’dan mimarların da katkıda bulunduğu yayın, şimdiden pek çok ülkeye gönderilmiş ve yayın evlerinden teklif almaya başlamış.
BENİM MALZEMEM İNSAN
Çalışmalarımda en çok insanlardaki enerji ve işlerine bağlılık bana ilham veriyor. Gözle görülen şeylerden ziyade görülmeyen şeylerden besleniyorum. Verici bir yapım var, insanların benden bir şey istemesi de beni etkiliyor. Kısaca benim malzemem insan.