Yaşları 14-23 arasında değişen sıradışı yeteneğe sahip dokuz genç müzisyenin birlikte verdikleri ilk konserlerinin kaydı bu albümler. Proje 2010 yılında Pekinel kardeşlerin, önümüzdeki yıllarda isimlerini dünya sahnelerinde duyacağımız yeteneklerin eğitimlerini saygın pedagog ve müzisyenler eşliğinde almalarını sağlamaktı. Bu amaçla Pekineller, Türkiye’nin farklı şehirlerindeki konservatuvarlardan bursiyerleri bizzat kendileri seçtiler.
Eren Aydoğan, Dorukhan Doruk, Veriko Tchumburidze, Elvin Hoxha, Yunus Tuncalı, Kıvanç Tire, Yusuf Çelik, Ege Banaz ve Yağızcan Keskin, Onduline Avrasya A.Ş. sponsorluğunda yürütülen projeyle dünyanın farklı noktalarındaki önemli okullarda eğitim alıyorlar. Bursiyerlerin gelişmelerini takip etmek amacıyla geçen ekim ayında İstanbul Cemal Reşit Rey, Ankara Bilkent, İzmir Sabancı Kültür Sarayı’nda gerçekleştirilen konserler kayıt altına alındı. Rachmaninoff, Mendelssohn, Schumann gibi bestecilerin eserlerine yer verildi. Güher ve Süher Pekinel de Lutoslawski’nin Paganini Çeşitlemeleri ile yer alıyor albümde. Genç yeteneklerin beşiyle İstanbul’da buluşup müziğe başlamalarını ve eğitimlerini konuştuk.
Elvin Hoxha (keman - 15)
DEDEMİN YOLUNDA İLERLİYORUM
Müzisyen bir ailem var, annem piyanist, babam viyolonsel sanatçısı. Daha bir yaşındayken bile şarkı söylermişim. Müziğe olan yeteneğimi de bu sayede ailem keşfetmiş. Müziğe önceleri piyano çalarak başladım, biraz da viyolonsel çaldım ve böylece bir kaç farklı enstrüman denemiş oldum. Ancak dedem Server Ganiyev, Azerbaycan’da devlet sanatçısı ve çok tanınmış bir müzisyendi. Ben de onun gibi keman çalmak ve onun yolundan gitmek istedim. Kemanı seçtim. Eğitime altı yaşında Bilkent Üniversitesi Müzik Hazırlık İlköğretim Okulu Keman Sanat Dalı’nda başladım. Yedi yaşında katıldığım master class’ta ünlü Rus kemancı Viktor Pikayzen’in dikkatini çekerek, Vivaldi’nin İki Keman İçin Konçertosu’nu kendisiyle birlikte seslendirdik. Moskova’da Mart 2006’da gerçekleştirilen Uluslararası ‘Klasik Kültür Mirası Yarışması’nda birincilik kazanıp ‘Küçük Virtüöz’ olarak anılmaya başladım.
Şimdi bir yandan Bilkent Üniversitesi Müzik Hazırlık İlköğretim Okulu’nda Elena Postnova ile eğitimimi sürdürürken, diğer yandan da kazandığım Dünya Sahnelerinde Genç Yetenekler bursu dahilinde Zürih’te ‘Hochschule für Musik’te ünlü pedagog Prof. Zakhar Bron’la çalışıyorum. Bu proje sayesinde öğrendiklerim, gördüklerim ve dinlediklerimle dünyam değişiyor. Prof. Bron ile çalışırken önemli festivallere katılıyor ve değerli sanatçılar ile aynı sahneyi paylaşıyorum, mesela Vadim Repin ve Vladimir Spivakov gibi...
Yusuf Çelik (çello-21)
KEMAN VE PİYANO İSTEMİŞTİM AMA...
Annemin anlattığı kadarıyla, çok küçük yaştayken cezveyi ters çevirip mikrofon olarak kullanıp, şarkı söylermişim. Sonrasında babam bana büyük bir org aldı, kendi kendime bir şeyler çaldım hep. Sonrasında piyano kursuna gittim. Ankara’daki bir aile dostumuzun önerisi üzerine konservatuvar sınavlarına girdim ve dokuz yaşında Mersin Devlet Konservatuvarı’nda Ayşe Pelin Coşkun ile çalışmak üzere çello bölümünü kazandım. Aslında ilk başta piyano çalıyordum. Sınavda keman veya piyano istemiştim fakat sınav jürisi tarafından çelloya uygun görüldüm. 2004’ten beri MEÜ Devlet Konservatuarı’nın İlköğretim Oda Orkestrası’nda çalıyorum. 2010’da Dünya Sahnelerinde Genç Yetenekler projesine dahil olup İngiltere’deki Claus Kanngiesser ve Alexander Baillie gibi dünyanın önde gelen çellistleri ile master class çalışmaları yaptım. Geçen yaz Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın grup şefliğine getirildim. Bu yıl İngiltere’de ‘Bryston Uluslararası Çello Kursu’na katılıp aynı burs dahilinde eğitimime Bremen’de ‘Hochschule für Musik’te Prof. Alexander Baillie’nin öğrencisi olarak devam edeceğim. Bu proje sayesinde hayalim olan yurtdışı serüvenim başladı. Bremen, Hannover, Hamburg, Oldenburg, Bremerhafen gibi şehirlerde konserler vermek harikaydı. Müzikal anlamda, Almanya’da içinde bulunduğumuz çalışma ortamı çok zengin. Ayrıca dünyaca ünlü pedagog ve müzisyenler ile çalışınca, biz de öğrendiklerimizi uygulamak için değişik çalışma yolları izliyoruz. Sosyal anlamda ise, farklı ülkelerden arkadaşlar edindim. Böylece, farklı kültürleri öğrenip onlardan etkileniyorsunuz, tabii bu sırada kendi kültürümü de onlara tanıtmış oluyorum.
Veriko Tchumburidze (keman-16)
BURS OLMASA BU EĞİTİME ANCAK 18’İMDEN SONRA BAŞLARDIM
Annem ve babam Gürcistan’da eğitim almış iki müzisyen. Bir buçuk yaşımda baleye ilgi duymuştum. Annem keman, babam obua sanatçısı olduğundan sürekli klasik müzik konserlerine giderdim. Bir süre sonra keman çalmak istedim, hatta ağlayarak annemden keman çalmasını öğretmesi için yalvardım. Müzik dolu bir evde yaşayınca, insan ister istemez etkileniyor. Eğitimime Adana doğumlu olduğumdan 4 yaşında Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Selahattin Yunkuş’un öğrencisi olarak başladım. 2004’te Gülden Turalı Ulusal Keman Yarışması’nda ve 2006’da Gürcistan Ulusal Yarışması’nda birincilik ödüllerini kazandım. Eskişehir Senfoni Orkestrası, MEÜ Akademik Oda Orkestrası, Bursa Devlet Senfoni Orkestrası ve İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası konserlerine solist olarak katılmıştım. Hâlâ Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda 9. sınıfta Lili Tchumubridze’nin öğrencisiyim. Dünya Sahnelerinde Genç Yetenekler bursuna okuldaki panoda asılı ilanı görünce katıldım. Yalnız kimlerin organize ettiğini bilmiyordum. Sınav günü Güher ve Süher Hanımları görünce çok heyecanlandım, seçildiğimi öğrenince ise mutluluktan uçtum diyebilirim. Viyana’da ‘Hochschule für Musik’in sınavlarını birincilikle kazandım ve Prof. Dora Schwarzberg ile çalışma şansını yakaladım. Onun öğrencisi olabilmek için zaten müzikal anlamda belirli bir seviyeye ulaşmış olmak gerekiyor. Ama onunla çalışmaya başladıktan sonra, çok çok daha farklı bir seviyeye ulaştım. Pekineller olmasaydı, bu eğitimi ancak 18 yaşımdan sonra alabilirdim.
Kıvanç Tire (keman-23)
HEM MÜZİKAL HEM DE SOSYAL KATKISI VAR
Annem müzik öğretmeni ve ben dört beş yaşlarındayken müziğe olan ilgimi keşfetmiş. Yani beni müziğe yönlendiren annem oldu. 10 yaşındayken konservatuvarın giriş sınavında piyano ve keman tercih etmiştim. Ancak sınavın ikinci aşamasında benden ikisinden birini seçmemi istediler. Kemanın tınısı daha çok hoşuma gitmişti. 11 yaşında Ankara Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Prof. Murat Tamer ile çalışmalara başladım. 2003’te Fazıl Say’ın ‘Metin Altıok Oratoryosu’nda çocuk solosunu yorumlamıştım. 2010’da Dünya Sahnelerinde Genç Yetenekler projesine dahil olup, aynı yıl Gustav Mahler Gençlik Orkestrası’nın giriş sınavına kabul edilerek 2010 yılı kadrosuna seçildim. Proje sayesinde planladığım ve kurmak istediğim gelecekle ilgili, daha rahat ve somut adımlar atıyorum. Kazanmış olduğum bursla şu anda Almanya Leipzig ‘Bartholdy Hochschule für Musik und Theater’da master eğitimimi sürdürüyorum. Ayrıca proje kapsamında diğer türlü çok zor ulaşacağımız konser turları, bir de DVD çekimi gerçekleştirdik. Bu işler hem çok keyifli hem de bir o kadar tecrübe katan deneyimlerdi. Bir diğeri de kazandırdığı sosyal sorumluluklar. Ebeveynlerimizden ayrı yaşadığımız için en basitinden ev geçindiriyor olmamız bile, sosyal sorumluluğumuzu bir hayli artırıyor.
Güher & Süher Pekinel
KISA SÜREDE ÜSTÜN PERFORMANS
1948 Harika Çocuklar yasasının son 10 yıl içinde işlerliğini yitirmesi, bu yasanın sağladığı desteğe ihtiyaç duyan yetenekli çocukların yetiştirilmesini önemli ölçüde engelledi. Özel kişi veya STÖ’lerin bu konudaki çalışmaları da ne yazık ki bu boşluğu doldurmakta yetersiz kaldı. Bu nedenle, Onduline ile birlikte ülkemizdeki yetenekleri keşfederek, onların gereksindikleri desteği sağlamak üzere harekete geçtik. İlk hedef yoğun müzik eğitimi veren konservatuvarlara odaklanarak piyano, keman, viyolonsel, flüt ve klarnet bölümü öğrencileri arasından en yeteneklilerini seçmek ve onlara destek sağlamaktı. İlk seçmeler, ilgili il orkestralarının grup şeflerinden oluşan bir jüri ile birlikte İzmir, İstanbul, Ankara, Eskişehir, Antalya ve Mersin’de gerçekleştirildi. Başarılı gençler, başvurdukları Avrupa ve ABD’nin tanınmış pedagog ve sanatçıları tarafından eğitim görmek üzere kabul edildiler.
Albümde de dinleyebileceğiniz, konserler için hazırladığımız programda, ağırlığı oda müziği gruplarına verdik. Çünkü oda müziği, sanatçının her açıdan birikimli ve bilinçli bir solist olmasını gerektirir. Daha da önemlisi, oda müziği, müzisyene yarattığı müziği anında diğer müzisyenlerle paylaşma fırsatı sağlar. Genç müzisyenlerimiz, çoğu birbirlerini daha önce tanımamalarına ve ilk konserlerinden sadece üç gün önce provalara başlamalarına rağmen, kısa sürede eriştikleri üstün performans ve yorumları ile sahneye ne kadar çabuk hakim olabildiklerini sergilediler.
Yunus Tuncalı (piyano-20)
MÜZİĞİN KÖKENİNE İNMEKTE BU BURS ÇOK ÖNEMLİYDİ
Müzikle ilişkisi içten ve yoğun olan bir ailede doğdum. Belki basit ama iki-üç yaşlarımda
yemek masası etrafında Prokofiev Klasik Senfoni’nin son bölümü eşliğinde defalarca koştuğumu hatırlarım. Kendimi bildiğimden beri hiçbir Prokofiev müziğini atlamadan saptamışımdır.
İlk piyano çalışmaya başladığım beş-altı yaşlarımdan başlamak üzere müzik benim için bir tutku oldu. İlk enstrümanım piyanoydu. Aslında bu, benim seçimim olmadı. Evdeki piyano benim galiba şansım ve kaderimdi...
Bilkent Müzik Hazırlık İlköğretim Okulu’nda 6. sınıfta başladığım müzik eğitimimde, sık rastlanır bir şey olmamakla birlikte, flüt ve piyano olmak üzere çift enstrüman çalışmıştım.
Nefesli bir enstrümanla müzik ögrenmenin bana müzik açısından önemli bir boyut kattığını düşünüyorum. 2003-2006 yılları arasında Bilkent Üniversitesi Müzik Hazırlık Okulu’nda piyano çalışmalarımı Sevinç Keser’le sürdürdüm. Tuncalı, Oxana Yablonskaya, Dmitri Bashkirov ve Frank Wibaut ile master class’lara katılmanın yanı sıra, 2009’da Belçika’da gerçekleştirilen ‘Musica Mundi Chamber Music Course and Festival’ organizasyonuna davet edildim. Aynı yıl Anadolu Üniversitesi Konservatuarı Piyano Yarışması’nda birincilik ödülü kazandım. Bilkent Üniversitesi Müzik Lisesi’nde Prof. Dr. Ersin Onay Piyano Sınıfı’ndan mezun oldum.
2010’da projenin ilanını gördüm ve hemen başvurdum. Ankara’da seçmelere katıldım ve kısa süre sonra bursiyer olarak projede yer aldığımı öğrendim. Yaşam boyu unutamayacağım bir deneyim ve süreçti. Şimdi onun sayesinde Prof. Aleksandar Madkar ile Belçika ‘Koninklijk Conservatorium Brussel’da eğitime devam ediyorum.
SOSYAL ETKİLEŞİM DE LAZIM
Müziğin kökeni olmasa da (tarihsel ve antropolojik olarak tartışılır elbet) geliştiği yer Batı uygarlıkları. Yurtdışı eğitimi bu gelişimin sadece kesitler olarak değil sanatın yaşam ile bir bütün olarak algılanması ve içselleştirilmesi açısından çok önemli.
Sanatta bizi yeterli hale getirecek bir eğitim haliyle yalnız müzikle de ilişkili değil. Bu bağlamda sosyal etkileşim ve iletişim çok önemli.
Müziği insanlık için evrensel bir iletişim aracı olarak kabul edebiliriz ancak bu aracı kullanmak için bunu başaranları da gözlememiz gerekir.