Güncelleme Tarihi:
Yüzyılın sonuna yaklaşırken çalışma ortamları iyileşiyor, yaşam standartları artıyor, ortalama insan ömrü uzuyor. Ama insanların mutluluğu artmıyor.
Yaşam birçok insan için tek bir boyuttan ibaret hale geldi. Bu tek boyut da iş; insanlar ya işsiz ya da tüm yaşamları işten ibaret.
Ancak iş yaşantısındaki bu eğilim hızla tersine dönmeye başladı. Patronların klasik yönetim stratejileri deşifre oldukça, çalışanlar her an atılabilecekleri bir işe ruhlarını satmayı sorgulamaya başladılar.
‘‘Sen benim adamımsın’’, ‘‘Seninle gurur duyuyoruz’’, ‘‘Hele şu krizi bir atlatalım...’’ ayaklarını giderek daha az sayıda çalışan yemeğe başladı. Yirminci yüzyılda çalışanlar işten atılma korkusu, iş bulma zorluğu, rakip patronların kendi aralarında yaptığı birbirlerinden eleman almama anlaşmaları yüzünden gittikçe daha uzun mesai saatleri yapmaya, gittikçe daha fazla çalışmaya başlamışlardı. Bunun sonucunda da insanlar ailelerine daha az zaman ayırabilir oldular, mutlu yuvalar çatırdamaya başladı.
Özel yaşama ayrılabilecek zamanın gittikçe kısalmasıyla, çalışılarak kazanılan paraların keyfini sürecek süreler de kısaldı, hatta kalmadı.
Üstelik çok çalışmak işten atılmamayı da garanti etmiyordu. İşverenler küçülme bahanesiyle, çalışanlarını tek bir bilgisayar tuşuna basarak kovabiliyordu.
Yüzyılın sonuna yaklaşırken çalışma hayatının trendleri de tersine dönmeye başladı. Yaşamak için çalışmak, tam gün mesai, fazla mesai, işyerine bağlılık gibi kavramlar hızla değer kaybediyor. ‘‘Part-time’’ çalışma, serbest meslek, dönemsel işler, sözleşmeli işçilik, evden çalışma gibi kavramlar ise büyük bir hızla değer kazanıyor.
Geleceğin bir başka mesleki eğilimi ise kapasitesinden daha düşük bir işte daha az çalışmak. İnsanlar artık çok yoğun çalışıp, çok para kazanıp, kazandıkları parayı keyifle harcayacak zaman bulamamaktansa daha basit işlerde, daha az çalışıp, daha az para kazanmayı ama daha iyi yaşamayı seçmeye eğilimliler. Köyden kente göçün yerini kentten kıra göç alıyor. Şehir hayatının stresli çalışma ortamından bıkan başarılı iş adamları, çiftlik evlerine, turistik kasabalara kaçıyorlar.
Keyifle harcayamayacakları kadar parayı kazanmak için gece gündüz stres altında çalışmaktansa kendine yeten bir çiftlik hayatı kurmayı ya da deniz kenarında bir pansiyon, bir balık lokantası açmayı tercih ediyorlar.
21. yüzyıl patronlarının işi zor görünüyor.