Geçmişim ismimden ibaret

Güncelleme Tarihi:

Geçmişim ismimden ibaret
Oluşturulma Tarihi: Nisan 26, 1998 00:00

Haberin Devamı

Muhterem Nur'un şahsi albümünde Müslüm Gürses'le tanıştığı 1981 yılından öncesine ait tek fotoğraf yok. Kimisi gazetecilerde kalmış, bir kısmını kendisi elden çıkarmış. ‘‘Müslüm'le tanıştıktan sonra geçmişime sünger çektim’’ diyor. Oysa 17. İstanbul Film Festivali'nin onur ödülünü, sinemaya verdiği 40 yıllık geçmişiyle aldı. O Türk sinemasının, çilesi bir türlü dolmayan, ezik, mendil parçalatan esas kızı. Nur, geçmişi o günün jargonuyla anlatıyor. Sarışınlar mı revaçtaydı, esmerler mi sorusunu, ‘‘sarışınlar menfi oynardı, vamp olurdu, biz masum kızdık’’ diye cevaplıyor. Hayatı, rol aldığı filmlere taş çıkartacak kadar inişli çıkışlı. Filmlerdeki imajıyla gerçek kişiliği bir yerden sonra birbirine karışıyor: ‘‘Geçmişe bakıyorum da, geçmiş bana sadece Muhterem Nur ismini kazandırmış. Onun dışında hiçbirşey yok.’’

Muhterem Nur, ilk kez ‘‘kaybettiğinde’’ daha bir kaç dakikalıktı; 16 yaşındaki annesi onu doğururken öldü. Babasını hiç bilmedi. ‘‘Anne’’ dediği teyzesinin yanında büyüdü. Fabrika işçiliğinden, sinema yıldızlığına yükseldi. Yıldızı kaydı, pavyonlarda dans etti. Bu inişli çıkışlı hayattandır belki, sinemada payına düşen ‘‘bahtsız kızı’’ oynamakta hiç zorlanmadı. Fatih Özgüven, Muhterem Nur'un Türk sinemasındaki yerini şöyle tanımlıyor: ‘‘... Onun parklarda gecelediğini gören it kopuğun insafa gelip de ‘kardeşim, senin kimin kimsen yok mu?' diye sorması kadar doğal bir şey olamaz. Eziktir; dış dünyayla son derece edilgin bir biçimde, yalnızca ezikliğiyle savaşır ve kazanır. O hepimizin dünya ahret bacısıdır, yüzlerce kişi ırzına geçse de cinselliği yoktur.’’

Ansiklopedilere göre 1932’de, ona göre 1938'de Yugoslavya'nın Manastır'ında doğduğunda adı Olga idi. 1942'de teyzesiyle İstanbul'a geldi, Eyüp'te küçük bir evde büyüdü. Yeni nüfus cüzdanıyla Muhterem Kısa oldu. Bir yandan ortaokula gidip bir yandan fabrikada günde 1 lira yövmiye ile çalışırken, sinemayı düşünmüyordu: ‘‘Zeren diye bir arkadaşım vardı, artist olmak istiyordu. Gazetede bir ilan görmüş. Unkapanı'na kadar otobüsle gittik, sonra yürüyerek Beyoğlu'na çıktık. Zeren ilandaki adresi ararken ben de vitrinlere bakıyordum. Bir adam geldi, uzun uzun süzdü beni. Sonra da ‘kızım, evladım çok güzel burnun var. Acaba seni yıldız yapsam mı diyorum' dedi. Kartını verdi.’’

Ertesi gün iki kız yine Beyoğlu’na, karttaki adrese gider. Muhterem Nur'a figüranlık teklif edilir: ‘‘Ben oynamam dedim. Ama para vereceğiz dediler. O zaman oynarım dedim. Günde 5 lira yövmiye ile başladım. Zeren artist olamadı, okuluna devam etti. Ben okulu bıraktım, figüranlığa başladım.’’ Star oluncaya kadar yirmiye yakın filmde küçük roller alır, sinema çevrelerinde tanınır. Kör kızı oynadığı ‘‘Üç Arkadaş’’ filmi ile yıldızlık mertebesine ulaşır: ‘‘O zaman herkese yıldız denmiyordu. Önce artist oluyordunuz, başarılı olursanız yıldızlık başlıyordu.’’

Çok para harcadım

Muhterem Nur yalnızca sinemada değil, sinema çevrelerinde de yıldızlaştı. İlk evliliğini aktör Işın Kaan'la yaptı, çok mutsuz oldu: ‘‘Onun askerliği nedeniyle iki sene Kars'ın Türkeşen köyünde yaşadık. O dönemde iflas ettim; evim satıldı, annem (teyzesinden söz ediyor) hastalandı, dünyanın başıma yıkıldığı iki yıl geçirdim.’’ Muhterem Nur'un daha sonra flörtleri, nişanlıları olur. Memduh Ün, Cihat Aşkın, Yılmaz Duru, Efkan Efekan, Ümit Utku bu isimlerden. Zirvedeyken kazandığı paraları eşiyle dostuyla gözünü kırpmadan harcayacak kadar bankördür: ‘‘Elbiseye, parfüme çok para harcardım. Yanımda arkadaşlarım olduğu zaman hesaplar benden çıkardı, kimse elini cebine atmazdı. Her zaman paranın öyle akacağını düşündüm, akmadı. Etrafımdaki herkes uzaklaştı.’’

Muhterem Nur, şöhretini olmasa bile, maddi gücünü kaybetmeye başlar. O dönemin ünlü isimleri Leyla Sayar, Suzan Avcı, Ayhan Işık, Göksel Arsoy, Belgin Doruk gibi sahneye çıkar: ‘‘Bir bayram günü, herkes bayram yapıyor, ben bir simit bile alamayacak kadar parasızdım. 1972 yılı filan. O zaman anladım ki, gerçek dostum hiç olmamış. Gazetecisi olsun, filmden yakın arkadaşlar olsun. Rol istiyor zannetmesinler diye filmcilerin sokağından bile geçmiyordum. Sinema sıkıntıya girmişti, sahneye geçtim.’’ Nur'un hayatındaki Anadolu günleri böyle başlar, dansözlük yapar, şarkı söyler. İlk turnelerinden birinde, çalışmak çok zor gelince bulduğu bütün hapları yutup intihar eder, kurtarırlar.

1981'de Malatya'ya yaptıkları Ramazan Eğlenceleri turnesinde Müslüm Gürses de vardır. Tanışmaları kavgayla olur: ‘‘Onu tanımıyordum, benden sonra sahne almasına bozuluyordum. Hatta kızdırmak için, sahneden inince halkın arasından kırıta kırıta yürüyordum, dikkati kendi üzerime çekeyim, ona bakmasınlar diye. Ama pek öyle olmuyordu, Müslüm çıkınca herkes kendini yerlere atıyordu.’’ Muhterem Nur, Müslüm Gürses'in repertuarından bir parça okuyunca babanın da sabrı taşar ve aralarında sürtüşme olur. Sonrası malum, dört sene süren ilişki ve ardından evlilik. Müslüm Gürses, ona, ‘‘sen çalışma, evin ekmeğini ben kazanırım’’ diyen ilk erkektir. Muhterem Nur, sanki yıllardır bu cümleyi bekliyormuş gibi mutlu olur, teklifi kabul eder. 18 yıllık beraberlik bu cümleyle başlar.

Muhterem Nur, şimdi şeker hastalığı ve bel fıtığı ile boğuşuyor. Bir dönem gazeteler, kanser tedavisi gördüğünü yazdı, bu konu aramızda hiç açılmıyor. Hayatı geldiği gibi kabul etmeyi öğrenmiş: ‘‘Ne türlü olursa olsun yine yaşıyorsunuz, herşeye alışıyorsunuz. Yaşamaya değer bir dünyadayız. Kendimi bildim bileli insanlar kötüdür, hayat pahalıdır, yaşam zordur, dostlar vefasızdır. Ama yine de yaşamak çok güzel. Hiçbir şey düşünmeden yaşayacaksınız.’’ Her ne kadar sünger çekse de geçmişten kalan bir güvensizlik hayat felsefesi olmuş sanki. Yoksa gider ayak şöyle der miydi: ‘‘Hiçkimsenin samimiyetine inanıp kendini ruhen teslim etmemen lazım’’.

Muhterem Nur, filmcilerin dikkatini ‘‘hokka burnu’’ ile çekti.

Sinemanın ‘‘komik kızı’’ Suna Pekuysal ile ‘‘bahtsız kızı’’ Muhterem Nur.

Sinemadan para kazanamaz hale gelince sahneye çıktı. Perdede koyu renk saçlarıyla masum kızı oynuyordu, dansözlüğe geçince, işin gereği saç rengini açtırdı.

Memduh Ün'ün yönettiği ‘‘Üç Arkadaş’’ filmi Muhterem Nur'u yıldızlaştırdı. Fikret Hakan, Salih Tozan ve Semih Sezerli'nin de rol aldığı film, Anadolu'da aylarca kapalı gişe oynadı. 1958.

Gönül Yazar'la tanışıklıkları Nur'un sahneye çıktığı yıllardan.

Muhterem Nur'un boyu 1.60'ı geçmiyor. Fabrikada işçiyken, üretim bandına yetişemediği için ayağının altına tahta kasalar konurmuş. Bu durum film çevirdiği yıllarda da değişmedi. Zengin kızı oynadığı ender filmlerden birinde, jönlere yetişebilmek için tahta yükseltinin üstüne çıkmış.

Müslüm Gürses'le aşkları 1981 yılında Malatya turnesinde başladı. Nur, Gürses'in repertuarından bir şarkı okuyup ‘‘baba’’yı kızdırınca, önce kavga ettiler, sonra flört.

Muhterem Nur, vaktiyle iyi paralar kazandı ve iyi harcadı. Bonkörlüğü ile ünlüydü. Çocukluğunun geçtiği Eyüp'e yıllar sonra star olarak döndü ve çocuklara hediyeler dağıttı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!