Güncelleme Tarihi:
Son zamanlarda ekranda dönem işleri revaçta. “Ustura Kemal”i sizin için cazip kılan da dönem işi olması mıydı?
- Aslında ben bir dönem işinde oynamayı hep istiyordum. O döneme ait kostümleri giymek, geçmişe ait mekânları kullanmak... Birebir her şeyinle orada oluyorsun, o dönemi yaşıyorsun... İşin eğlenceli bir tarafı oluyor. “Ustura Kemal”in bir çizgi roman uyarlaması olması da ayrıca güzel.
Dönem işi neredeyse tüm oyuncuların hoşuna gidiyor. Neden dersiniz?
- Kendi dönemlerinden sıkıldıkları için olabilir mi? Bir de görmediğin, sadece kitaplarda okuduğun tarihi olayların içinde olmak, geçmişte yaşamış karakterleri oynamak çok zevkli. Sadece televizyonda değil, sinemada da bir geriye dönüş var artık.
Sizin özellikle yaşamak istediğiniz bir dönem var mı?
- Ben yaşadığım dönemden memnunum. Ama arada eskilere gitmek, geçmişe yolculuk yapmak isterdim. İnsanda hep bir merak var. Görmediğin dönemleri de yaşamak istiyorsun. “Acaba o dönemde yaşasaydım ne yapardım?” diyorsun.
“Ustura Kemal”de hikâyenin geçtiği dönemde büyük bir mücadele var. Sizin canlandırdığınız Gülnaz ise bu mücadelenin içinde biraz pasif
kalıyor. Siz olsaydınız, daha aktif olur muydunuz?
- Evet, Gülnaz kendini içine kapatmış bir kadın. Ben olsaydım, kesinlikle daha aktif olur, sokaklara çıkardım.
Sizin de içe kapandığınız dönemler oluyor mu?
- Olmaz mı, çok oluyor. Ama etrafımdakilere pek hissettirmiyorum bu durumu. Öyle zamanlarda evimde kalmayı, dışarı çıkmamayı istiyorum.
ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ ÇEKEN ÇOCUKLARA ÖĞRETMENLİK YAPMAK İSTİYORUM
Anne babanız öğretmenmiş. Siz de öğretmenlik okumuşsunuz. Onların zorlamasıyla mı bu bölümü seçtiniz yoksa?
- Ben ilkokula 5 yaşımda başladım. Üniversiteye de 16 yaşımda. O yaşta mesleklerle ilgili pek bir bilgin olmuyor. Ailem öğretmenliğin iyi olduğunu düşünüyordu, ben de o bölümü seçtim. Çok da sevdim. Ama sonra baktım, içimde başka bir enerji var, bıraktım. Gerçi hâlâ öğretmenlik yapmak istiyorum. Belki daha sonra yaparım.
Bitirmediniz mi okulu yani?
- Hayır, dördüncü sınıftayken ayrıldım. Hayatımı etkileyecek kararları hep son anda alıyorum. Bir gün karar veriyorum ve o gün uyguluyorum. Benim için bitmiş oluyor...
Okulu bırakmaya karar verdiğiniz günü hatırlıyor musunuz? Ne olmuştu?
- Tabii hatırlıyorum. Diksiyon dersleri alıyordum. Aynı zamanda tiyatro derslerine başlamıştım. Okulu bırakacağım dedim ve bıraktım. O dönem, ailem için biraz zor geçti...
“İleride öğretmenlik yapabilirim” diyorsunuz, bunu oyunculukla birleştirmek gibi bir düşünceniz var mı?
- Tabii, drama ve öğretmenliği bir noktada birleştirebilirim. Aslında öğrenme güçlüğü çeken çocuklara adaptasyon problemlerini atlatmalarında yardımcı olmayı düşünüyorum. Bunun için birazcık araştırma yapıp, gözlemlemem lazım. Zaten üç–dört senede bir öğrenci affı çıktığı için okulumu da bitirebilirim.
İÇİMDE ÇOK GÜÇLÜ BİR POTANSİYEL VAR
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ndeki dört seneniz nasıl geçti?
- Çok eğlenceliydi.
O dönem, kariyerinizle ilgili nasıl hayaller kurardınız?
- Sadece şunu biliyordum; içimde çok güçlü bir potansiyel var ve oyunculuk yapacağım. Her yerde, her şartta her koşulda... Ve muhakkak seçici olacağım. Çok iyi dizilerde, çok iyi oyunlarda oynayacağım gibi hayallerim vardı. Neticede büyük bir denizin içine giriyorsunuz; binlerce balık var. Sıyrılabilmek için beklemek önemli.
Beklediğiniz dönemler çok sancılı geçti mi?
- Ben hayatım boyunca hep tiyatro yaptım. O da beni çok tatmin etti zaten.
Şu an yer aldığınız bir oyun var mı?
- Evet. Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda Albert Camus’nün “Sıkıyönetim” adlı oyununda oynuyorum. Provalarımız devam ediyor. Üç hafta sonra perde açacağız. Çok güzel bir oyun olacak.
Oyunun konusundan bahseder misiniz biraz?
- Oyunun geçtiği dönemde ülkede veba salgını başlıyor. İnsanlar yavaş yavaş hastalanıyorlar. Devlet yönetimi, insanlar ve veba hastalığı arasındaki üçgeni anlatıyoruz.
Canlandırdığınız karakterin adı nedir?
- Victoria. Tatlı bir kız. Umut, aşk, sevgi üzerine korkusuzca yürüyor. Onu oyunda saflığın, temizliğin simgesi olarak kullanıyoruz.
YALNIZ HİSSEDİNCE RESME BAŞLADIM
Set dışında neler yaparsınız?
- Set dışında tiyatro oyunumun provalarına katılıyorum bu dönem. Bir de 8–10 kişilik bir kız arkadaş grubum var benim. Boş zamanlarımda genellikle onların yanında oluyorum. Onun dışında resim yapıyorum. Yedi ay önce başladım. Kendimi tamamen yalnız hissettiğim bir dönemdi ve resim yaparak rahatladığımı hissettim.
HERKESİN BİR RUH EŞİ VAR
Dizide Gülnaz, kız kardeşi için fedakârlık yapıyor ve zengin bir adamla evleniyor. Siz, yakınlarınız için böyle bir fedakârlık yapar mıydınız?
- Yapardım. Ya da bilmiyorum... Çok zor bir soru... Çünkü Gülnaz ve Kemal birbirlerine çok âşıklar. Küçüklükten beri evlenmeyi hayal ediyorlar ama bir yanda da Gülnaz’ın kız kardeşi var ve bu kız çok hasta...
Sizin büyük aşklara inancınız var mı?
- Evet, var. Hayatta herkesin ruh eşi, gerçek aşkı yaşadığı biri vardır. Ama o aşkı bulmak zordur...