Ebru ÇAPA
Oluşturulma Tarihi: Ocak 24, 2004 01:15
Ayşe Hatun Önal sadece işiyle anılmak istiyor. Şaşırdık mı, hayır... İş addettiğimiz şey, elbette ki içinden ayı geçen şarkılar, bununla ilgili spekülatif haber ve olaylar, aşki meşki dedikodular da içeriyor.
Fakat pardon, Ayşe Hatun Önal, sadece işiyle anılmak istiyor. Zira Erdal Acar'ın kendisini kaçırtmaya yeltenmesi şakacıktan, şarkıdaki göndermeler şakacıktan, olan biten ne varsa, şakacıktan... Önemli olan müzik... TeleVole Çağı'nda yaşıyoruz ya, hayatın bizatihi kendisi şaka. Bize soracak olursanız, esas şaka Önal'ın şarkı söylemeye kalkması ve söyleyiş şekli ama olsun varsın. Kendilerinin buyurduğu gibi yani: ‘‘Geçmiş mazi, herkes niyazi...
Yani dünya háli, artık bütün insanlık gazi...’’
Her şeyden önce hayırlı ve geçmiş olsun diyelim... Hayırlı olsun albümünüz, geçmiş olsun da ucuz atlattığınız göz korkutma ve kaçırılma ‘‘şaka’’sı için... Kar maskeli ve silahlı üç adam söz konusu. Bu ne mene bir şaka?
-Bu konu üzerine fazla yorum yapmak istemiyorum. Özel hayatıma yakın şeyler hakkında detaylı konuşmayı hiçbir zaman sevmedim, yaklaşık bir buçuk senedir de konuşmuyorum. Olaylar ortada zaten. Ne söyleyebilirim ki? Türk polisine çok teşekkür ediyorum. Bana şikayetçi olduğum adamın adını sordular, ben de ‘‘Hayır, kimse yok’’ dedim. Çünkü benim açımdan sorun olacak bir şey yok ortada.
Nasıl yok? Evden beş dakika önce çıksaydınız arkadaşınızın eşek şakasına maruz kalmanız söz konusuydu?
-Benim açımdan bir konu yok.
Korktuğunuz için mi, aranızda hálá bir hukuk olduğu için mi?
-Yani benim Erdal Bey ile hiç büyütülecek bir sorunum yok.
Şakacıktan yani bütün bunlar...
-Şakacıktanmış...
Mış?.. İyiymiş... Siz mesela ona şarkınızda şakacıktan ‘‘Ayı’’ diyorsunuz, o sizi şakacıktan kaçırtır gibi yapıyor. Hoş tabii... Madem ki siz bu kadar allım güllüm şakalaşan, gül gibi geçinen insanlarsınız, kusura bakmayın ama insan da böyle bir zamanlamayla böyle bir olayın yaşanmasını, reklama, danışıklı dövüşe bağlamadan edemiyor.
- Ben şarkıyı ona yazdığımı söylemedim ki; bu basının yakıştırması... Uzun mevzular bunlar. Açıklamak istemediğim ama şarkıyla hiç alakası olmayan şeyler. Öyle bir insan kelepçe niye taktırsın eline? Hem ben de popülerliğe ihtiyacı olan bir insan değilim ki? Ben zaten medyadan gereksiz hiçbir bir şekilde yararlanmak istemiyorum.
Peki mesela bir kulüpten güya tanınmamak için kar maskesiyle çıkmak absürd bir şey değil mi?
-O konuya girmek istemiyorum. Bir yıl önce olmuş olayı konuşmanın álemi yok.
Peki ne konuşmak isterdiniz?
-Ben bu süre içinde bir sürü şey yaptım. Ortada yapılmış işler var ama medya hep başka şeylere takılıyor.
Kusura bakmayın ama ben bu ‘‘işimle anılmak istiyorum’’ muhabbetinin biraz palavra bir söylem olduğunu düşünüyorum. Basın toplantısında içinden ayı geçen şarkının yaşanmış bir ilişki üzerine yazıldığını söylüyorsunuz. Tüm bunlar tamamen hesapsız beyanatlar mı? Bu konunun günler boyunca kaşınacağını tahmin etmiyor musunuz?
-Valla ben o şarkının bu kadar konuşulacağını, herkesin bunu bir yere çekeceğini hiç düşünmedim. Laf mı yani, şarkı yazan herkes satır satır hesap mı veriyor?
Trans müzik yapıyorum diyorsunuz; şunu biraz açsanız?
- Elektronik yani...
O kadarını biliyoruz canım... Sizin dinlemeyi tercih ettiğiniz tür bu mudur?
- Trans müzik çok dinliyorum ama bir tek tarzın peşine takılan biri değilim. Şarkıların peşinden gidiyorum ben. Çok alákasız ama geceleri kesinlikle bir defa Lara Jones dinliyorum.
Dinlediğiniz kişi Norah Jones olmasın?
- Evet, evet... Bir anda rock müziğe de geçiş yapabiliyorum.
‘‘Çok hazırlandım, çok eğitim aldım’’ durumu var bir de... Nasıl bir eğitim bu?
Müzikte çok eğitim diye bir şey yok. Çünkü müzikte her öğrendiğin şeyin ardından bir bakıyorsun, öğrenmediğin bir sürü şey var. Müzikte oldum diye bir şey yok. Bitmiyor...
Başladığınız yerden bahsedin bari, mütevazı bir giriş olsun...
Benim müziğe ilgim lise yıllarında başlamıştı. İlk şarkılarımı lise birde yazmaya başladım.
‘‘Ergenim ve aşk acısı çekiyorum’’ şarkıları olabilir mi?
- Tabii, aynen öyle yani... Adana'dayken musiki cemiyetine yazılmıştım. Akabinde saz ve gitar dersleri almaya başladım. Nota bilmiyorum ve çok da başarılı olamadım açıkçası ama şimdi yine gitar aldım, çalmayı deneyeceğim. Ardından İstanbul'a geldim, şan eğitimine başladım.
Şu meşhur izlek, güzellik yarışması kazanılır, mankenlik yapılır, oradan da oyunculuk ya da şarkıcılığa geçilir... Bu değiştirilemez bir kural mıdır? Ben meselá sizin Türkiye Güzeli seçildiğiniz dönemde kesinlikle mankenlik yapmayı düşünmediğinizi söylediğinizi hatırlıyorum.
- Sizde de ne hafıza varmış. Ben gerçekten de ilk bir yıl mankenlik yapmadım.
Arzum Onan sizin camiada ayaklı ISO 9000 belgesi gibi bir şeydir ya, onun gibi bir kariyere sahip olmak istediğinize dair bir beyanatınızı da hatırlıyorum.
-Artık Naomi Campbell olmak istiyorum belki. Demek ki ruh hálim bayağı değişmiş...
Madem buralara kadar geldik, yüzümü kızartıp sorayım bari. Tüm bunların yanında Adanalı bir aşiret kızı olduğunuzu, meşrebiniz gereği, asla ve kata evli bir erkekle birlikte olmayacağınızı söylediğinizi de hatırlıyorum. Erdal Acar bu anlamda bir istisna mı, yoksa kütüğünüzü başka bir şehre mi aldırdınız?
- Bizim Erdal ile ilk tanıştığımız zamanlar evli değildi. Ben hiçbir zaman Erdal'ın peşinden koşan bir insan olmadım. İnsan hayatın ne getireceğini bilemiyor. Bugün tukaka dediğiniz şeyi yarın yapabiliyorsunuz. Geçmiş mazi, herkes niyazi... (Gülüyor) Yani dünya háli, artık bütün insanlık gazi...