Ersin KALKAN
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 08, 2004 00:48
Aydın’ın turizmci ailelerinden Tuntaşlar’ın en küçük oğlu Selim Tuntaş (29), önceki hafta bir saatte altı kişiyi öldürdü. Önce karısı ve 4 gün sonra doğacak bebeğini, ardından oturduğu binanın kapıcısını, otelinde çalışan bir garsonu, annesini ve son olarak otelinin müdürünü soğukkanlılıkla elindeki tabancayla vurdu.
Kurbanlarını öldürürken, ‘Korktun mu gülüm’ diye espri yapan genç adam, tüm cinayetleri kabul etti. Anlattıkları tanık ifadeleriyle desteklendi. Ama ne ayrıntıları ne de katliam nedenini hatırlıyor.
Kuşadası’da sıradan bir gündü bir doğum günü kutlamasına gitti gece hamile karısı için süt alıp geldi gayet normal görünüyordu ama geceyarısı canavara dönüşecekti...
Geçen cuma Söke ve Didim’de bir saat içinde tam 6 kişi kurşuna dizildi. Katil zanlısı, polise 3 gram, bir yakınına ise 4 gram kokain aldığını, cinayetleri hatırlamadığını söyledi. Uyuşturucuya karşın bir saatte otomobiliyle 120 kilometre yol yapmış, hedeflerini tam on ikiden vurmuştu. Olay basına uyuşturucu cinayeti gibi yansıdı. Zanlının istediği de buydu. Çevresindekiler de bu iddiayı güçlendirmek için ellerinden geleni yaptı. Manşetler başka gündemleri taşımaya başlayınca üç-dört gün içinde olay unutuldu.
Eşi, dört ay sonra doğacak kızı, annesi dahil altı kişiyi bir saatte öldüren Selim Tuntaş, Söke ve Didim’de çok tanınan bir ailenin en küçük çocuğu. Keskin bakışlı ama sakin görünüşlü, ilk karşılaşmada kibar bir şehirli izlenimi veren genç bir adam. Hiç kimse bu genç adamın bir gün eline silahı alıp espriler eşliğinde bir dizi cinayet işleyeceğine ihtimal vermiyordu.
TURİZMLE GELEN SERVET
Girit kökenli Tuntaş Ailesi 1950’lerden itibaren çiftçilik yapıyordu. Ardından aile Güneş Çırçır Fabrikası’nı kuruldu. Sonra işleri Selim Tuntaş’ın babası Aydın Ağa devraldı. Selim Tuntaş’ın babası ailesine ait toprakları genişletti, petrol istasyonları açtı. 1970’lerde turizm sektörüne de yöneldi. Söke’ye 10 kilometre uzaktaki Kuşadası’nda, 60 kilometre ötedeki Didim’de dev araziler aldı. O dönemde sahildeki araziler verimsiz, değersizdi. Bu arazilere turistik tesisler inşa etti. Turizm geliştikçe Tuntaşlar’ın serveti katlandı, bölgenin en zenginleri arasına girdiler.
Kalender tabiatı ve eğlenceye düşkünlüğüyle tanınan Aydın Tuntaş’ın çocukluk arkadaşlarından biriydi Coşkun Çelik. Yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi. Aynı günlerde evlendiler. Çelik büyük oğluna Yavuz adını koydu, Tuntaş birkaç ay sonra doğan oğluna aynı ismi verdi. Çelik ailesi bir sonraki çocuğa Selim adını verdi. Aradan iki yıl geçti. Tuntaşlar bir oğul sahibi daha oldu, ismini Selim koydular. Bir yıl sonra Çelik Ailesi’ne kız çocuk geldi. Çok arzu ettikleri kız evlatlarına Sultan adını uygun gördüler.
Çocuklar büyüdü, aynı okullarda okudular. Sultan ile Selim Tuntaş bir dönem aynı sırayı bile paylaştı. Aradan yıllar geçti. Aydın Tuntaş yatırımlarıyla katlanan geliri sayesinde üç beş sınıf birden atlamış, çevresini değiştirmişti. Çok sayıda bürokrat, sanatçı, politikacı yetiştiren bir aileden gelen Coşkun Çelik ise Söke’nin önde gelen sivil toplum gönüllüsü olmuştu. İki arkadaş birbirinden uzaklaşsa da diyalogları kesilmemişti.
SEYMEN AĞA ÖZENTİLİĞİ
Aydın Tuntaş, ailesinden de uzaklaşmıştı. Hayatında başka bir kadın daha vardı. Ondan da bir çocuğu oldu. İki ev arasında gidip geldi. Ailenin tüm sorumluluğunu Adana’dan Söke’ye gelin gelen eşi Müjgan Tuntaş yüklendi. Turizm sezonunda otelde kalır, bir yandan oğulları Mustafa, Yavuz ve Selim’le ilgilenirdi. Turizm ve çevre korunması konusunda çok aktifti. Otelin duvarlarını çizdiği resimlerle donatmıştı.
Oğlu Selim biraz sorunlu büyüdü. Zorla liseye kadar geldi, diplomayı alamadı. Babası gibi eğlenceye düşkündü. Müjgan Tuntaş’ın gözü hep oğlunun üstündeydi. Askerde düzeleceğini düşündüler. Isparta Er Eğitim Tugayı’nda komando eğitimi sırasında hayatı pek değişmedi. Hafta sonunda evci çıkıp Antalya’da gönül eğlendiriyordu. Tek öğrendiği attığını 12’den vurmaktı. Bununla gurur duyardı. Terhis sonrası günlük silah eğitimine Söke’deki çiftlikte devam etti. Gece hayatındaki talimi sırasında ise Ecstasy ve kokaine başlamıştı. Gündüz sakin görünür, gece Kuşadası, Bodrum, Didim’deki barları dağıtırdı. Bu yüzden birçok bara almaz oldular. Kendisini Asmalı Konak’ın Seymen Ağa’sına benzeten Selim, 2002’nin aralık ayında Kuşadası’ndaki Sedir Bar’a alınmayınca silahını çekip etrafı taradı.
BABA VASİYETİYLE EVLENDİ
Ailesi bu olayları örtbas etmekten bıkmıştı. Evlenince sakinleşeceğini düşündüler. Tam bu sorunlarla uğraşırken Aydın Tuntaş, bir kalp krizi geçirdi, hastanede ileri derecede kanser olduğu anlaşıldı. Ölmeden oğluna, hayatına çeki düzen vermesini vasiyet etti. Selim, 2003 Martı’nda babasını defnettikten sonra ansızın değişti. Gece hayatından uzaklaşıp bir süreliğine namaza başladı.
İşte bu günlerde annesinin girişimiyle, Sultan’la evlendi. 4 Eylül 2003’teki nikahtan beş ay sonra Selim yavaş yavaş eski hayatına döndü. Eşi hamileydi. Kızları olacak, ismini Zeynep koyacaklardı.
29 Temmuz sıradan bir gün olarak başladı. Kuşadası’ndaki otelde Selim’in amcasının oğlu Mustafa’nın doğum günü kutlanacaktı. Selim eşiyle gitti. Kapıda Sultan’ın bulantısı başlayınca eve döndüler. Selim dışarı çıkıp karısına süt aldı. Bu sırada petrol istasyonlarına uğradı. Gayet normal görünüyordu ama 12 saat sonra canavara dönüşecekti.
ESRARENGİZ MERCEDES
Söke, Didim, Kuşadası ve Milas’da Tuntaşlar’ı tanıyan ve olaya tanıklık etmiş onlarca kişiyle görüştük. Otopsi raporlarını tek tek inceledik. Cinayetlerin işlendiği mekanları gezdik. Cinayetin sırrını çözmeye çalışan emniyet mensuplarından bilgi aldık. Edindiğimiz bilgiye göre olay şöyle gelişmişti:
Selim Tuntaş, sabaha karşı 03.30’da elinde siyah bir poşetle evinden çıktı. Gece İzmir’den yola çıkan ve o saatte evine varan doktor komşusuyla kapıda karşılaştı. İyi geceler diledi. Petrol istasyonuna geldiğinde saat 04.00’ü gösteriyordu. Selim’in birkaç ay önce kiraladığı istasyonda aynı zamanda ofisi vardı. John Deer traktörlerinin bayiliğini alacak, burayı merkez yapacaktı. İstasyonda geçmişte pompacılık yapan Abdullah Derman (Apo) ile karşılaştı, sohbet etti. Bu sırada İzmir plakalı siyah bir Mercedes otomobil geldi, Selim araçtaki kişiyle de bir süre sohbet etti. (İstasyonun diğer bekçisi Ümit Kayha aracın Selim’in teyzesinin kızına ait spor BMW olduğunu belirtti.)
Selim daha sonra petrol istasyonundan ayrıldı. Sabah namazına giden yaşlılar otomobilini Cumhuriyet Meydanı’nda gördü. Çiftlikte çalışanlara ekmek götürmek üzere yola çıkan ağabeyi Mustafa Tuntaş, 06.00’da meydandan geçerken gözü kardeşinin otomobiline takıldı. Yanına gittiğinde yatırdığı koltukta uyuyan Selim’i gördü. Ne yaptığını sordu. ‘Birini bekliyorum’ dedi Selim. 07.45 civarında meydandan ayrıldı. Ardından cinayetler başladı.
Olay yeri inceleme raporu ve tanık ifadelerine göre, Selim Tuntaş tekrar istasyona uğradı. Nöbetini Ümit Kahya’ya devreden Apo’yu otomobiline aldı. ‘Günaydın Ümit, naber’ deyip gazladı.
KAFA KARIŞTIRAN İLİŞKİLER
Tutanak ve tanık ifadeleri, cinayetlerin cinnet halinde rastgele işlendiği yolundaki ilk açıklamalarla çelişmekte. Tuntaş, önüne geleni değil, hedeflediklerini tek tek, arayıp bularak öldürdü. Karısı uyuyordu, tartışmadan silahını çekti. Kapıcıyı ise dairesinde uyurken vurdu. Ailesinin dışındaki kurbanlar muhtemelen ortak bir sırrı paylaştığı insanlardı.
Mustafa Kalender’in annesi geçmişte ailenin İzmir’deki apartmanının kapıcısıydı. Daha sonra görevi o devraldı. Aydın Tuntaş tarafından Söke’ye getirilip, iş verildi.
Otelde öldürülen garson Muharrem İlhan’ı Tuntaş Ailesi epeydir tanıyordu. İşe, Selim Tuntaş almıştı. Otel müdürü Yılmaz Özsoy da uzun yıllardır ailenin yanında çalışıyordu.
Selim Tuntaş’ın teslim olmasına aracılık eden Hasan Turan, emekli astsubay. Ordudan ayrılışı, iş hayatı hakkında rivayet muhtelif. Çevresine yüklü borcu bulunduğu söyleniyor. Görüşme talebimizi reddedip, şehir dışına çıktı.
İlk cinayet yerine Selim Tuntaş’la giden Apo da konuşmaktan, bilgi vermekten kaçınıyor.
CEVABI ARANAN SORULAR
Hasan Turan, polise verdiği ifadede Selim Tuntaş’ın 4 gram kokain ve ardından da alkol aldığını söyledi. Tuntaş ise polislerle sohbeti sırasında aldığı kokainin 3 gram olduğunda ısrar etmiş. Tuntaş’ın kanında alkol bulunamadı. Kokain için kan örneği İzmir Adli Tıp’a gönderildi. Alkol ve kokain iddiası senaryonun bir parçası mı?
Cinayet öncesinde Selim Tuntaş kimlerle, ne konuştu? Pompacı Abdullah Derman’ın (Apo) iki ayrı cep telefonu olduğunu tespit ettik. Birini Selim Tuntaş kullanıyormuş. Apo’nun telefonlarına bakıldı mı?
Benzin istasyonuna gece gelen 35 plakalı Mercedes’ten çıkan adamla Tuntaş ne konuştu, bu adam kimdi?
Aile içinde servetin paylaşımı konusunda tartışma yaşandı mı?
Tuntaş, cinayetlerden sonra üç kişiyi daha vuracağım diye bağırmış. Hedefteki bu üç kişi kimdi?
DAKİKA DAKİKA CİNAYETLER
08.00
Otomobilini evinin iki sokak ötesinde park etti. Apo’yu araçta bırakıp evine yöneldi. İkinci kattaki dairesinin kapısını açtı. Hamileliğin son günlerini yaşayan eşi Sultan Tuntaş (27) bel ağrısı nedeniyle bacaklarının arasına yastık koymuş kanepede uyuyordu. Selim silahını çekti, 35 santimden karısının başına iki kurşun sıktı. Daha sonra bir kurşun kalbine, iki kurşun da çocuğun kıpırdadığı karnına...
08.04
Basına yansıyan haberlerde silah sesini duyup yukarı koşan kapıcı Mustafa Kalender’in (42), daire önünde Selim Tuntaş’a engel olmaya çalışırken kurşunlara hedef olduğu belirtiliyordu. Oysa tutanakta, Kalender’in kapıcı dairesindeki yatağında vurulduğu yazıyor. Bir de o sırada uyuyan iki misafir yeğen ve 16 yaşındaki oğlunun tabanca sesini duymadığı...
Selim Tuntaş, cinayeti işledikten sonra silahı beline koyup arabasına yöneldi. Eliyle işaret edip Apo’yu direksiyona geçirdi. Kuşadası yönünü gösterdi. Şehirden 7-8 kilometre çıktıktan sonra otomobili durdurdu. Direksiyona geçti. Apo’ya ‘Burada in, beş - on dakika sonra gelip seni alırım’ dedi. Söke’ye doğru uzaklaştı. Yarım saat sonra Apo patronunu aradığında cep telefonu kapalıydı.
08.45
Kuşadası’na 60 km. uzaklıkta bulunan Didim’deki Tuntaş Otel’e gelen ve arabasını muntazam olarak park eden Selim, kapı görevlilerini kibarca selamladı: ‘Günaydın çocuklar.’ Yemekhaneye yöneldi. Kahvaltı servisini hazırlayan garson Muharrem İlhan’ın (25) başına silahı dayayıp tetiği çekti. Silahın ağzında mermi yoktu. Korkudan rengi sararan garsona ‘Ne o korktun mu gülüm’ diye sordu. ‘Tabii ki korktum Selim Abi’ cevabına gülerek ‘Korkma canım şaka yapıyorum’ karşılığı verirken 9 milimetrelik Baretta marka tabancasının ağzına kurşunu sürdü. Tabancayı İlhan’ın alnına dayayıp ateşledi. Garson olay yerinde öldü.
08.48
Restorandan çıkan Tuntaş, annesinin ikamet ettiği 210 numaralı odaya gitti. Annesi Müjgan Tuntaş’ın (51) başına da iki kurşun sıkıp aşağı indi.
08.49
Ara katın merdivenlerinde duran otel müdürü Yılmaz Özsoy (38), olayın farkında değildi. Selim’in arkasından seslendi: ‘Günaydın Selim Bey, iyi misiniz?’ Selim dönüp silahını doğrultu, Özsoy’u kolundan vurdu. İkinci mermi kaçmaya çalışan müdürün kalbine isabet etti. Selim’in öfkesi sürüyordu. Merdivenlerden inerken bağırdı: ‘Üç kişiyi daha öldüreceğim, bugün sevdiklerim karşıma çıkmasın...’
Otelin arka kapısından çıktı. Damacana su dağıtan kamyoneti durdurdu. Kendisini Hasan Turan’ın işyerine götürmesini istedi. Hasan Turan’a yaşadıklarını anlattı. Turan’ın söylediğine göre, telkini sonucunda Selim silahını bıraktı. Turan polisi aradı ve Selim Tuntaş’ı gelip teslim almalarını istedi. Polis, Hasan Turan’ın ofisinde Selim Tuntaş’ı teslim aldı ve önce karısını ve 4 gün içinde doğacak çocuğunu, sonra oturduğu binanın kapıcısını, sonra otelinde çalışan bir garsonu, ardından kendi annesini ve son olarak otelinin müdürünü öldüren Tuntaş tutuklanarak cezaevine konuldu.