Hakan GENCE <br>Fotoğraf: İlhami YILDIRIM
Oluşturulma Tarihi: Eylül 16, 2006 00:00
Marmara Üniversitesi’nden arkadaş olan Ömer Ünal ve Alper Böler 2000 yılından beri birlikte kurdukları U&B Studio tasarım ofisinde birlikte çalışıyorlar. Ünal ve Böler, fikirlerinin zıtlığının yenilikler doğurduğunu söylüyor. Ayırt edici özellikleri, az malzeme kullanarak fonksiyonel ürünler tasarlamaları.
Nar isimli sehpa-kitaplık tasarımlarıyla geçen seneki Design Week’te Yılın Tasarımı Ödülü’nü kazanmışlardı. Bu sene de Design Week’teler, yeni tasarımları Petek’i sergiliyorlar. Ömer Ünal ve Alper Böler ile tasarımdaki hedeflerini ve yeni çalışmalarını konuştuk.
Brlikte çalışma fikri nasıl doğdu?
- Ömer Ünal: Başta, birbirimize destek olmak amacıyla bir araya geldik. Farklı özelliklerimizi bir araya getirip daha yaratıcı ve tamamlayıcı şeyler çıkarabiliriz diye düşündük.
2005 yılında Nar isimli sehpa tasarımıyla Design Week Yılın Tasarımı Ödülü’nü kazandınız. Bu sehpanın diğerlerinden farkı neydi?
- Alper Böler: Nar, aynı zamanda bir kitaplık. Buraya yerleştirilen kitap ve dergiler bir süre sonra sehpanın kendisini oluşturuyor. O yüzden farklıydı. Ama onun öne çıkmasına, sergideki teşhir de yardımcı oldu. Yurtdışında daha fazla ilgi gören kitaplığımız Salkım’ı istediğimiz gibi sergileseydik, belki de o ödül alacaktı.
Birinciliğin size bir getirisi oldu mu?
- Ömer Ünal: Türkiye’de pek bir getirisi olmadı. Fakat yurtdışı bağlantılarımızda gördük faydasını. Bizim için önemli olan, birinci olmaktan çok, tüketicinin beğenisini kazanmak. Katıldığımız fuarlarda 7’den 70’e herkes tasarımlarla ilgilendi, ki bizi mutlu eden de bu.
- Alper Böler: Yurtdışı ile yazışırken İstanbul Design Week’te ödül aldığımızı belirttiğimiz zaman bizi dikkate alıyorlar. Bu sene Köln’deki Style Park’ta sergiledik ürünlerimizi. Basının ilgisi çok fazlaydı.
Bu seneki Design Week için ne hazırladınız?
Alper Böler: Bu sene Designers Block bölümünde Petek’i sergileyeceğiz. Petek de bir kitaplık. Daha önce
gösterdik aslında. Bu sene, Milano’da Wallpaper dergisinin organizasyonunda sergiledik onu. O sergide "Tasarımda Yükselen 10 Ülkenin Yeni Yüzleri" arasında yer aldık.
Yurtdışında neler yapıyorsunuz?
- Ömer Ünal: Nar ve Salkım hálá çok ilgi görüyor. Bunların nerede satıldığını soran sayısız mail geliyor. Biz de bu talep karşısında ürünleri kendimiz üretip satmaya karar verdik. Bu arada, 2004’te yaptığımız Rodeo şezlongu Çinliler kopya edip üretti. Yurtdışındaki firmalar arasında yeni ürünler isteyenler var. Bir süre sonra daha önce olmadığımız Kore, Japonya ve Çin pazarına gireceğiz. Salkım’ı daha sonra da Nar’ı satmaya başlayacağız ilk olarak.
KOYDUĞUMUZ İSİMLER İŞİN HATIRLANMASINI SAĞLIYOR
Daha az malzeme kullanarak daha işlevsel mobilyalar yaratmak ne demek?
- Ömer Ünal: Etrafımızda çok fazla obje var. Biz mümkün olduğu kadar az materyal kullanmak ve seçenekleri azaltmak istedik. Ürettiğimiz yeni bir mobilya, ancak başka bir şeyin yerine geçerse başarılı olabilir diye düşündük. Bizim sehpamızı alan, kütüphanesinden ve sehpasından kurtulabilsin ve tek bir objeyle ihtiyacı karşılansın istedik. Ama bunu yaparken fonksiyonelliği ve estetiği göz ardı etmedik. Tasarımım beş sene sonra çöpe atılacaksa, onu üretmemin bir anlamı yok.
- Alper Böler: Karmaşıklığın ne kadar gereksiz olduğunu görüp geriye doğru düşünmeye başladık. Örneğin kitaplığı daha az malzemeyle daha ilginç ve kullanılır hale getiriyoruz. Amacımız ürünün insanların hayatının bir parçası olması.
Tasarımlarınıza ilginç isimler veriyorsunuz...
- Ömer Ünal: Koyduğumuz isimler, ürünün neyi çağrıştırdığıyla alakalı. Ayrıca bu isimler yurtdışında da çok ilgi görüyor. Hem kültürümüzden de bir parça vermiş oluyoruz onlara. Örneğin nar, bereketi simgeler. Bizim tasarımımızda, sehpanın içindeki kitaplar fikirleri doğuruyor, bir anlamda bereketi simgeliyor. İsimlerin sıra dışı olması da onları daha kolay hatırlanır kılıyor.
Aranızda fikir farklılıkları yaşıyor musunuz?
- Alper Böler: Aynı fikirde olduğumuz zamanlar nadiren oluyor; her konuda sürekli tartışma içindeyiz. Zıtlıktan iyi şeyler doğuyor. Bilgi birikimimiz ve yaşadıklarımız da farklı. Biz, aynı fikri yan yana koymak yerine üst üste koyuyoruz.
Dekorasyonda bu seneki trendler neler?
- Ömer Ünal: Avrupa’daki tasarımcılar artık ucuz ve basit ürünlerden uzak durmaya çalışıyor. Çünkü ortada herhangi bir ürünü alıp taklit edebilen Çin faktörü var. Dolayısıyla yüksek teknoloji kullanılarak üretilen pahalı ve zor mobilyalar ya da tamamen elle üretilmiş ürünler tercih ediliyor artık. Bu sene süslü, folklorü kullanan ve içine kendi kültürlerini ekleyen eşyalar ön plana çıkıyor. Büyük mobilyalardan ziyade aksesuvarlar daha çok tercih edilmeye başlandı.
TASARIMDAKİ FARKI, EĞİTİM VE DEĞERLER YARATIYOR
Alper Böler: Tasarım yaparken hayatı kolaylaştıracak çözümler üretmeyi düşünüyoruz. Süslemeden uzak durarak, basit yollar bulmaya çalışıyoruz. Fuarlarına bakıyoruz, hayat biçimleri dünyanın her yerinde birbirine benziyor ve bu yüzden de farklı ülkelerden benzer ürünler çıkması çok olası. Ama bir fark olmak durumunda tabii... İşte o farkı yaratan, eğitim ve yerel değerlerle çıkıyor ortaya. Bu sayede, dünyanın gözü Türkiye’ye de dönmeye başladı artık.
MAISON FRANÇAISE İSTANBUL DESİGN WEEK’TEGeleceğin yaşama kültürü, dekorasyon ve tasarım başkentlerinden biri olarak işaret edilen İstanbul’un çehresi her geçen dakika değişiyor. "Bugün", İstanbul’a yetmiyor. İstanbul’da yaşıyor olmanın ne belirgin bir stili, ne de keskin hudutları var: İstanbul değiştiriyor, İstanbul bir sihir küpü. İşte dekorasyon ve stil dergisi Maison Française de Design Week’te bu düşüncelerle yola çıktı. İstanbul’un sihrini, küplerin içinde sergilediği modern-etnik-antika tasarım objelerinde anlatmaya çalışıyor. Derginin, İstanbul Design Week’teki standında dünün, bugünün ve geleceğin kültür ve yaşamlarının beraberliğini yansıtan objeler, değişik renk ve boyutlardaki kutulara yerleştirilmiş.