OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 12, 2003 00:00
Türkiye'nin en ilginç eÄŸlence yerlerinden biri. Hani derler ya ‘‘OrtadoÄŸu'da ve Balkanlar'da bir eÅŸi daha yok’’ diye. Tam da öyle. Uzaktan bakınca peri kızlarını andıran, servi boylu, hırçın huylu kadınla erkek arası insanların, mitolojideki Hermafrodit'lerin, Adonisler'in, üçüncü cinsin sahneye çıktığı bir mekan burası. Åžehrin uykuya çekildiÄŸi saatlerde canlanıyor, ÅŸafak söktüğünde eÄŸlence tamamlanıyor. Taksim'in merkezinde ama gözlerden ırak. Dünyanın her yanından fotoÄŸrafçıların, meraklıların, kadın, erkek ve zenginlerin, bürokratların, gezginlerin uÄŸrak yeri. Adı: Kulüp 1001. Sahibi: Hakiki Kadın Canan. Canan Kahraman aynı zamanda bu mekandaki travesti olmayan tek kadın. O yüzden Hakiki Canan deniyor zaten...Gece hayatı sizi nasıl buldu?- 46 sene önce Konya EreÄŸli'de doÄŸdum. BeÅŸ kardeÅŸin ortancasıyım. 40 günlükken Ä°stanbul'a gelmiÅŸiz, Bakırköy'de büyüdüm. Orta ikiden ayrıldım. Sonra piÅŸman olup dışarıdan sınavlara girdim, liseyi bitirdim. Öğretmen okulu imtihanlarını kazandım. Ailemin durumu iyi deÄŸildi, 17 yaşında Ayyıldız'da çalışmaya baÅŸladım. Baktım ki bir fabrikada çalışmak bana göre deÄŸil, kuaförlüğe baÅŸladım.Kuaförlük size daha mı uygundu?- En azından makinelerle deÄŸil insanlarla muhatap oluyorsun. Kadınlar sana bütün sırlarını veriyorlar. Çok özel hikayeler içinde yüzüyorsun. Çalıştığım kuaförde dünyam geniÅŸledi. Birkaç yıl sonra bir salon açtım. Gece yarılarına kadar çalışıyordum. PATRONLA EVLÄ°LÄ°KÄ°stanbul'un gece hayatına nasıl girdiniz?- Ä°ÅŸte tam o yıllarda, bir gece o devrin ünlü eÄŸlence mekanı olan Kulüp 12'ye gittim. O kadar eÄŸlendim ki sormayın. O zamana kadar hayatım sadece çalışmaktan ibaretti. AkÅŸamları tavuk gibi uyurdum. Tabii kanım da kaynıyor ama ne yapacağımı bilemezdim. ArkadaÅŸlarımla kulübe gittiÄŸimde, ‘‘Aman sabah olmasın, gece bitmesin’’ diye düşünürdüm. Sonra gündüzleri eÅŸek gibi çalışıp, akÅŸamları şık giyinip prensesler gibi eÄŸlenmeye baÅŸladım. Kulübün müdavimleri arasında Çetin Emeç gibi seçkin gazeteciler, Zeki Müren gibi ünlü müzisyenler, iÅŸadamları, hukukçular vardı. Gece boyu canlı müzikle dans partileri yapılırdı. Ä°stanbul o zaman daha modern bir ÅŸehirdi. Huysuz Virjin, Tülay Karaca, Öztürk Serengil gibi ünlüler sahne alırdı.Kulüpte kimlerle tanıştınız?- Çok kiÅŸiyle. Kulübün sahibi Selçuk ve ErtuÄŸrul Kahraman kardeÅŸlerdi. Selçuk Bey, ilk gördüğüm andan itibaren dikkatimi çekti. Bir arkadaşım vasıtasıyla tanıştık. Daha doÄŸrusu benimle tanışmak için arkadaşımı araya sokmuÅŸ. Selçuk Bey'in etrafında sürekli ünlü ve güzel kadınları görüyordum. Arkadaşım bizi tanıştırdıktan sonra kulağıma eÄŸilip, ‘‘Aman dikkat et bu Kazanova'ya’’ dedi. Bu uyarı beni aksine daha da ateÅŸledi. Yani, merak sizi bir evliliÄŸe kadar götürdü...- Evet. Dört yıl sonra evlendik. Ä°ÅŸimi devredip ev kadını oldum. Zaten biraz da yorulmuÅŸtum. Önceleri iyi geldi ama sonradan sıkılmaya baÅŸladım. Kayınbiraderimin Anamur'da bir kafeteryası vardı. Tatilde ona yardımcı oluyordum. Bir müddet sonra iÅŸ üstüme kaldı. Benim için staj oldu.O yıllarda gece hayatındaki trendler deÄŸiÅŸmeye ve BeyoÄŸlu farklı bir çehre kazanmaya baÅŸlamıştı herhalde.- Modalar, kadınlar, erkekler, sokaklar durmadan deÄŸiÅŸir zaten. On yıl içinde eÄŸlence hayatı da deÄŸiÅŸti. Yeni kuÅŸaklar farklı seslere ve lezzetlere yöneldi. Kulüp 12, yeni ortamda çok efendi kaldı. Müşteriler ufak ufak baÅŸka mekanlara doÄŸru naÅŸladı.Müşteriler ne yaptı dediniz?- NaÅŸladı, yani yol aldı, gitti demek istiyorum. Bakın iÅŸte bu deyim de benim deÄŸiÅŸtiÄŸime iÅŸaret. Bu aleme gelmeden önce ben haza bir Ä°stanbul hanımefendisiydim, yeraltının dilinden haberdar deÄŸildim. NaÅŸlamak, Çingene argosundan eÅŸcinsel argosuna geçmiÅŸ bir kelime. Bu alemin kendine has bir dili var. Entellerin, dantellerin de, Çingenelerin, hırsızların, homoseksüellerin de... Aynı dili konuÅŸtuÄŸumuzu düşünüyoruz ama böyle böyle kompartımanlardan oluÅŸmuÅŸ bir dünya içinde yaşıyoruz.Meraklı olduÄŸunuzu siz söylediniz, okuduÄŸunuzu da biliyorum.- Siz sormadan ben söyleyeyim. Evet okuyorum ve Ahmet Altan'ı çok seviyorum. Murathan Mungan'ı beÄŸeniyorum. Dostoyevski'ye de hayranım. Daha ne olsun.Kulüp 12'ye ne oldu?- Kulüp 12 boÅŸalmaya baÅŸlayınca bizimkiler kapatma kararı aldı. Ben de onlara baÅŸka bir proje önerdim. Ä°stanbul'da eÅŸcinsellerin eÄŸlence dünyasına yönelik gizli merak vardı. Toplum rahatladıkça bu açığa çıktı. EÅŸcinsel, travesti ve transseksüellerin sahne aldığı bir mekan kurmayı önerince bizimkiler karşı çıktı. Direttim, sonunda kabul ettiler. Böyle bir mekanı iÅŸletmek istemediler, birini bulmayı düşündüler. Ben yaparım, dedim. Ä°tiraz ettiler. Yine diretince, peki deneyelim dediler. Denedik ve oldu.Ama kulübün adını deÄŸiÅŸtirdiniz.- Tabii. Kulüp 12'yi anılarıyla birlikte tarihteki yerine yerleÅŸtirmek istedik. Adıyla, sanıyla, ünüyle birlikte, öylece bıraktık onu. Burası 1001 oldu. Bizimkiler baktılar ki iÅŸler iyi gidiyor, beni patron yaptılar.PatronluÄŸunuzu kabul ettirmekte çok zorlandınız mı?- Önceleri çevrede epey hazımsızlık çeken oldu. Kadındır, boyun eÄŸer diye düşünenler çelme takmaya, hatta haraç almaya bile yeltendi. Görünüşe aldanmayın kaybedecek bir ÅŸeyim yok, dedim onlara. Adamlarım vardı, ama en çok kendime güvendim. Size zırnık bile koklatmam, dedim. Sokaklarda kalmış, gidecek yeri ve fahiÅŸelikten baÅŸka yapacak bir iÅŸi olmayan insanlara düzgün bir hayat sunmak için çabalıyorum, isterseniz beni öldürün. Ama olmayacak taleplerde bulunmayın, dedim. Bir iki hamle yaptılar, baktılar ki papaz pilav yemiyor ayaklarını kestiler.Gecenin içinde aslanlar gibi duran Canan Hanım evinde nasıl bir kadın?- Dışarda apartman, evde kedi gibiyimdir. Kocamın dizinin dibinde, öylece oturan, ona bakan, bir dediÄŸini iki etmeyen bir kadın. Kocam modern bir insan. Öyle hizmetkar gibi kadın istemez ama ben seviyorum ona hizmeti. Bakın ben hayatta çok ÅŸey gördüm. Çok kadın ve erkek tanıdım. Kadın hayatı boyunca yanında kedi gibi olacağı bir erkeÄŸi arıyor. Kızların güneÅŸi biraz mor, biraz maviBurası onların yuvası gibi. GeçmiÅŸte acayip ÅŸeyler geçmiÅŸ çoÄŸunun başından. AÅŸağılanmış, hor görülmüş, ÅŸiddet görmüşler. Ben onlara pamuklar içinde bakıyorum. Paranızı harcamayın ev alın, diyorum. Elimle tutup götürüyor yuva kurmaları için çaba sarf ediyorum. Hastalanınca Canan Abla diye inliyorlar. Burada biraz sertim ama hasta yataklarında yanlarına gidip baÅŸlarında duruyor, onlara çorbalar yapıyorum. Seçtikleri hayattan ve tercihlerinden dolayı yapayalnız, kimsesizler aslında. Beni hem anneleri hem de babaları gibi görüyorlar.Burası, güneÅŸ görmeyen kızların yeridir. Bu kızların güneÅŸi biraz mor, biraz mavi. Neon ışıkları yani. Ä°ÅŸte bundan olsa gerek bu kulüp onlara çok iyi geliyor. Kendilerini göstermek isterler. Görünmezlerse ölürler. BaÅŸkalarının bakışlarıyla beslenirler. Bu yüzden zifiri karanlığı da sevmezler. Bir orta ışık yolu bulmuÅŸlardır kendilerine. Gölgede ve alacakaranlıkta daha güzel görünürler. Bunu da çok iyi bilirler... Bu kulübün emsali yok ki Türkiye'de kıyaslayayım: Biraz Paris'teki Çılgınlar Kulübü olarak ünlenen yere benzer. O komedideki olaylara benzer hikayeler yaÅŸanır. Sohbet, hafif yollu flört ediliyor. Ä°leri gidilmez. Çok yabancı gelir. Kızların bir kısmı üniversite mezunu, yabancı dil bileni var. Buraya çocuklu, bildik aileler gelmez. Zaten küçük çocukların aileleriyle bile olsa içkili mekanlara alınmasına karşıyım. Bizim kulübe sıradışı aileler gelir. Acayip hikayeler yaÅŸanır.Â
button