Güncelleme Tarihi:
Şu an nerede yaşıyorsunuz?
-Ankara’da... “Kadere Mahkumlar” programı için sürekli gidip geliyorum ama...
Demir parmaklıklar, çay demleyen mahkumlar... Ve ön planda şarkı söyleyen siz... O programı neden kabul ettiniz?
-Benim de içimden öyle bir program yapmak geçiyordu. Teklif ettiler, “Halk da, cezaevlerindekiler de bu program için sizi istiyor” dediler. Kabul ettim.
Cezaevlerindekiler neden özellikle sizi istiyor?
-Bilmiyorum, beni seviyorlar galiba. Geçen gün eşimle çayırda oturuyorum, denizin kenarında. Yanıma ellerinde tinerlerle dört tinerci geldi.
Korkmadınız mı?
- Niye korkayım, onlar insan değil mi? Sevgiye, şefkate ihtiyaçları yok mu? Sevgiyle yaklaşırsan sana köle olurlar. Ama davranmasını bileceksin. Beni görünce “anamız burada” diye yanıma geldiler. “Bırakın lan elinizdeki tinerleri” dedim. “Ana kurban olayım” dediler. “Bir gün sizi başıma toplayacağım” dedim.
Nasıl başınıza toplayacaksınız?
- Başbakan’a çıkıp yardım isteyeceğim, onlar için bir müzik evi yapmak istiyorum. Birkaç kişiden söz aldım bu konuda. Kimisine saz, kimisine keman çaldıracağım, onları topluma kazandırmak istiyorum. Şu yaptığım programda kaderine mahkum olmuş yavrularımın yüreğine de bir damla su serpebiliyorsam ne mutlu bana.
TECAVÜZCÜ VE KATİLE SEVGİ, İLGİ GÖSTERMEM
Hiç mektup geliyor mu cezaevlerinden size?
- Gelmez mi? Bu ev dolusu, salon dolusu güzel kızım. Güzel şeyler yapıyoruz, güzel yardımlarımız oluyor. Biz onların sesiyiz.
Mutlaka çok farklı hikayelerle karşılaşıyorsunuzdur.
Bugüne kadar en çok hangisi sizi etkiledi?
- Hepsi... Şeker hastası oldum üzüntüden. Ağlamadık bir günüm yok. Kendine güveniyorsan, bir mektubu eline al da oku, hastaneye düşüyor musun, düşmüyor musun? Ben bunları teker teker okuyorum.
Tüm mahkumlara bu duyarlılıkla, sevgiyle yaklaşabiliyor musunuz?
- Sınırlı, öyle hepsi değil... Çoluk çocuğa tecavüz etmiş, öldürmüş kişiler benim kader mahkumum değil, onu kabul etmiyorum. Ama gitmiş, çöp toplarken bir demir bulmuş, sonra “Sen bunu çaldın” demişler... Yada aç kalmış, bir ekmek çalmış... Onlar kaderine mahkum, ben bunların peşindeyim.
NAMUSUMA İFTİRA ATAN KADINI VURDUM!
Siz de iki kez hapse girmişsiniz...
- Doğru... İki kez Frankfurt’ta hapse girdim.
Neden?
- Oryantal bir kadını vurdum. Bana abuk subuk konuştu kuliste. 8 ay bilfiil yattım, sonra 3 ay 20 gün bilfiil yattım. Hep kavgadan bunlar.
Pişman oldunuz mu peki?
- Hayır, pişman değilim. Niye pişman olayım? Geldi bana iftira attı kadın. Şimdi ben sana hiç ilgin olmayan bir şey hakkında iftira atıyorum, hem de namusunla ilgili... Ne yaparsın sen? Ne için yaşıyorsun? Namus, ekmek, şeref. Bunlar devreye girdi mi her şey biter. Ne yapmazsın şimdi ben sana kirli bir iftira atsam?
Bilmem, ama birini vuramam herhalde...
-Anlamadım. Sen daha çocuksun ondan...
YAPIMCILAR BANA KELEK YAPTI
Sizin bir oyunculuk tecrübeniz de var, “Beynelmilel” filminde rol aldınız. Sonra hiç teklif gelmedi mi?
-Geldi, ama bana kelek yaptılar.
Ne oldu?
- Bir cezaevi filmi çekiyorlardı, senaryo falan geldi bana, okeyledik. Cezaevinde anaydı rolüm. Bir rakam söyledim onlara ben. E, bal tutan parmağını yalamaz mı kardeşim?
Kaç para istediniz?
-Yok, o söylenmez, ama çok cüzi bir şey. Sonra adamlar telefonuma bakmadılar. Yahu kardeşim, ben seni bekliyorum, aç telefonu da bir “vazgeçtik” de hiç değilse.
Çocukluktan beri sesinizin farkındaymışsınız da oyunculuk yeteneğinizin olduğunu biliyor muydunuz?
- Yok, hiç bilmiyordum. Gençliğimde eve filmciler çok geldi. Şahin Film’le mukavelelerim vardı. Hatta Abdurrahman Keskiner bana “Sen istersen Türkan Şoray”ı sileceğim” bile dedi. O sırada babam içeri silahla geldi, “Siz benim kızımı o...u mu yapacaksınız?” diye bağırmaya başladı. Tabii kaçan kaçana...
HAMDOLSUN BİR GECEKONDUM VAR
Albüm çıkaracağım dediniz, kaçıncı albüm olacak bu?
- 61’inciyi yapıyorum. Ferdi Tayfur’dan da bir şarkı söyledim.
Müzik piyasası ağlıyor, kırılıyor albümler satmıyor diye. Siz bu krizden nasıl oluyor da etkilenmiyorsunuz?
-Benimkiler satıyor. Dilber Ay, satar. Halkın özünü sözlerime döküyorum ben...
Bir de doğalsınız, halk doğallığınızı da seviyor sanırım...
-Nasıl bir şey bekliyordun Dilber Ay’dan, Allah’ını seversen söyle. Ben hep böyleyim anam babam. 43 senelik sanatçıyım, hep başardım, hep başardım. Allah’ım ve halkım sayesinde... Ama parayı bulamadım gardaşım. Ben artist değilim ama sanatçının Allah’ıyım, türkü okurken insanları düğümlerim.
Albümler satıyor, hayranlarınız gani... Nasıl oluyor da para gelmiyor o halde...
- Hangi derdimi anlatayım ki? Çoluğum çocuğum geniş, ellerini öperler. Sen aç yatarken, ben tok yatar mıyım? Hamdolsun bir gecekondu evim var. Akşam oldu mu kafamı koyacak yerim var, yeter bacım. Dünyanın malı dünyada kalıyor.
Neden gecekonduda yaşıyorsunuz?
-Komşuluk var, insanların hasosu gecekonduda yaşayanlar.
KİMİ SEVDİYSEM ONU ALDIM BEN
Almanya’da ne kadar yaşadınız?
-Ben sürekli gidip gidip geldim. Evlendikten sonra eşimle 15 sene kaldık. Sonra Türkiye’ye döndük.
Oradaki hayatınız nasıldı?
-Aynı böyle. Konser teklifi gelirse giderdim, iki-üç gün dururdum.
Önceki röportajlarınızda sanki hep mutsuz bir hayat sürüyormuşsunuz gibi yansıtılmış. Ama gördüğüm kadarıyla gayet mutlu bir evliliğiniz, istediğiniz gibi bir hayatınız var...
- Kimi sevdiysem onu aldım ben, 15 sene oldu. Ben de mutluyum, o da... Mutlu olmayan benim gibi bir insanla yaşayabilir mi!
Bu evliliğinizden kaç çocuğunuz var?
-Bu evliliğimden hiç yok, isteseydim olacaktı ama rahatsızdım. Eşim “Sana bir şey olduktan sonra ben ne yapayım çocuğu” dedi. Zaten o o büyüttü kızlarımı, evlendirdi... 15 yaşında evlendiler bacım.
Siz de genç yaşta evlendirilmişsiniz, onlara nasıl izin verdiniz?
-Zaptedemiyorsun ki, sevdiler. Biraz da şımarık büyüdüler.
PROGRAMDAN SONRA 10 KELLE ALIR EVE DÖNERİM
Rakibiniz var mı?
- Ben kimseyi rakip görmem, Allah herkesin işini gücünü rast getirsin. Sesi kimse bakkaldan satın almıyor, Allah vergisi. Ama benimkisi bambaşka.
Çocukken de çok şarkı söyler miydiniz?
- Söylerdim. Yaşlı adamlar, yoldan geçerken “Kızım gel, bize türkü söyle” derlerdi, söylerdim. Elime para verirlerdi, onu da anama götürürdüm. Anam “Kız baban seni keser” derdi. Nereden bileyim bu hallere geleceğimi.
Anneniz, babanız hayattalar mı. Sizin başarınızı gördüler mi?
- Onlar yeni öldü, çok şükür gördüler başarılı günlerimi. Ama ben çok gezeyim istemedim, isteseydim her şey başka olurdu.
Neden istemediniz?
- Ben böyle çok iyiyim. Başka bir sanatçı ayağına kına yakıp karşısına gelir mi? Ben sanatçının hasosuyum. Şunca zamandır gece alemindeyim, program bittikten sonra bir kere eğlenmeye gittiğimi bilmem. Eve canımı zor atarım. Geceleri kelle olur ya, alırım ondan, doğru çocuklarımın yanına...
Kelle mi?
- Tabii... Onu da herkes yiyemez ha, yemesini bileceksin. Bir girdim mi kelleciye 10 tane alırım, ev kalabalık.
Kaç kişisiniz evde?
- Ev kalabalık, Allah versin.
Sadece kendiniz için yaptığınız, bu benim lüksüm dediğiniz bir şey yok mu?
- Lüksüm olmaz benim... Güzel dostluklar işte lüksümüz.
ÇOCUKLARIM ŞARKICI OLAMAZ BİR EVE BİR DELİ YETER!
Sizin torunlardan, çocuklardan sesi güzel olan yok mu?
- Yok, olmaz.
Neden olmasın?
- Bir evin bir delisi olur. Bir evde bir deliyi herkes idare eder. Tövbe estağfurullah, kalkacağım torunumu, çocuğumu şarkıcı yapacağım.
E, siz sesinizi sevenlerinizle paylaşıyorsunuz, onlar bunu neden yapmasın?
- Ben tuvalete girerdim, babam kapıda beklerdi. Para var, şöhret var, gençlik var, güzellik desen öyle... Kardeşlerim beni bellerinde silahla kapıda beklerlerdi. Ben kendimi taşımasını öğrendim, ondan sonra beni bıraktılar. Yoksa kim yaşatacak seni, illa biri kapacak.
Hiç yetenekleri yok mu yoksa siz mi bastırıyorsunuz onları?
- Ben bastırıyorum. Benim kız mutfakta kapları yıkarken türkü söyledi, kalktım süpürgenin sopasını vurdum sırtına. “O ağzını keserim bir daha seni türkü söylerken duyarsam” dedim. Aslında çocuklarımın ikisinin de sesi çok güzel. Beni konuşturma yavrum be!