Güncelleme Tarihi:
* “Kayıp”taki Özlem, şimdiye kadar oynadığın karakterler içinde en dişi olanı sanırım. Nasıl hissediyorsun bu karaktere büründüğünde?
- Evet, Özlem oynadığım en dişi, en kadınsı karakter. Görüşmeye ilk gittiğimde çekindim biraz açıkçası. Özlem’i anlamaya ve karakterin alt metnine inmeye çalıştım. Bunu başardığınızda işiniz kolaylaşıyor. Sette kıyafet, makyaj gibi unsurlar da karakteri destekliyor.
* Hazırlık sürecinde karakter için özel bir çalışma yaptın mı?
- Kadir Has Üniversitesi Oyunculuk Bölümü Başkanı Çetin Sarıkartal, çekimler başlamadan önce hepimizle tek tek ilgilenerek karakterlerimizi çıkarmamıza yardımcı oldu. Mesela Özlem’in sesi, benim konuşma tonumdan daha farklı olmalıydı. Bunun üzerine çalışmalar yaptık.
* Setteki ortamdan da biraz bahseder misin?
- Çekimler başlayalı henüz bir ay oldu. Keyifli bir setimiz var. Yönetmenimiz Zeynep Günay Tan mükemmeli isteyen ve bunun için çalışan bir yönetmen, hiçbir sahnenin altının boş olmasını istemiyor. Biz de ona istediğini vermeye çalışıyoruz. Her şey yolunda yani.
* Ekip arkadaşlarınla aran nasıl?
- Dolu-nay’la (Soysert) çok iyi anlaştık. Mete (Ho-rozoğlu), Kaan (Taşaner) ve Kürşat’la (Alnıaçık) da öyle. Onlarla çalışmak çok keyifli benim için.
RİTMİ YÜKSEK BİR SENARYO
* Dizide diğer karakterlerle yolun nasıl kesişiyor?
- Şirkette asistan olduğumdan ailenin çok yakınındayım, o yüzden yollarımız birbirine çok yakın zaten. Şimdi pek ipucu veremem ama tüm yollar kesiştiğinde ortalığın epey karışacağını söyleyebilirim.
* Senaryoyu ilk okuduğunda ne düşündün?
- İlk okuduğumda senaryonun matematiği beni çok etkiledi. Karakterlerin birbirleriyle ilişkileri çok güçlü. Ayrıca polisiye gerilim gibi görünmesine rağmen dizinin içinde aşk ve drama da var. Ritmi yüksek ve sürükleyici bir senaryomuz var. Okuduğumda olaylar gözümün önünde canlanıyor. Bu da çok önemli bir artı bence.
* Dizinin sloganı; “Herkesin bir sırrı vardır.” Dizideki karakterlerin sırları nasıl ortaya çıkacak?
- Hayatta hiçbir sır gizli kalmaz. Elbet bir gün bir yerde ortaya çıkar. Bizde de ailenin büyük oğlu Kerem’in kaçırılmasıyla sırlar bir bir ortaya çıkmaya başlıyor ve aile kendi içinde bir hesaplaşmaya giriyor.
* Dizinin ilk fragmanı yayınlandıktan sonra çevrenden nasıl tepkiler, yorumlar aldın?
- Çok güzel tepkiler geldi. “Sinema filmi sandık” diyenler bile oldu. Bunlar beni çok mutlu etti tabii. Olumsuz bir şey duymadım henüz.
LONDRA’DA 3 AY KALDIK
* Gelelim set dışındaki yaşamına... Birkan Sokullu’yla evleneli bir yıl oldu. Evlendikten sonra hayatında neler değişti?
- Değişen çok fazla bir şey yok aslında. Aynı mesleği yaptığımız için aynı yorgunluklarımız var. Birbirimize destek oluyoruz.
* Yoğun iş temposundan nasıl etkileniyorsunuz?
- Bazen ben eve geliyorum o sete gidiyor, o eve geldiğinde de ben sete gidiyorum. Bir süre görüşemiyoruz, dolayısıyla birbirimizi özlüyoruz.
* İşleriniz olmadığında vaktinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Biz çift olarak gezmeyi çok seviyoruz. İki gün boşluğumuz olduğunda hemen “Nereye gitsek?” diyoruz. Gece 03.00’te karar veriyoruz mesela, bir bakmışız sabah 06.00’da uçaktayız!
* Bu sene uzun bir yurtdışı tatili yaptınız. Nerelere gittiniz?
- Önce İtalya’ya, sonra Meksika’ya gittik. Türkiye’de mevsim kışken, Meksika’da yazdı, o yüzden keyifliydi. Sonrasında Londra’ya gittik, üç ay kaldık. Orada oyunculuk üzerine workshop’lara katıldım.
LONDRA'DA İLK HAFTA ZORLANDIM
* Yurtdışında workshop’lara katıldığını söyledin. Nasıl, faydalı oldu mu o eğitimler?
- İşime yarayan bir sürü şey doldurdum ceplerime, evet ama Türkiye’de bulamayacağız bir şey yok aslında orada. Burada da çok iyi yerler var. Biraz meraklıysanız, araştırıp buluyorsunuz. Londra’da İngilizce eğitim veriyorlar, burada Türkçe. Bir artısı o oldu. Benim anadilim İngilizce ama yıllardır konuşmuyorum. Oraya gittiğimde şakır şakır konuşurum sanıyordum. İlk hafta çok zorlandım. Bir haftadan sonra açıldım. İngilizce oynamak nasıl bir şey, bunu deneyimlemiş oldum.
* Şu anda yurtdışından oyunculuk teklifi gelse, sıcak bakar mısın?
- Tabii güzel bir durum bu ama ben kendimi bölmeyi çok sevmiyorum. Üniversite okurken de çalıştığım için bölünmenin ne kadar zor ve yorucu olduğunu biliyorum. Yaptığınız şeyi tam olarak idrak edemiyorsunuz öyle olunca. Artık tek tek ve sakin bir şekilde gitmeyi tercih ediyorum.