Ömür GEDİK
Oluşturulma Tarihi: Şubat 08, 2009 00:00
Mahsun Kırmızıgül önce müzik dünyasını fethetti. Sonra sinemaya bir daldı, pir daldı. Yaşlı insanların hikayelerini anlatarak bütün Türkiye’yi ağlattığı Beyaz Melek’ten sonra şimdi sırada Güneşi Gördüm var. 25 yıldır süren kardeş kavgasını, zorunlu göçü, dışlanmayı, mülteciliği anlattığı film. Güneşi Gördüm’ün fragmanları 12 Mart’ta güçlü bir filmin gelmekte olduğunu müjdeliyor.
İzleyenler bana hak verecektir, fragmanlarda gördüğümüz kadarıyla filmin Türkiye ve Norveç’te çekilen sahnelerinda tek bir boş kare, tek bir boş cümle yok. "Bir dahaki kuşaklara, insan haklarının korunduğu, çağdaş ve hukuka saygılı bir ülke bırakmak istiyorsak hepimiz çabalamalıyız" diyor Mahsun Kırmızıgül. Ve buna sinema aracılığıyla katkıda bulunmaya çalıştığını söylüyor.
Bu filmde anlatılan kimlerin hikayesi? -Filmin hikayesini ne ben ne de başka bir oyuncu dillendirmesin istiyorum ama kısaca, Altun ailesinin hayata tutunma mücadelesi. Ülkemizde son 25 yıla dair görmezden gelinen konular, felaketlere rağmen geleceğe umutla bakan insanların hikayesi. Her türlü ayrımcılığa karşı duran, savaşın, kendine benzemeyeni hor görmenin sorunun ta kendisini olduğunu anlatan bir
film.
Beyaz Melek zamanında böyle bir hikaye var mıydı aklınızda? -O sırada Tarlabaşı’ndaki sette her gün yaşlı bir amca görüyordum, şöyle 65-70 yaşlarında. Tütün tabakasından çıkarıp sardığı bir sigarası vardı. Sürekli içiyordu, çok üzgündü, belli ki bir hayata küsmüşlüğü vardı. Sette onu her gördüğümde içim bir tuhaf oluyordu. Bir gün öğle yemeğinde onunla konuşmaya başladım. Bana "Ben seni tanıyorum, böyle saçmasapan filmler çekeceğinize benim filmimi çekin" dedi. Şoke olmuştum.
Neymiş onun filmi? -Ben de aynısını sordum. Eruh’luymuş. 1994’te İstanbul’a gelmiş. Terörle mücadeleden dolayı devlet bir hafta içinde orayı boşaltmalarını istemiş. Bunları anlatmaya başlayınca gözlerim doldu. Bildiğim bir konuydu zaten, çok hüzünlendim. Türkiye’de insanlar şu anda Gazze’deki çocukları nasıl düşünüyorsa, kendi ülkelerindeki çocukları da düşünmeli. Bence insan önce kendi ülkesinin gerçeğine bakmalı. Benim kafamdaki fikirler amcanın hikayesiyle birleşince Güneşi Gördüm şekillenmeye başladı.
KİMSENİN DOKUNAMADIĞI GERÇEKLERE DOKUNUYORUM
Filmin merkezinde doğudan zorla göç ettirilen insanların ötekileştirilmesi var diyebilir miyiz? -Sadece onların öyküsü yok. Hayatın her alanında kendini bilmez insanların, kendilerini farklılaştırıp karşısındakini ötekileştirmesinin altını çizdim. Güneşi Gördüm’deki olayların yüzde yüzü gerçek. Bu filmde kimsenin dokunamadığı gerçeklere dokunuyorum.
Bir sahnede iki kardeş bir çatışmada karşı karşıya geldiklerinde ne olacağını konuşuyorlar. İkisi de dağlarda ama biri terörist diğeri asker. Filmin en etkileyici yönü bu herhalde?-Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirinden filmde bir alıntı yapıyoruz: "Memleket isterim / Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun / Kuşların çiçeklerin diyarı olsun. / Memleket isterim / Ne başta dert ne gönülde hasret olsun / Kardeş kavgasına bir nihayet olsun". Daha fazla söze gerek var mı? Bu film annelerin yıllardır akan gözyaşlarına dur demek adına karınca kararınca etkili olacaksa, amacına ulaşmış olacak.
Filmde köylerinden çıkartılan üç aile dağılıyor. Biri Mersin’e, diğeri İstanbul’a, öbürü Norveç’e gidiyor. İstanbul’daki ailenin babası Ramo’yu siz canlandırıyorsunuz. Ramo kadar fedakar bir baba olabilir misiniz? -Hiçbirimiz olamayız herhalde. Ramo beni o kadar üzüyor ki onun hakkında konuşurken bile boğazım düğümleniyor. Bir de Davut var. Altan Erkekli o kadar güzel oynadı ki, sonuna dek sömürdüm oyunculuğunu. Türkiye’de her anne baba, Ramo ve Davut’u izledikten sonra kendine sorular soracaktır.
Filmin oyuncu seçiminde sorunların yaşandığı yansıdı gazetelere. Neden? -Konu çok hassas, kanayan yaralar açık ve gözyaşı akmaya devam ediyor. Dolayısıyla senarist olarak bir tarafın sözcülüğünü yapıyor konumuna düşmeden, ama olanca gerçekliğiyle verebilmek için çok özen gösterdim. İnandırıcılık samimiyetten geçiyor ve bu film samimi öyküler anlatıyor. Karakterlere hayat veren oyuncuların seçiminde de çok titiz davrandım.
Filmde Norveç’e mülteci olarak giden bir aile var. Mültecilikle ilgili neler söyleyeceksiniz? -Davut karakteri ülkesini kötülemiyor, sadece gerçekleri söylüyor. Başından geçen olayları anlatıyor. Haklı gerekçeleri var.
Doğudaki sahneler Kars’ta çekildi. Yöre halkı destek oldu mu? -Destek tarafı ağır basıyor. Kars’ın bir dağ köyünde çekim yaptık. 70 haneden geriye 5 hane kalmıştı, köy boşaltılmıştı. Filmde ne anlatıyorsam orada da yaşanıyordu yani.
Sahneden uzak kalmakla kaybettiğim parayı sinemada kazanmam imkansız
Sinema tutkunuz nedeniyle bir yıldır sahneye çıkmadınız, yarışmalarda jüri üyeliği yapmadınız. Kaybettiğiniz parayı sinemadan kazanabiliyor musunuz?
-Karşılaştırıldığında tabii ki o parayı sinemadan kazanmama imkan yok. Ama ben sinemayı çok sevdim ve bu yola baş koydum.
SADECE KRALLAR DEĞİL YOKSULLAR DA ERKEK ÇOCUK İSTER
Filmde Ramo bir erkek çocuk özlemi çekiyor. Nedir bu erkek çocuk merakı?
-Erkek çocuk sade doğuda değil, geçmişte de dünyanın her yerinde ön planda olmuş. Bunu sadece krallar değil, yoksullar da istemiş üstelik. Ramo’nun bu yönünü kendi akrabalarımdan yola çıkarak yazdım.
YAPIMCIM 1.5 MİLYON DOLAR KREDİ ÇEKTİ
Bütçemiz 6,5 milyon dolar. Kültür Bakanlığı’ndan Beyaz Melek için destek alamamıştık, yapımcım bir daha başvurmak istemedi. Harcamaları o (Murat Tokat) üstlendi. Hatta kriz olunca 1,5 milyon dolar da kredi çekti. Yani anlayacağınız film iş yapmazsa Murat batar.