Güncelleme Tarihi:
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığı tarafından rap müzik eşliğinde hazırlanan ve 'Alo itfaiye 110' adı verilen eğlenceli videoda yangınlara karşı uyarılar yapıldı.
Yangında mahsur kalanların nasıl kurtarıldığının anlatıldığı ve piknikte mangaldan düşen közün yaktığı ağaca müdahalenin yer aldığı klipte, itfaiyeye 'Alo 110' hattından ulaşılabileceği hatırlatıldı.
TWITTER FENOMENİ KILIKTAN KILIĞA GİRDİ
Memelimestan ismiyle sosyal medya fenomeni olan Eylül Öztürk'ün rol aldığı klip izleyenlere keyifli anlar yaşattı. Eylül Öztürk'ün kılıktan kılığa girdiği video kısa sürede paylaşım rekorları kırdı.
Bu konu İtfaiye Tarihi Tulumbacılar ve İtfaiye Tulumba Ocagı Görüntüler hakkında bilgiler içerir.
Tulumbacılar (Tulumbacı Ocağı)
Temel Britannica
Tulumbacılar, Osmanlı Devleti'nde Yeniçeri Ocağı'na bağlı olarak Dergâh-ı Âli Tulumbacı Ocağı adıyla 1720 yani Lale Devri'nde kurulan itfaiye teşkilatıdır. Yeniçeriliğin 1826’da kaldırılmasıyla bu ocak da lağv edildi. 1827 yılında yarı askerî bir İtfaiye Teşkilatı kuruldu.
Tulumbacılar, Osmanlı döneminde İstanbul'da yangın söndürme işinde çalışırlardı. Tulumba 17. yüzyılda yalnızca gemilere dolan suyu boşaltmak için kullanılan bir araçtı. Bunun yangın söndürmek için geliştirilmiş biçimi 18. yüzyılın başında İstanbul'a getirildi. Tulumbayı İstanbul'a getiren kişi, 1715'te tslamivet'i kabul ederek Gerçek Davud adını alan bir Fransız'dı. O sırada Lale Devri'ni yaşamakta olan Osmanlı Devleti'nin yeniliklere açık sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Gerçek Davud'un önerisine uyarak Yeniçeri Ocağı'na bağlı bir Tulumbacı Ocağı kurulmasını kararlaştırdı. 1720'de etkinliğe başlayan ocakta 50 tulumbacı görevlendirilmişti. Gerçek Davud 1734'te ölene kadar tulumbacıbaşı olarak kaldı. Bu süre içinde ocakta görevli tulumbacı sayısı 150'ye çıktı. Ayrıca yangın sırasında tulumbalara su yetiştirecek sakalar da görevlendirildi. Sonraları Topçu Ocağı, Top Arabacıları Ocağı ve Cebeci Ocağı ile Tersane'de ayrı ayrı tulumbacı ocakları kuruldu. Topkapı Sarayı'nda da bostancıbaşıya bağlı ayrı bir Tulumbacı Ocağı vardı.
18. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul'un her semtinde küçük bir tulumbacı grubu görev yapıyordu. Bunlar küçük yangınlara hemen koşuyorlar, yangının büyümesi durumunda çevredeki öbür tulumbacılardan ve Tulumbacı Ocağı'ndan yardım istiyorlardı. Yangınları haber vermek için de Beyazıt'taki Ağa Kapısı kulesi ile Galata Kulesi'nden yararlanılıyordu.
Tulumbacı Ocağı 1826'da, Yeniçeri Ocağı ile birlikte kaldırıldı. Ama yangın söndürme işi örgütlü bir çabayı gerektirdiğinden, 1827'de Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıvla kurulan veni ordu içinde tulumbacı taburları oluşturuldu. Merkezi Beyazıt'taki Seraskerlik'te bulunan bu örgüt mahalle tulumbacılarına yardımcı olacak, büyük yangınlara da doğrudan müdahale edecekti. Tulumbacı örgütü 1846'da İstanbul'un güvenliğini sağlamak amacıyla kurulan Zaptiye Müşiriye-ti'ne bağlandı. 1868'de de belediye örgütünün yaygınlaşmasıyla bu görev Şehremaneti'ne devredildi. Ama belediye tulumbacıları pek başarılı olamadıklarından 1874'te yangın söndürme işi yeniden askeri biçimde örgütlenerek ilk modern itfaiye örgütü kuruldu. Üç taburluk bir alay durumuna getirilen tulumbacılar Beyazıt, Taksim, Tersane ve Selimiye kışlalarına yerleştirildi. 1923'te ise bu örgütün yerine, belediyeye bağlı İtfaiye Müdürlüğü kuruldu.
Mahalle tulumbacıları 19. yüzyılda da gönüllü olarak varlıklarını sürdürdüler ve İstanbul'un yaşamında canlı izler bıraktılar. Tulumbacılığın 1868'de belediyeye geçmesiyle mahalle sandığı adıyla yeniden örgütlenen bu tulumbacılar arasında her yaştan, her sınıftan insan vardı. Mahalle halkının parasal yardımıyla yaşayan bu örgüt için belirli bir yer de ayrılmıştı. Bekâr tulumbacıların geceleri de kaldığı bu yer bazen bir kahvehaneyle iç içe olurdu. Bu kahvehanelerde sazla birlikte destanlar, mâniler, muammalar, beyitler okunur, eğlendirdi. Tulumbacılık bir çeşit spor sayıldığından mahalleler ve semtler arasında yarışlar da düzenlenmiştir.