Güncelleme Tarihi:
MANKENLERİN KONTÖRLÜ AŞKLARI
Yaşar Çakmak, Deniz Akkaya ile röportaj yapmış. (Milliyet, 29 ekim salı)
Yaşar soruyor : Tansu Çiller’e programınızda Tansucuğum diye hitap edince, ne yaptı?
Deniz Akkaya : “Sadece güldü ve benim Ava Gardner’a benzediğimi söyledi.”
(Deniz Akkaya’nın orijinal haliyle, hayatında estetik görmemiş Ava Gardner’ın fotoğrafını karşılaştırınca, bu benzemenin Akkaya’ya epey pahalıya patladığı ortada. Demek ki, cebimde param olsa, beni de Alain Delon’a benzetebilirler... Gençliğine tabii!)
Yaşar soruyor : Son sevgilinizle çabucak ayrıldınız, niye?
Deniz Akkaya : “İgal ile sokakta öpüşürken fotoğraf çekildiğini fark ettik ve tepki göstermedik. Bu benim diğerlerinden farklı ve güzel bir ilişki yaşadığımı gösteriyor. Niye bir haftada bittiğine gelince, beni ilgilendirir.”
Not : Bir haftada biten, diğerlerinden farklı ve güzel bir ilişki, nasıl oluyorsa? Benim aklım bu mankenlerin ve manken-sever-babası-paralı-altı-cipli delikanlıların ilişkilerini almıyor. “Büyük aşk yaşıyoruz” diyorlar, üç gün sonra ayrılıyorlar, haydi hop, sıradaki gelsin... Bunların “seviyeli birliktelik” dedikleri, birileriyle yatıp kalkmak olmasın sakın... Bir gece, bir hafta sonu süren ilişkiler... Kontörlü aşk mubarek!
*
ÇOOOK ÇALIŞMAK-1 : ÇAĞLA ŞIKEL
29 ekim tarihli Şok’un son sayfasında, Recep Kondakçı yazıyor :
“Üzgünüm ama yine Çağla Şıkel haberi”
“Tost kızımız Çağla yenilikleriyle yine gündemde... Biliyorsunuz boynuna Allah yazılı bir kolye takmıştı, şimdi de bir muska yaptırıp memesinin içine yerleştirmiş. Dikkatli ol Çağla, bunları yaramazlık yaptığın zamanlarda üzerinde taşıma... Çarpılırsan haberini yapmam vallahi!”
Aynı Çağla Şıkel, 5 yıldır kullandığı Jeep Cherokee’sini de değiştirmek istiyormuş. Ama, ikinci eli bile 50 bin dolar olan cipi yenileyebilmek için, “Çok çalışmam lazım, çoook” diyormuş. (Posta, 29 ekim salı)
Eee, alın teriyle para kazanmak kolay değil!
*
ÇOOOK ÇALIŞMAK-2 : ŞENAY AKAY
Manken Şenay Akay’ın da “çoook çalışması” gerekiyormuş. Tekstilci kocasının işleri, kriz nedeniyle kötü gitmiş, Akay “çoook çalışıp” kocasının borçlarını da ödüyormuş.
Tabii adamcağız karısının eline bakar hale gelince, karizmayı da çizdirmiş.
Haberi veren Takvim diyor ki : “Son derece kıskanç bir yapıya sahip olan Buğra Özçetin (kocası) evin reisi konumundaki Şenay Akay’ın işine ve verdiği erotik pozlara karışmıyor.” (29 ekim salı)
Bu Şenay Akay kim biliyorsunuz değil mi? Hani geçen gün Günaydın’da şeffaf bluzuyla bir fotoğrafı çıkmıştı da, “Ben bu şeffaf bluzu kocamın izniyle giyiyorum” demişti, adam yanında kazık gibi dikilirken...
Adamın sesi mi çıkar, kaz gelecek yerden...
(Not : Takvim’in manken Şenay Akay’ı tarifine de bayıldım. “Ününün bir kısmını da Türk sanat müziğinin güçlü seslerinden teyzesi (halası olacakmış) Müşerref Akay’la aynı soyadını taşımasına borçlu olan...”)
*
ÇOOOK ÇALIŞMAK-3 : AYŞE HATUN ÖNAL
Çağla Şıkel cipini yenilemek, Şenay Akay kocasını kurtarmak için paraya ihtiyaç duyarken, durumu beter olan da varmış meğer.
Star’ın Box-Magazin ilavesi kapak yapmış (29 ekim salı) :
Ayşe Hatun batakta, yok mu kurtaracak?
Alt başlık: Ayşe Hatun’un telefon faturası, hep Ozan Doğulu’yu arayarak kabardı, ama borçlar genç müzisyenin umurunda bile olmadı...
Gazete, Ayşe Hatun Önal’ın borç miktarını ve icra dosya numaralarını bile vermiş, diyor ki :
“Ayşe Hatun geçtiğimiz yaz aylarında, biraz da şarkıcılığa geçiş konusunda kendisine yardımcı olur umuduyla Ozan Doğulu’ya sarılmış ve onunla aşk yaşamaya başlamıştı. (*) ... Ayşe Hatun şimdi gerçekten zor durumda, hatta batakta... Ve kendisini bu bataktan çekip çıkaracak güçlü bir el arıyor...”
Gazeteye tam sayfa ilan verilmiş, aklınızda bulunsun!
*
15 CM FAZLASI OLAN POPO
Kenan Erçetingöz gecce.com’da yazıyor (29 ekim salı) :
“Nez’i çok dikkatlice izledim, yukarıdan aşağıya süzdüm. Kesinlikle popo orantısında bir tuhaflık var. Normal değil. Profilden popo, 15-17 cm. dışarıya çıkıntılı. Bu tip popo, sadece Brezilyalılar’da olur. Nez’in melez olup olmadığını bilmiyorum ama o boya, o popo fazla büyük.. Göze batıyor...”
*
ATATÜRK'ÜN BURNU, ÖYLE Mİ!
Bir de yorumsuz alıntı, Nur Çintay’dan (Radikal, 29 ekim salı) :
“Pelit Pastanesi bayraklı ve Atatürk’lü pastalar yapmış, vitrinde gördüm. Günün anlamına uygun olarak çayın yanında Atatürk’ün önce kulağı, sonra burnu yenebilir."
Herkesten farklı olmak, aykırı şeyler söylemek kolay değil, her gün her gün. (Gerçi Nur Çintay’la Emre Aköz aynı yerleri gezip, aynı şeyleri yazarlar ama, onlar karı-koca, durumları farklı!)
Baksanıza, koskoca Hıncal Abi, Ahmet Altan’a domates atan gençleri tenkit eden gazetecileri yerin dibine sokmuş. Üniversiteye gelen konuşmacılara çürük yumurta ve domates atmak, Socrates’ten beri adettir... Eğer suratının ortasına çürük yumurta yemeği kabul etmiyorsan, üniversiteye konuşmacı olarak gelmeyeceksin, diyor Hıncal Abi. (Sabah, 29 ekim salı)
Haklı haklı olmasına da, domates atmakla bacağa sıkmak arasındaki çizgi çok ince... Sorun orada!
*
BİRDEN İŞ CİDDİLEŞTİ
Bir de Ruhat Mengi’den alıntı. (Vatan, 29 ekim salı)Lord Carrington’ın bir vecizesini kullanmış Ruhat Hanım. Eski İngiliz Dışişleri Bakanı diyor ki “Politikada kendini ciddiye aldığın anda belanı buldun demektir!”
Bu söz, aslında, yüzyılın başında yaşamış bir meşhur Fransız kaşifine aittir. Paul-Emile Victor der ki: “Kendini çok ciddiye almayacaksın, yoksa ciddî işler yapamazsın. Kendini fazla ciddiye alan, tenkit edip hatalarını düzeltemez.”
Ruhat Hanım köşesine almakla iyi etmiş, bu kural politikacılardan önce, gazeteciler için geçerlidir...
*
VE UCUNDAN SİYASET
Şov dünyasından bir alıntı daha, 28 ekim tarihli Star gazetesini saklamamışım, aklımda kaldığı kadarıyla yazacağım.
Ali Şen, seçmenlere çağrı yapıyor, bu seçim çok önemli, mutlaka oy kullanın diyor ve ekliyor:
“Pazar günü sandığa giderken, kalbinizin sesini dinlemekten fazla mantığınızı dinleyin. Oy vereceğiniz lideri sevmeyebilirsiniz; ancak, Türkiye için faydalı görüyorsanız ona oy vermekten asla çekinmeyin.”
Oy vermeye çağırdığı “sevimsiz lider” kim acep?