Güncelleme Tarihi:
Kim kazanır? Arabası daha güçlü olan mı, gaza daha çok basan mı?
Volkan - Otomobil sporu bir takım işi, bir kombinasyon. En başta sponsor geliyor. Sponsorun güçlüyse mesela yedek parça problemin olmuyor. Parçanın ömrünün tüketmesinin beklemeden değiştiriyorsun.
Yani cevabınız otomobil mi?
İLHAM- Kötü bir otomobille iyi bir pilot hiç bir şey yapamaz. Ama çok iyi bir otomobille vasat bir pilot iyi bir derece alabilir.
Peki iyi bir pilot nasıl olunur?
VOKAN- İyi pilot finişi gören pilottur. Kaza yapıp uçarsan hiç bir anlamı kalmaz.
Kaza ayıp bir şey mi?
VOLKAN- Ayıp değil ama herşeyi bitiriyor.
Bir pilotun kaza yapmamış olması daha yetenekli olduğu anlamına mı gelir?
VOLKAN- Yarış sanıldığı gibi ‘‘otomobile bindim gaza bastım, ya allah’’ değil. Bir yarış üç gün sürebiliyor. Diyelim birinci, ikinci gün etapları birincilikle bitirdin. Sonra üçüncü gün kaza yaptın yarıştan çıktın. İlk günler birinciydin diye kimse sana ödül vermiyor.
Sizin şoförlüğünüzün bizim şoförlüğümüzden farkı ne?
VOLKAN- İyi pilot arabaya hakim olandır. Bizde 200-250 km gibi süratler yok. Bizim yaptığımız sizin 30'la geçtiğiniz virajı 60'la geçmek. Bunun hesap edebilmeniz lazım.
Olgunluk kazandırıyor
Başka şeyler de olmalı bizde olmayın. Çünkü insanların kafasında bir avuç çatlak, gaza basıyor gidiyor, gaza basıyor gidiyor diye bir şey var...
İLHAM- Çatlak kısmı doğru...Ha ha ha...
VOLKAN- Ben hiç katılmıyorum. Otomobil sporu tamamiyle zeka sporudur. Elindeki imkanları bilmek, soğukkanlı olmak, strateji geliştirmek demek. Gaza ölçülü basmak, gazı köklemek değil. Tamam süratli kullanıyoruz ama gerektiği kadar. Bir virajı 60 ile dönmek ile 110 ile dönemeyeceğini bilmek ayrı şeylerdir.
Şimdi bana öyle har har basmadığınızı mı söylüyorsunuz?
VOLKAN- Evet. Ha ha ha... Siz pek ikna olmadınız. gerçi ya... Otomobil yarışının ayrıca insana kazandırdığı bambaşka olumlu özellikler var. Olgunluk kazandırır, özgüven tazeler. Bir yarışta kazanmış olduğunuz tecrübeyi bire bir özel hayatınızda uygulayabilirsiniz.
Ne yani bir kızla flört ederken ‘‘oğlum Volkan çok gaza bastın, frene bas, aman hemen ikile, vites yükselt’’ falan mi diyorsunuz kendi kendinize?
VOLKAN- Ha ha ha o kadar da bire bir değildi demek istediğim....İnsanın özgüvenini tazeliyor
‘‘Ben ne ölümlerden dönmüş adamım’’ mı diyorsunuz?
VOLKAN- Öyle bir geyik yapmıyoruz tabii. Otomobil sporundaki takım ruhu, strateji geliştirme yeteneği ve sürati ayarlı kullanma bilgisi iş yaşamında da geçerli...Eldeki imkanları bilmek, strateji yapmak ve hedefe varmak...
Bütün iş adamları bunu yapıyor zaten, yarışçı olmak gerekmiyor
İLHAM- Bizi sokaklarda hız denemesi yapan insanlarla karıştırmayın. Biz normalde her zaman yavaş araba kullanan insanlarız.
Nasıl engelliyorsunuz?
İLHAM- Yarışlarda kendimizi maksimum derecede tatmin ettiğimiz için...
VOLKAN- İskender Atakan'ın bir lafı var, çok şık bir restoranda çok güzel yemekler yiyip karnını doyurduktan sonra hamburgerciye gidip terar yemek yer misin? Caddeye çıkıp gazlamıyoruz...
Ayak alışkanlığı yok yani.
- VOLKAN- Ben bu spora başlamadan önce itiraf edeyim caddelerde hızlı kullananlardandım. Yarıştan sonra bıraktım.
Şimdi bu caddelerde hız denemesi yapanları toptan rallici yapsak memleket kurtulur mu?
İLHAM- Olabilir tabii terapi niyetine....Zaten yurtdışındaki yarışçılara bakarsanız çoğunun normalde hızlı otomobilleri yok...
Sizinkiler ne?
- Alfa Romeo, Opel Vectra
Yavaş arabalar sayılmazlar....Peki gayet normal insanlarken nasıl oldu da kendinizi yarış pistinde buldunuz?
VOLKAN- Normal olduğumuzu kim söylüyor? Ha ha ha... Çocukluktan gelme bir heves. Hızlı kullanmayı hep severdim. Ama baktım şehir içinde olacak gibi değil, bir gün içinde karar verdim ve gittim kendime bir yarış otomobili aldım. Bir iki antrenmandan sonra yarışlara katıldım.
Biraz zengin mi olmak gerekiyor?
VOLKAN- Otomobil sporu zengin sporu olarak görülür ama aslında yanlış. Para sporu ama zengin sporu değil.
Şu an bir yarış otomobili ne kadar?
VOLKAN- Bir Renault Flash’ı alıp, artık bilmiyorum ne kadardır piyasası, üzerine 2 milyar daha ekleyip yarış otomobili haline getirebilirsiniz. Ayrıca 1 milyara Renault 11 Turbo alıp direk de katılabilirsiniz.
İLHAM-Tabii araba almakla bitmiyor. Onun sürekli servisi var, lastikleri var, yarışta servis var....
Nesi zengin sporu değil bunun?
VOLKAN- Sponsor olunca bunları kendiniz ödemiyorsunuz
Sizin eşlerinizi ne diyor bu işe?
İLHAM- Volkan bekar ama benim eşim biraz kızıyor, çünkü çok ayrı kalıyoruz. Yılda yüz günden fazla yurtdışındayım. Tabii tehlikeli de buluyor. O alışsın diye oğlumu da go-cart yarışlarına soktum. Onun derdine düşünce...
Kocayı unuttu mu?
İLHAM- Evet.
Heyecan ve stres
Yarış sırasında ne oluyor? Adrenalin bombardımanı mı?
VOLKAN- Her yarıştan önce ‘‘benim burada ne işim var’’ derim. Stres başlar...
Ne stresi? Kaybetme mi kaza mı?
VOLKAN- Hepsi! Özellikle sponsorla çalışmaya başlayınca daha çok sorumluluk bindi. Çünkü para yatırıyorlar, doğal olarak karşılığında bir şey isteniyor.
En yüksek sürate çıktığınızda orgazm gibi bir şey mi oluyor?
VOLKAN- Kopuyoruz. Başka bir dünyaya gitmek gibi. O an aklınızdaki tek şey arabayı yolda tutmak! Sadece yolu ve hızı düşünüyorsun. Yarış bittikten sonra aldığın haz çok yüksek olabiliyor. Fakat yarışın içinde daha çok heyecan ve stres oluyor. ‘‘Ben ne güzel gidiyorum, ben süperim ya’’ diye bir şey yok yani. Hem yola bakıyorsun hem co-pilot’un söylediklerini dinliyorsun.
İLHAM- Adrenalin bağımlılığı gibi bir şey. Yarışmadığın zaman kendimi iyi hissetmiyorum. Yarışmayınca ona eşdeğer adrenalin salgılayacak bir şeyler yapmak ihtiyacını duyuyorum.
Ne mesela?
İLHAM- Paraşütle atlamak gibi
Nedir bu ölüme meydan okuma isteği böyle?
İlham- Bu bir yaşam tarzı. Hayatta herşeyi böyle görüyorum.
Ne yani elektrik kablolarını hart diye eller misiniz?
İLHAM- Ama siz hala bizim herşeye atlayan, hiç bir şey düşünmeyen çatlak insanlar olduğumuzu düşünüyorsunuz. Yaptığımız herşey zekaya, planlamaya ve tecrübeye dayanıyor.
VOLKAN-Benim yöntemim şu. İşimdeki stresi yarışta, yarıştaki stresi işimde atıyorum.
Hayat stres atmakla geçiyor. ‘‘Ne iş yaparsın? Stres atarım!’’
Volkan- Ha ha ha....Çok güzel abartıyorsunuz...Ama işin gerçeği hayatım iş ve yarış arasında geçiyor. Tatil yapmıyorum yıllardır mesela. Her iki alanda da verilen imkanları iyi değerlendirmeye çalışıyorum.
Şampiyona için start alındı
Türkiye, bu yıl ilk kez Dünya Ralli Şampiyonasına katılıyor. Malboro'nun desteğinde Türkiye'yi temsil edecek olan ekip, birçok şampiyonluğa ve başarıya imzasını çoktan atmış durumda. Geçen yıl ilk kez Avrupa şampiyonasına katıldılar, bu yıl ise çıtayı daha yükselttiler. 1998 yılı boyunca 14 ayrı ülkede gerçekleşecek olan şampiyonanın yedi ayrı etabında Toyata/Mobil Türk Team'i de yarışacak. Genç pilot Volkan Işık, Toyota'nın İsveç garajında özel olarak hazırlanan Toyota Celia GT-4 benzeri özel otomobili kullanacak. Takımın direktörü, usta rallici İskender Atakan, 11 yıllık Malboro-Atakan
beraberliğinin bu günlere gelmesini, özveri, iyi niyet ve mücadeleye bağlıyor. Türk ekibi, 1998 Dünya Rallisi'nde kazanacakları tecrübeyle önümüzdeki yıllarda Türkiye'ye şampiyonluk geticekleri inancında. Şampiyonanın iddialı isimlerinden İsveçli Thomas Radsröm'le (sol başta) antremanlara başlayan Volkan Işık (sağ başta) ve tecrübeli co-pilotu İlham Dökümcü (soldan ikinci) İsveç'te start aldılar. Türk takımının direktörü İskender Atakan (sağdan ikinci) ile Atakan Team'in yöneticilerinden Yusuf Aramacı (soldan üçüncü) pilotlarına şans dileyerek Türkiye'ye, yoğun geçecek bu yılda, onları bekleyen işlerinin başına döndüler...
Ben ikna oldum
Kısa bir aradan sonra tekrar merhaba. Bu haftaki konuklarımız ünlü rallicilerimiz pilot Volkan Işık ve co-pilot'u İlham Dökümcü. Bu yılki Dünya Ralli Şampiyonasına Marlboro Team adına katılacaklar. Geçtiğimiz günlerde İsveç'e gidip yeni arabalarına kavuştular. Şimdi heyecanla antrenmanlarına başladılar.
Volkan Işık henüz 30 yaşında ama çok başarılı bir rallici. Ve üstelik de işadamı. Yani gündüzleri kravatı boynunda, bond çantası elinde gayet normal bir insan. Pistlere çıkınca ise bir canavar. İlham Dökümcü ise 42 yaşında. Marlboro Team'de takım yöneticisi. O da gündüzleri gayet normal bir aile babası ama işi gücü yarışmak ve yarışanlarla ilgilenmek. İtiraf etmeliyim rallicileri hep tuhaf insanlar olarak görmüşümdür. Yani aklı başında bir insan bu işi yapmaz gibi gelirdi bana. (Bir itiraf daha. Vosvos sahibi olduğum için hız yapamıyorum ve hız yapanları feci bir şekilde kıskanıyorum. Hız, çılgınların işidir deyip kendimi teselli ediyorum) Onlar ise ısrarla gayet normal insanlar olduklarını, meselenin sadece ‘‘gaza bastık gittik lay lay lom’’ olmadığını anlatmaya çalıştılar. Zeka dediler, strateji dediler, başımın etini yediler. Peki bu kadar normal ve sakin insanlar nasıl oluyor da pistlere çıkınca birer hız canavarına dönüşüyorlar? Verdikleri cevap gayet basitti. ‘‘Bir kere yapsan, sen de bizim gibi olursun’’. Henüz denemedim ama onların aklı başında insanlar olduklarına ikna oldum. Bakalım siz de olabilecek misiniz?
Yarışçı olmanın cazibesi
Kadınlarla ilişkileriniz nasıl değişti yarışçı olduktan sonra?
VOLKAN- Kadınlarla mı? Neden?
Çünkü araba yarışları hep seksi çağrıştırır. İhtiras, arzu, ve rahatlamayla gelen bir keyif. Üstelik ikisi de süratli...Aynı hissi duyduğunuzu hiç düşündünüz mü?
(Uzun bir sessizlik)
VOLKAN-Düşünmedim. Çünkü seksle bağdaştıramam. Otomobil sporunda stres var.
Sekste stres olmadığını mı söylüyorsunuz? Acaba olacak mı, devamı gelecek mi, şimdi çeker gider mi, başaracak mıyım gibi düşünceler de az stresli değildir...
VOLKAN-Ha ha ha!
İLHAM- Keşke seks de üç gün sürse.
VOLKAN- Valla sekse benzetmeye çalışıyorum, belki pist yarışı ama yok bence pek bir alakası yok...Çünkü yarışlar çok uzun sürüyor, sabahtan akşama kadar... Ve bu üç dört gün sürüyor. Ciddi yorgunluk yani...
Şimdi bu durumda tır şoförlüğünden bir farkı kalmadı...
VOLKAN- Ha ha ha...Bir yerde doğru. Bunu özellikle söylüyorum çünkü siz her türlü sözümüze rağmen devamlı şuna kenetlenmişsiniz ‘‘bindik arabaya harr diye gazladık ve bitti ağbi!’’ Öyle değil. Bunun hazırlanması var, stratejisi var...Sekste ne stratejisi.....
Sizin yarışçı olmanız çapkınlığınıza bir katkıda bulunuyor mu?
İLHAM- Ben evliyim, soruyu pas
geçiyorum.
VOLKAN- Yani bir değişiklik oluyor
tabii. Çevreniz daha renkli oluyor. İlgilenenler arttı. Ama onlara cevap veriyor muyum ayrı bir mesele...
İLHAM - Özellikle yurtdışında ilgi
odağı olunuyor. Hem Türk hem otomobil yarışçısı oldukça ilgisini çekiyor insanların.
VOLKAN- Aslında düşündüğünüz gibi
değil. Yurtdışında yarışlara gittiğimiz zaman tam kamp hayatı gibi geçer. Öyle o işlere ne vaktiniz kalıyor ne de mecaliniz. Ama Türkiye'de yarışçılığımla paralel bir iki sevgilim olmuştur. Çok taciz edildiğim de oluyor.
Yarış dışı kalana sevinilmez
O an yapılması gereken tek şey var, arabadan çıkmak. Ve de 15 saniyede çıkmak! Arabanın nereden darbe aldığını bilmiyorsun. Nereden nasıl çıkacağını bulman gerek. Panik yaşanıyor. Hele de iyi gidiyorsan. Moral çok bozuluyor. Çünkü yarış dışısın. Kaldığımız yerde de ağlıyoruz bazen. Çünkü arabadan çıkıp kurtuldum demeye kalmadan geriden gelen arabalar birer dakka arayla seni geçiyorlar, öyle boş boş onlara bakıyorsun. Dağın da başındasın, kimse de almıyor seni...Öyle biçare... Kaza olması şart değil araba bozulunca da aynı şey oluyor. Yarışın bitmesine yarım saat kalmış, 100 liralık bir vidanın düşmesi yüzünden elektrik tesisatın bozuluyor ve duruyorsun. Yarış dışı kalana sevinilmez. Çünkü az sonra senin başına da gelebilir.İnsan rahatlıyor tabii, mesela ikinciyken birinci oluyorsun, hız kesiyorsun, risk almıyorsun ama ‘‘oh canıma değisin’’ olmuyor...