Sibel ARNA
Oluşturulma Tarihi: Nisan 12, 2008 00:00
İngiltere’nin ticari anlamda en çok kazanan tasarımcılarından biri. 2000 yılında Kraliçe tarafından sör ilan edildi. İngiliz erkeklerine renkli giyinmeyi o öğretti. Markasını kurduğu ilk günden beri çizgili gömlek Paul Smith demekti. Her zaman tasarımlarının bir yerine espri sıkıştırmayı bildi. İçerisinde çıplak kadınların muzipçe gülümsediği cüzdanları da o yaptı, koltuk şeklinde kol düğmelerini de...
Paul Smith’in kadın ve erkek koleksiyonu uzun süredir Beymen mağazalarında satılıyordu. İstinye Park’ta kendi dükkanını açması sebebiyle 60 yaşındaki bu ihtiyar delikanlıyı daha yakından tanımaya ne dersiniz?
Anne ve babanızın genlerinden aldığınız en önemli şeyler nelerdir?
- Onlardan tevazu, iyi bir terbiye, dinleme yeteneği ve mizah anlayışımı aldım.
Kitleleri peşinden sürükleyecek bir sanatçı olacağınızın ilk sinyallerini ne zaman verdiniz?- Modaya tesadüfen başladım. Çünkü aslında hayattaki en büyük tutkum bisikletti. Profesyonel bir bisikletçi olmayı hayal ederken talihsiz bir kaza bütün hayallerimi yıktı. Kazadan sonra yattığım hastanede tanıştığım arkadaşlar sayesinde modaya yönlendim. Taburcu olduktan sonra takıldığım pub’ın tasarımcıların ve sanatçıların uğrak noktası olduğunu nereden bilebilirdim? Yani üzüm üzüme baka baka karardı.
Bisiklet tutkunuzun sebebi neydi?
- 11 yaşımdayken babam bana bir yarış bisikleti aldı ve ben bölgedeki bisiklet kulübüne takılmaya başladım. Bisiklete binmek bana özgürlük ve rekabet hissini tattırıyordu. Pedal çevirmekten çok bu iki hisse takılı kaldım.
17 yaşında üç ay hastanede yatmak zorunda kalan bir genç ne öğrenir?
- Ben kendimi öğrendim. Hastanede kaldığım üç ay boyunca ruhumu bir kitap okur gibi okudum. Kendi kendimi tanıdım. Yaratmaktan zevk aldığımı o aylarda anladım.
Siz küçükken babanız her fırsatta bisikletçilerin iyi para kazanamadığını söyler dururmuş. Modadan para kazanmaya nasıl başladınız?
- Birkaç işte birden çalışarak. İlk işe başladığım zaman modanın çeşitli alanlarında, renklendiricilik, danışmanlık ve başka markalar için tasarım yapmak gibi görevlerde bulundum. Bu bana haftanın iki günü (cuma ve cumartesi) Nottingham’da kendi küçük ve orijinal dükkanımı açmamı sağlayacak kadar para kazandırdı. Çok çalışarak ve dikkatimi vererek daha az "freelance" iş almaya ve haftanın daha çok günü kendi dükkanımı açmaya başladım. Sonunda bütün bir hafta dükkanımı açık tutabiliyordum. Yani ben yavaş, sabırlı bir şekilde büyüdüm.
Paul Smith markası nasıl bu kadar ünlü oldu? Hayatınızda bu konuda dönüm noktası olan bir olay, bir tasarım ya da bir kişi var mı?
- Olay ya da kişiden ziyade benim için her zaman açtığım mağazalar önemli oldu. Açılan her yeni dükkanı bir başarı ve bir kilometre taşı olarak gördüm. Nottingham’daki ilk dükkanımı Londra’ya taşımak büyük bir adımdı. Daha sonra buna New York ve Paris dükkanları eklendi. Tabii ki Japonya’da iş yapmaya başlamak da çok heyecan vericiydi ve kariyerimde müthiş bir etkisi oldu. Ama asıl dönüm noktası çizgili gömleklerdi. Moda dünyasının bilirkişileri markamın kimliğinin çizgili gömlek olduğunu söylüyor.
TEK YAPMANIZ GEREKEN ETRAFINIZA BAKMAK
60 yaşında birinin tüm dünyada genç ve kendini hep genç hissedenler tarafından ilah kabul edilmesi, her tasarımının sorgusuz sualsiz alıcı bulması nasıl bir duygu?
- Yaşım hakkında fazla düşünmemeye çalışıyorum! Bence önemli olan kişinin ruh hali. Ben hem fiziksel hem de zihinsel olarak formdayım, işimden keyif alıyorum, yeni müzikleri, sanat ve tasarımları keşfetmeyi seviyorum. Gençler yeni fikirlere çok açık oldukları için onlarla birlikte olmaktan ve çalışmaktan keyif alıyorum.
Kitabınızın kapağına, bakmayı bilirsek ilhamı her yerde bulabileceğimizi yazmışsınız...
- Bence her şeyden ilham alabilirsiniz. Bir çiçeğin rengi, bir duvarın dokusu, yolda yürüyen bir kızın tarzı... Sadece hep açık olmalı ve çok yönlü düşünmelisiniz. Yanımda her zaman bir fotoğraf makinesi ve not defteri taşırım. Enteresan gelen şeyleri fotoğraflar ya da not alırım. Genelde fikirlerimi seyahat ederken bulurum, tatilde, galeri gezerken, arabayla işe giderken. Tek yapmanız gereken etrafa bakmak.
Her sezon 12 değişik koleksiyon çıkıyor. Adınızı taşıyan her koleksiyonla bire bir ilgileniyor musunuz?
- Erkek ve kadınlar için ayrı koleksiyonlar tasarlıyorum ve tabii ki bana bu konuda yardım eden bir tasarım ekibim var. Her hafta onlarla bir araya gelerek fikirlerin üzerinden geçip koleksiyonları oluştururuz. Ben asla farklı koleksiyonlar tasarlamayı planlamadım, işi geliştirdikçe farklı müşteriler için farklı tasarımlar yapmanın iyi olacağını düşündük. Böylece farklı beğenilere sahip insanlar aynı anda Paul Smith’ten alışveriş yapabiliyor. 18 yaşında öğrencilerden 50 yaşındaki işadamlarına, oyuncu, müzisyen ve tasarımcılara kadar farklı müşterilere ulaşıyoruz.
MODADA GAY’LERİ TAKİP EDEN KAZANIYORNasıl oluyor da sizin gibi yalnızca kadınlarla ilgilenen biri, gay’lerin moda anlayışına uygun tasarımlar yapıyor? Yoksa bu ticari bir hareket mi? Malum günümüzde trendleri onlar belirliyor?
- Geleneksel olarak gay erkekler ile kadınlar daha açık görüşlüdür, yeni fikirlere açık, frapan ve cömert olurlar. Moda sektöründe gay’leri takip eden kazanıyor. Onların beğeneceği şeyler tasarlama taktiği iyi işliyor.
Erkek modasında bu kadar çok renk kullandığınız için başlarda birileri size deli demedi mi?
- İşe ilk başladığım zaman iyimser olmak ve farklı bir şey yapmak istiyordum. Renkleri kullanmak bana farklılık kazandırdı. Sırrım şu: Renk kullandım ama çok abartmadım. Bir gömleği fosforlu yeşile boyamadım. Onun yerine beyaz gömleğin üzerine yeşil puantiyeler yaptım. Ya da kravatı ya da süveteri yeşil olarak tasarladım, asla tüm kıyafeti değil.
Paul Smith markasının kadın koleksiyonu olmazsa olmaz mıydı?
- Olmazdı. Çünkü birçok kadın, erkek koleksiyonundan alışveriş yapmaya başlamıştı. Kadın giyim koleksiyonumuzu geliştiriyoruz ve erkekte yarattığımız gibi farklı zevklerde müşterilere ulaşmak istiyoruz. Günümüz kadını giyimde çok yaratıcı. Blazer bir ceketi kot pantolon üzerine ya da günlük bir parka paltoyu şık bir elbise üzerine giyebiliyor. Kadınlara farklı koleksiyonlar sunmak bana kendi fikirlerimi özgürce ifade edebilme şansı veriyor.
Kadın koleksiyonlarınızdaki maskülen çizgi hep devam edecek mi?
- Bizim feminen parçalarımız da var.
Eşiniz işinize ne kadar müdahale eder?
- Eşim ve ben bu işi birlikte yarattık. Kendisi Paul Smith’in ilk tasarımcısı ve işin başında bana bu işi öğreten kişi. Bu işi birlikte büyüttük ve halen ne olup bittiğiyle yakından ilgileniyor.
Sizden sonra bu markanın ne olacağını hiç düşündünüz mü?
- Umarım şu an taşıdığı ruhu taşıyor olur ve şimdiki gibi dürüst ve ayakları yere basan halini korur.
Son olarak bana başarınızın sırrını söyler misiniz?
- Yaratıcılık ve iş dünyası arasındaki denge ve maaşımızı müşterilerimizin ödediğini hep hatırlıyor olmak.
BAYILIYORUM Kıyafetlerimi defilede gördükleri gibi değil de kendi içlerinden geldiği gibi giyen müşterilere bayılıyorum. Bazıları öyle farklı kullanıyorlar ki, kendi yarattığım şeyi tanıyamaz oluyorum. Ama en çok böyle anlarda tatmin oluyorum.