Oluşturulma Tarihi: Eylül 02, 2007 00:00
İstanbul’un sanat ortamı inanılmaz hareketli bir haftaya giriyor.
10. Uluslararası İstanbul Bienali’nin resmi açılışı 7 Eylül Cuma günü 19.00’da Salıpazarı Antrepo No:3’te gerçekleştirilecek.
Pek çok sanat galerisi de adeta nefesini tutmuş bu startı bekliyor.
Neden böyle bir nefes tutulması yaşandığını anlatayım.
Bienalin açılışı için İstanbul’a 3000’e yakın konuk geliyor. Bu konukların 300’den fazlası dünyanın 35 farklı ülkesinden gelen sanat eleştirmenleri ve gazeteciler.
Bu gazeteciler arasında Ermenistan’dan, Brezilya’dan, Avustralya’dan, Hırvatistan’dan bile gelenler var.
Fransa, İtalya, İspanya, İsveç, Bulgaristan ve Yunan televizyonları da takip ediyorlar bienali.
İspanya’nın en büyük gazetesi El Pais, İngiltere’den Sunday Times, Almanya’dan Frankfurter Allgemeine Zeitung, Fransa’dan Le Monde ve İtalya’dan La Repubblica gibi büyük gazeteler İstanbul’a bienali izlemeye temsilcilerini gönderiyorlar.
Dünya sanat piyasasının öncüleri sayılan MOMA, TATE, Pompidou gibi pek çok kurumun yöneticileri de İstanbul’a bienal için gelenler arasında.
Bütün bu konuklar 5 Eylül akşamı İstanbul’da olacaklar.
FIRSATI KAÇIRMADILAR
Eh dünyanın sanata açılan gözü İstanbul’a çevrilmişken bundan yararlanmak gerekir.
İstanbul’un güncel sanat piyasası da işte tam bu nedenle bütün bu önemli konukları kendi galerilerine getirip sanatçılarını göstermek istiyor.
Galerilerin normalde sezon açılışları ekim başıdır. Bu yıl hemen hepsi eylül başına aldılar açılışlarını sırf bu yüzden.
"Bienale Paralel" başlığı altında toplam 42 güncel sanat etkinliği düzenleniyor.
Şu anda sanat çevresi için Abdullah Gül’den bile daha önemli tek bir isim var. İKSV’nin dış basın koordinasyonunu yapan Üstüngel İnanç.
Herkes kendi sergi broşürünü, tanıtım kitapçıklarını, İstanbul Bienali’nin konuk dosyalarına katabilmek için yarış halinde...
Bu arada İstanbul Bienali’nin açılışına katılacak yabancı konuklar için Sabancı Müzesi de Salıpazarı’ndan Emirgan’a tekne seferi koyacakmış.
Deutsche Bank ve Sabancı Koleksiyonu’ndan seçmelerin yer aldığı Habersiz Buluşma sergisiyle eleştirmen ve gazetecileri haberli olarak buluşturmak için.
Neyse, enteresan bir haftaya giriyoruz anlayacağınız. Sokak aralarında eleştirmen ve gazeteci kovalayan galeri sahiplerine rastlarsanız sakın şaşırmayın.
Perihan Mağden’in son romanını Okan Bayülgen filme çekecek
Okan Bayülgen’in televizyon programlarına bir süre ara verme kararı aldığını biliyorsunuzdur. Bu molaya gerekçe olarak dinlenmek istediğini, farklı şeylerle ilgileneceğini söylemişti.
Bayülgen çok da farklı bir alan seçmemiş bunun için. Daha önce oyunculuk yaptığı sinema dünyasında bu kez yapımcı olarak yer almaya hazırlanıyormuş. Bunun için bir
film prodüksiyon şirketi kurmuş bile ve görüşmelere başlamış.
Geçen hafta Perihan Mağden’le buluşmuş son romanı "Biz Kimden Kaçıyorduk Anne"nin film hakları için.
Eğer gerçekleşirse ilk filmleri de bu olacakmış.
Doğrusu roman çok güzeldi.
Okan Bayülgen ekibinin elinden çıkacak filmin de iyi olacağını tahmin ediyorum ve şimdiden merakla bekliyorum.
Şakir Eczacıbaşı sanal álemde nasıl reklamcı oldu
İnternet uyanıklarının ünlü kişilerin isim haklarını kendi adlarına tescil ettirip sonra da para sızdırmaya çalışması yeni bir şey değil.
Son olarak böyle bir olayla karşı karşıya kalan Şakir Eczacıbaşı oldu.
sakireczacıbasi.com.tr adresine girdiğinizde ne bulmayı umarsınız?
Şakir Bey’in fotoğraflarının sizi karşılamasını, sanat adına yaptıklarını, blogunu vs.
Ama hayır, bir süre öncesine kadar bu adrese girdiğinizde karşınıza bir reklam şirketi çıkıyordu.
Bunu öğrenen Şakir Eczacıbaşı avukatı aracılığıyla isminin internet uzantısını tescil ettiren kişiyle temasa geçmiş.
Adam, bu isim hakkını alalı çok oldu diye savunmaya kalkmış kendini.
Şakir Bey çıldırmış tabii bunu duyunca, "Ne demek isim hakkını alalı çok oldu? Ben de doğduğumdan beri bu adı taşıyorum" demiş.
Neyse olay tatlıya bağlanmış ve Şakir Bey sanal álemde de kendi adına sahip çıkmış.