Cahit AKYOL / cakyol@hurriyet.com.tr
Oluşturulma Tarihi: Aralık 27, 2009 00:00
Türkiye’de toplam 100 kişinin yaptığı bir meslek var. Kendilerine nü model diyorlar. Üniversitelerin resim, heykel bölümleri ve özel sanat atölyelerinde çırılçıplak poz veren kişiler bunlar. Yaptıkları iş yasal. Ama sadece çok yakınları ve çok güvendiklerine söyleyebiliyorlar. Hatta birçoğu takma isim ya da rumuz kullanıyor. Aralarında evli olanlar da var, çocuk sahibi anneler de. Hepsinin de bu mesleği yapmasının temel nedeni para kazanmak. Meslekleri kolay mı? Hayır. Çok mu para kazanıyorlar? Hayır. İşleri sürekli mi? Hayır. Aksine ne zaman modellik işi çıkacağı belli değil. Yaz aylarında tatiller nedeniyle işler kesat. Kışın da çırılçıplak saatlerce poz verirken üşüyorlar. 45 dakika kıpırdamadan poz verip, 15 dakika dinlenme hakları var. Verdikleri poz karşılığında saatte 25-35 lira arasında para alıyorlar. Günde 3-4 saat çalışıyorlar.
E.K. 24 yaşında. Üniversite öğrencisi. 4 yıldır nü model olarak çalışıyor. Mesleğe başlamasını şöyle anlatıyor: “Annem ve babam ben küçükken ayrılmış. 20 yaşıma kadar annemle aynı evde oturdum. Sonra yalnız yaşamaya başladım. Ancak ev kirası, genel giderler annemden aldığım harçlığın üstündeydi. Bir kafede garsonluk yapmaya başladım. Az para kazanıyordum. Sonra bir kız arkadaşım bana bir sanat galerisinde çıplak poz verdiğini söyledi. ‘Sen de yapabilirsin’ dedi. Ben hayatımda plajda üstsüz bile güneşlenmemiştim. Başta insanların karşısında nasıl soyunurum dedim. Ama düşününce teklif bana ters gelmedi. Sonra kazanacağım parayı hesap ettim. O para benim kirama da yetiyordu, genel giderlere de. Hatta fazla iş çıkarsa para bile biriktirebilecektim. O gece evde arkadaşım bana nasıl poz vereceğimi, nasıl durmam gerektiğini öğretti. Onunla küçük bir prova yaptık. Yanında soyundum, sorun yoktu. Ertesi gün sanat galerisindeydim. Kısa bir görüşmeden sonra, yarın gel dediler.”
SOYUN DEDİLER TER BASTIE.K.’nın işteki ilk günü ise oldukça zor geçmiş: “Sanat galerisine girdiğimde 7-8 ressam büyük bir salonda oturmuş resim yapıyorlardı. Beni küçük bir odaya alıp, ‘Burada soyun’ dediler. Bornozumu giyip dışarı çıktım. Galeri sahibi beni ressamların karşısındaki kırmızı koltuğun önüne çağırdı. Bornozu üzerimden ayaklarıma doğru yavaşça kaydırdım. Bir anda ter bastı. Hiç bu kadar terlememiştim. O 45 dakikalık ilk ders boyunca sürekli kafamda ‘Burada ne işim var’, ‘Ne yapıyorum’ gibi sorular dolaştı. İkinci derste rahatladım, her şey normale dönmüştü. Çünkü müstehcen duygularla bakan yoktu, herkes işini yapıyordu. Kalabalık bir otobüs veya Taksim Meydanı daha tehlikeli. Çıplak poz verirken değil de sokakta giyinik yürürken taciz ediliyorsunuz. Ressamlar, heykeltıraşlar bizleri obje gibi görüyor. Bu iş mesleğim oldu. Kafeyi bırakıp modelliğe ağırlık verdim. İki ay sonra da erkek arkadaşıma söyledim, o gün benden ayrıldı. Şimdiki erkek arkadaşım anlayışlı, bunu meslek olarak görüyor.”
İLK ÖNCE KAYNANAMA SÖYLEDİM
A.D. Rus asıllı bir nü model. 40 yaşında. 10 yıl önce tatil için Türkiye’ye gelmiş, bir Türk’e âşık olmuş, sonra da evlenmişler. Ankara’da yaşıyor. Ülkesinde de aynı işi yaptığını söylüyor: “Türkiye’ye gelince mesleğime ara verdim. Bir süre sonra evin bütçesine yardımcı olmam gerek diye düşündüm. Çeşitli işlerde çalıştım, uyum sağlayamadım. Bir gün bir gezete haberi hayatımı değiştirdi. Bir ressam sergi açmış, bu sergideki resimleri yaparken de 60 yaşındaki büyükannesi ona nü modellik yapmış diye yazıyordu. Ben de eski mesleğimi yapabilirim diye düşündüm. Hemen kayınvalidemin evine gittim. Başı bağlı, namaz kılan bir kadındı. Konuyu açtım, ‘Ben namusumla bugüne kadar bu işten para kazandım. Türkiye’de de yapmak istiyorum’ dedim. ‘Kararı kocan verir’ dedi. Kocamın tepkisi ise ters oldu, ‘Delirdin mi’ diye çıkıştı. İkna ettim, bir galeride iş buldum. 4 yıldır bu işi yapıyorum. Bir üniversitede kadrolu modelim. Kadrom model olarak değil de idari bir iş üzerinden görünüyor. Eşim ve kayınvalidem biliyor. Ama en büyük korkum çocuğumun öğrenmesi. İş olduğu günler, günde 3 saat çalışıyorum, 90 lira alıyorum.”
ANNEM SAPIK MISIN DEDİC.Z. ise 25 yaşında ve Ankaralı. Bilkent Üniversitesi Bilgisayar ve Öğrenim Teknolojileri Bölümü’nde okuyor. Annesi öğretmen. Modelliğe nü poz veren bir kız arkadaşının sayesinde başlamış. Çıplak poz vereceğini annesine söylediğinde ilk tepkisi “Oğlum sen sapık mısın?” olmuş ama sonra kabullenmiş: “Modellikle cep harçlığımı, benzin paramı çıkartıyorum. Bunun yanı sıra sanatçılara yardımcı oluyorum. Mesleğimi duyan arkadaşlarım ‘Sen teşhirci misin’ diye soruyorlar. Ben işimi yapıyorum. Bazen yatarak kımıldamadan poz vermem gerektiğinde tatlı tatlı kestirdiğim de oluyor. Konsantrasyonum güçlendi, kendimi insanlardan izole etmeyi öğrendim. Ne olursa olsun, bence keyifli”.
DOKTOR İÇİN KADARVA NE İSE RESSAM VE HEYKELTIRAŞ İÇİN NÜ OGüzel sanatlar ve tasarım fakültelerinin bulunduğu üniversitelerin bazılarında nü model kullanılamıyor. Nü modele ihtiyaç olmadığından değil, okullardaki siyasi toplulukların uzantılarının nü modellere karşı olmasından. Esasında bir doktor adayının kadavra ile çalışması ne kadar gerekli ve önemli ise sanat ya da tasarım eğitimi alan bir öğrencinin de nü modelle çalışması aynı derecede önemli. Nü çalışmalar öğrencilere öncelikle insan anatomisini öğretmek amacıyla yapılıyor. Modeller sanatçıların karşısında çıplakken seyirlik bir nesne ya da erotik bir imge olarak değil, bir ifade biçimi olarak orada duruyor.
EN BÜYÜK SORUN EMEKLİLİK KÜÇÜK SORUN ENFEKSİYONLARÜniversitelerin heykel, resim bölümlerinde poz verenler 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında ‘geçici personel’ statüsünde görev yapıyor. Soğuk günlerde çırılçıplak poz vermek kolay değil. Ortam ne kadar sıcak olursa olsun yine de üşüyorlar. Bunun için yanlarında elektrikli bir ısıtıcı olmasını istiyorlar. Meslek hastalıkları ise kalp-damar, eklem rahatsızlıkları, tabii ki kış enfeksiyonları. İşleri meslek olarak kabul edilmediği için emeklilik haklarının bulunmadığını vurguluyorlar. “Biz ne işçiyiz, ne de memur. Düzenlemede ismimiz ‘canlı model’ diye geçiyor. Ama meslek tanımımız ne yazık ki yok. Ne emeklilik, ne de kıdem tazminatı hakkımız var. Kısacası, işten çıkarıldığımızda ortada kalıyoruz” diyorlar.