Gávur İzmir’i kucaklama sırası sizde

Güncelleme Tarihi:

Gávur İzmir’i kucaklama sırası sizde
Oluşturulma Tarihi: Ocak 19, 2008 00:00

Muammer Ketencoğlu, dünyanın bütün seslerine açık bir müzisyen. Türkiye’deki müziği etkileyen sesleri seçer, izini sürer, nereye kadar ulaşmışsa peşinden gider. Şarkılarını sessiz sedasız söyler ama onu tanıyanlar, nereye gitse takip ederler. Sessiz ünü memleket sınırlarını aştığından, tüm Balkan ülkelerinde fanları vardır.

Yurtdışında 33 konser vermiş, International Herald Tribune, Jerusalem Post, Elefterotipia, Froots Magazine gibi gazete ve dergilerde hakkında yazılar yayınlanmış, Hollanda, Polonya, Kıbrıs, Belçika, Yunanistan, Almanya gibi ülkelerde radyo programlarına çıkmıştır. Bu hafta piyasaya çıkan son albümünün onun kariyerinde özel bir yeri var. Çünkü, ilk kez kendi köklerine yani İzmir’e doğru bir yolculuk yapıyor. "İzmir Hatırası", bu kentte yaşamış milletlerin sesini taşıyor. Türk, Rum ve Ladino (Yahudi İspanyolcası) ezgilerinden oluşan 17 parçadan oluşuyor. Biz de onunla, İzmir’e bir zaman yolculuğu yaptık.

Sesi ve kokusuyla kalbimde yeri çok büyüktür İzmir’in. Çok küçükken Tire’den İzmir’e sabah beş treniyle yapılan ve günler öncesinden sabırsızlıkla beklenen yolculuklar. Sokak satıcıları. Sayesinde mutluluğun zirvesine çıktığım, hayatımın ilk çalgısı, Kemeraltı’ndan alınan oyuncak keman. Çocukluğumun en güzel günleri Bornova Körler Okulu’nda geçti. Münevver öğretmenim sayesinde hayata, Bayram öğretmenim sayesinde müziğe bağlandım. İlk kez 11 yaşında Efes Oteli’nde sahneye çıktım. Ama ille de Karşıyaka vapuru! Ailemle yaptığım her İzmir yolculuğunda ne yapar eder kendimi o vapura bindirtirdim. Haşlanmış mısır aldırır, koçanını da denize savururdum. Mısır koçanı ile denizin buluşma sesi çok hoşuma giderdi. Bu yüzden büyümekteyken beni besleyen o yaşlı şehre daha önce hiç sunulmamış bir hediye bırakmak istedim. Eski İzmir’in çokkültürlü yaşamı üstüne çok şey yazıldı. Ancak bugüne dek binlerce yıllık bu şehrin önümüze serdiği zengin ve karmaşık müzik geleneğini bize bütünlüklü olarak sunan kitaplar, albümler yayınlanmadı. İzmir Hatırası’yla bu tür bütünlüklü çalışmalara bir başlangıç yapmak istedim. Katkıda bulunan müzisyenleri de albümün bu çokkültürlü ve özgün yapısına uygun olarak özenle belirledim. Artık bundan sonra söz müziğin. Yüzyıllardan beri benzerlik ve farklılıklarıyla beraber İzmir’de yaşamış Türklerin, Rumların ve Yahudilerin anlattıklarına kalbinizi açma sırası sizde. Gávur İzmir’i kucaklama sırası sizde.

1922 öncesine yolculuk

Muammer Ketencoğlu, 1964’te İzmir’in Tire İlçesi’nde doğdu. Müzik eğitiminin temelleri körler okulunda atıldı. Çalgılar içinde en duyarak, en severek çaldığı akordeonu seçti. 1983’te Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’ne başladığında değişik ülkelerin halk müziklerine ilgi duydu. Çağdaş Yunan müziği, Laika ve Rebetika ile tomurcuklanan bu ilgi, genişleyerek Balkan ve Batı Anadolu müziği ağırlıklı bir temele oturdu. Özellikle 1989’dan sonra folklor üzerine yoğunlaştı. Bu çalışmalar, hem kendi repertuvarını zenginleştirdi, hem de dünyanın dört bir yanından müzik ve belge içeren çok kapsamlı bir arşivin doğmasını sağladı.

Tire, onun hayatında önemli bir rol oynadı. Mevlevi geleneğinin hálá varlığını sürdürdüğü ilçede müzik hayatın vazgeçilmez bir parçası çünkü. Kemani Fikret Karahan ve neyzen Aziz Şenol Filiz de onun gibi Tire’de yetişmiş sanatçılar. Ketencoğlu, bir zamanlar çarşısında 10’dan fazla dilin konuşulduğu bir kasabada büyümüş olmanın yararlarını müzik yaparken fark etti. Annesi Münevver Hanım’ın sesi çok güzeldi. Gittiği düğünlere, kına gecelerine oğlunu da hep yanında götürürdü. Böylelikle Ketencoğlu’nun kulakları kadınların şen türküleriyle doldu.

Dayısı Ali Rıza Su da Tire Belediye Bandosu’nun şefiydi. Halkevleri kapandığında ilçedeki şubeden aldığı eski bir akordeonu yeğenine veren de o olmuştu: "Dayım bandoda trompet de çalardı. Hem de çok iyi. Tören günlerinde annemin elinden tutar, heyecanla kasabanın merkezinde, kalabalığın en önünde yerimizi alırdık. Bando takımı tam yanımızdan geçerken dayım bana döner ve kulağıma yaklaşarak trompeti üflerdi. Benim için bayram işte o an başlardı" diye anlatıyor Ketencoğlu.

İZMİR ÜÇLEMESİNEÜÇ DİLDEN KOLAJ

İşte Muammer Ketencoğlu, aradan yıllar geçip dünyayı gezip dolaştıktan sonra, "artık doğduğum toprakların hakiki seslerine geri dönme zamanı geldi" diye düşündü ve Ege’nin yolunu tuttu. İzmir türküleri denildiğinde, "İzmir’in Kavakları" gibi zeybek havaları geliyor çoğumuzun aklına. Ketencoğlu, İzmir türkülerinin bundan ibaret olmadığını bildiği için son albümünü hazırlarken İzmir’de yaşamış tüm milletlerin sesini toplamaya çalıştı. Albümün kaynaklarını şöyle anlatıyor:

"İzmir Hatırası 1922 öncesi İzmir’ine kısa bir yolculuk. Ancak bu yolculukta, o dönemde sokaklarında yankılanmış onlarca dilden yalnız üçünü duyacaksınız: Türkçe, Rumca ve Yahudi İspanyolcası (Ladino). Türkçe türküleri seçerken türlü kaynaklardan yararlandım: Annemden öğrendiklerim, TRT Türk Halk müziği repertuvarı, Ali Fuat Aydın’ın derlemeleri ve kimi taş plak kayıtları. Albümde yer alan dört İzmir Rum şarkısını, dinlediğim yüze yakın şarkıdan seçmek güç oldu. İzmir Yahudi halk şarkıları konusunda ise Jak Esim imdadıma yetişti. Onun doksanlı yıllarda yaptığı derlemelerden daha mükemmel bir kaynak olamazdı. Böylece daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış iki Yahudi halk şarkısı albümü taçlandırdı. Tam burada albümün beşinci parçasına, benim verdiğim adıyla İzmir Üçlemesi’ne değinmek gerekir. İzmir Üçlemesi bu albümün bir özeti; Türkçe, Rumca ve Yahudi İspanyolcası’nda söylenen ve birbirine çok benzeyen ezgilerin birer kıtasını birleştirerek özgün bir kolaj oluşturdum."

ERMENİ VE LEVANTEN TÜRKÜLERİNİ BULAMADIM

Ketencoğlu bu albümde, İzmir tarihine derin izler bırakmış olan Ermenilerin ve levantenlerin de türkülerinin yer alması için çok çabaladı ama bulamadı. Bunu Ermeni ve levantenlerin kentli olması, daha çok Batı müziği ile Türk Sanat Musikisi terbiyesi içinde yetişmelerine bağlıyor. Ama yine de bu albümde, İzmirli Ermeni şarkıcı ve udi Markos Melkon Alemşeryan’ın sesiyle ünlenen Rum şarkısı Dervisaki’ye yer verdi.

Ketencoğlu albümün çıkış aşamasında bir sponsor aramaya başladı. Öztüre Holding’in patronu Nezih Öztüre, bir yıl süren çalışmaya büyük destek verdi, tüm masrafları karşıladı. Aralarında Cengiz Onural, Baki Kemancı, Hüsnü Şenlendirici, Stelyo Berber, Göksel Baktagir, Engin Aslan, Jak ve Janet Esim, Panagiota Mihalevi, Serap Çağlayan gibi isimlerin yer aldığı 40 sanatçı albüme katkı sağladı. Albümle birlikte yayınlanan İngilizce ve Türkçe kitapçıkta, İzmir Türk Halk Müziği, İzmir Yahudileri Tarihi ve Müziği, İzmir Rum Halk Müziği tek tek ele alınıyor; yazılara ve şarkı sözlerine İzmir’in eski günlerine ait fotoğraf ve gravürler eşlik ediyor.

ALBÜMDEKİ 14 ŞARKI

Uçan Kuşlar İzmir’den asker türküsü. Ketencoğlu, bunu Bornova Körler Okulu 2. sınıf öğrencisiyken öğretmeni Kazım Bozkurt’tan öğrenmiş.

Mendilimin Ucuna Sakız Bağladım Sakız İzmir Urla’dan mizahi kadın ağzı türkü.

Hicaz Taksim Murat Aydemir’in tamburuyla.

Esma İzmir’den bir aşk türküsü.

İzmir Üçlemesi En Este Mundo adlı Yahudi halk şarkısı, Oduncular Dağdan Odun Endirir adlı Tire aşk türküsü ve Ipopsia Na Min Ehis adlı İzmir Bayındır’dan Rum aşk şarkısı bu üçlemede bir araya geliyor.

Ta Salvari İzmir’den mizahi Rum halk şarkısı. Delikanlıyla kızın atışması.

Alt’ay Oldu Ben Bu Dağı Aşalı Bayındır’dan kadın zeybeği. Ketencoğlu’nun eşi Deniz Ketencoğlu okuyor.

Hürmüz Hanım İzmir’den bir aşk türküsü.

Muhayyer Taksim Derya Türkan’ın kemençesiyle.

Milo Mu Ke Mandarini İzmir’den Rum aşk şarkısı. İlk kez 1927’de Marika Papagika plağa okumuş.

Segah Taksim Hüsnü Şenlendirici’nin trompetiyle.

Üç Kemerin Direği Muammer Ketencoğlu bu zeybeği trompet ustası dayısı Ali Rıza Su’ya ithaf ediyor.

Alma Miya İzmir’den Yahudi aşk şarkısı.

Şu İzmir’den Çekirdeksiz Nar Gelik Aşk ve ayrılığa dair kadın zeybeği.

To Dervisaki 1910’larda Kostas Karipis plağa okumuş. Markos Melkon Alemşeryan 1950’lerde söylemiş.

Gökçen Efe’m: Ödemiş’ten bir zeybek.

Yalo Yalo: Alaçatı’dan sirto formatında Rum aşk şarkısı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!