Güncelleme Tarihi:
"Binbir Gece" dizisinde Yonca Cevher Yenel’in canlandırdığı, ailenin mirasına ortak olabilmek için erkek çocuk doğurma hırsıyla yanıp tutuşan, kendi çıkarları doğrultusunda yaşayan ve bu uğurda kötüleşen Füsun karakteri, Şehrazat kadar ön plana çıktı. İşte "Binbir Gece"nin kötü kalpli Füsun’undan Kelebek’e çok özel açıklamalar...
Öncelikle sizi daha yakından tanıyalım...
- 1972 doÄŸumluyum. 1994 yılında konservatuvardan mezun oldum. 1991 yılında dublaj sanatçılığına baÅŸladım. Birçok tiyatro oyunu ve dizide rol aldım.Â
Aynı zamanda sanatçı bir babanın, Mahmut Cevher’in kızısınız...
- Evet...
Baba-kız olarak ilişkiniz nasıldır?
- Babamla arkadaş gibiyiz. Yıllardır hep böyledir. Ben tek çocuğum... Şımartılmadan, çok özgür bir çocuk olarak büyütüldüm. Annem ilkokul öğretmeniydi. Onun eğitimci olması, babamın sosyal yaşam içerisinde çok fazla bulunması, benim güzel bir çocukluk geçirmemi sağladı. Çok özgür, mutlu bir çocukluk ve gençlik yaşadım.
Babanız, bu sektörün içinde olup da bir o kadar dışında kalmayı başarabilmiş ender isimlerden. Sanırım siz de onun yolundan gidiyorsunuz...
Kaç yıldır dizilerde oynuyorsunuz?
- Bugüne kadar 15 dizide oynadım. İlk dizim 1993 yılında Osman Seden’in çektiği "Gurur"dur. Çok güçlü bir kadroydu. Son yıllarda ise "Asmalı Konak", "Avrupa Yakası" ve "Gözyaşı Çetesi"nde oynadım. Şimdi de "Binbir Gece"deyim.
18 yaşında bu işe başladığınızda hayaliniz neydi?
- Çok belirgin hedeflerim yoktu. Sadece mutlu olduğum şeyleri yapmak istiyordum. Mutsuz, sadece para kazanmaya ve şöhret olmaya odaklı bir hayatı hiç istemedim. İsteseydim, bu işi yapmazdım.
Sizin döneminizden şu an çok şöhretli olan birçok oyuncu çıktı. Meltem Cumbul, Hande Ataizi vs... Hiç hayıflandığınız olmadı mı?
- Asla. Bu biraz da şans işidir. Bazen istersiniz, olmaz! Ünlü olacağım diye ortaya çıkıp, ünlü olmak çok zor. Bir de ünlü olmak ne demek, bunu da tartışmak gerek. Ünlü olmak benim çok istediğim bir şey değildi. Yaptığım iş ile düşündüklerim arasında bir tezatlık var ama böyle hissediyorum.
Kendinizi şanssız mı görüyorsunuz?
- Hayır, ben çok şanslıyım. Sadece merdivenleri hızlı çıkmadım. Ağır ağır, daha kendimden emin, ne yaptığımı bilerek çıktım.
Ağır adım atarken, diÄŸer meslektaÅŸlarınızın hızla yanınızdan geçip zirveye çıkması sinirinizi bozmadı mı?      Â
- Hayır, asla! 34 yaşındayım, belki "Binbir Gece" dizisiyle ünlü olmuş olabilirim ama bu durum canımı acıtmadı. Diğerlerinin yanımdan koşarak yukarılara çıkması da öyle... Çünkü ben o kadar hızlı koşmayı tercih etmedim. İstemediğiniz bir şeyden niye canınız acısın ki? Ben hırslı biri değilim. Elimdekilerle yetinmesini bilirim. Belki de bundan dolayı ağır adımlar atıyorum. Derdim ün değil.
- Ünlü olmak çok kolay. Görüyoruz işte... Ne ünlüler var! İçi bomboş insanlar, saçma sapan konularla ünlü oluyor. Eğer ün buysa, ben ünlü olmak istemem. Yaptığım işler, oynadığım roller insanlara bir şeyler verebiliyorsa, o zaman ünlü olmayı kabul edebilirim. Bunun dışında, özel hayatla, birilerine sataşmakla ünlü olmak istemem. İçi boş sohbetlerle, insanların hayatlarını meşgul etmemeliyim.
KAYINVALÄ°DEMLE ANNE-KIZ GÄ°BÄ°YÄ°Z
Hiç başrolde oynama arzunuz olmadı mı?
- Hayır ama bekliyorum! Bir zamanı var elbette. Bu şans kimisinin ilk projesinde yüzüne güler, kimisinin de 20’nci projesinde. Benim hayatımda da güzel şeyler oldu, olmaya devam edecek. Herkesin kısmeti kendinedir. Tiyatrolarda oynayan çok başarılı oyuncular var. Bir gün ölüp gidiyorlar ve kıymetleri bilinmiyor. Belki benim de sonum öyle olacaktır.
Bazıları için "Çok başarılı, yetenekli bir oyuncu ama ışığı yok" denir. Size göre o ışık nedir?
- Tiyatro sahnesinde kendimi çok farklı hissediyorum. Oradaki ışığım çok farklıdır mesela... Orada büyüyorum, coşuyorum. TV’deki ışığı bilmiyorum. O ışık seksi olmak mı, skandal yaratmak mı, nedir bilmiyorum? Böyle olmayan oyuncular da var. Onları bu kategoriye sokmak istemem. Ama genelinde böyle bir durum söz konusu. Belki de ben o yüzden mi ünlü olamadım acaba. Hay Allah ya... Ben böyle iyiyim gerçekten.
Peki... Gelelim "Binbir Gece"deki rolünüze... Gerçek hayatın içinde de var olan, korkunç bir gelinsiniz. Şu sıralar herkes sizden nefret ediyor!
Bunu kayınvalidenize ve kayınpederinize sormak gerek...
- Kayınpederim ne yazık ki yaşamıyor. Ama kayınvalidemle aramız çok iyi. Bizim çok güzel bir ailemiz var. Anne-kız gibiyiz kayınvalidemle.
Kaç yıldır evlisiniz?
- 3.5 yıldır.
Ne iş yapıyor eşiniz?
- Eşim Ali Yenel sahne tasarımcısı. Aynı tiyatroda çalışıyoruz. Kendi alanında çok güzel işlere imza atmış biri... Ödülleri olan bir sahne tasarımcısı. Onunla gurur duyuyorum.
ROLÜME BABAMLA ÇALIŞTIM
Neyse... Füsun’a geri dönelim...
- Füsun, dışarıdan bakıldığı zaman kötü... Ancak onun penceresinden bakıldığında o kadar kötü bir durum yok. Kendi çıkarlarını, kendi yaşam tarzını o kadar önemsiyor ki, mal, mülk, para, iktidar, dolayısıyla da oğlan çocuk doğurma hırsı var. Oğlan çocuk doğurursa, ailenin mirasına ortak olabilecek. Hatta dizinin bir bölümünde Füsun’un şöyle bir lafı var; "Tam da oğlan çocuğu doğuracağım diye itibar görmüşken" diyor. Ne yazık ki böyle bir gerçek var hálá ülkemizde. Erkek olunca ne oluyor, benim aklım almıyor ki... Soyad devam edecekmiş... Etmesin! Ne kız çocukları var, 10 erkeğe bedel. Bu nasıl
Anlaşılan rolünüzü çok sevmişsiniz...
- Evet, çok sevdim. İlk teklif geldiğinde çok heyecanlandım. Hemen Hürrem Sultan ve Kösem Sultan’ı okumaya başladım. Sonra babamdan büyük destek aldım. Onunla çalıştık. Füsun’un o ailedeki konumu gerçekten çok zor. Çünkü kimse onu oğlan doğur diye zorlamıyor ya da oğlan doğurmadı diye dışlamıyor. Bu kadının tamamen kendi hırsı. Mutlaka geçmişte bir şeyler yaşamış ki erkek çocuğuna aklını takmış. Üçüncünün de kız çocuk olması Füsun için büyük yıkım ve bu durum onu daha da hırçın hale getirecek. Hiç yumuşamayacak.
Şehrazat’ın da oğlu var... Nasıl yumuşayabilir ki?
- İşte asıl tehlikeli olan o... Şehrazat’ın oğlu önceden kabul görmediği için Füsun rahattı, problem yoktu. Çünkü Kaan istenmiyordu. Şimdi kabul edilen bir erkek torun var ortada. Dolayısıyla Füsun’un şu an içinde bulunduğu durum çok vahim. Acilen B planı uygulaması gerek. Bu plan onu daha da hırçınlaştıracak.
Sokaktaki vatandaşın tepkisi nasıl?
- İnsanlar bunun bir rol olduğunun farkında. Füsun’dan bu kadar nefret ediliyorsa, Yonca’nın başarısıdır diye bakıyorlar. Sadece soğuk bulunuyormuşum. Gerçi soğuk da değilim.
Kesinlikle değilsiniz. Çok şekersiniz.
- Bunun altını çizin olur mu?
Ortada bir ahlaksız teklif yok
Peki Şehrazat’ın durumu için neler söylemek istersiniz?
Bir kere ortada ahlaksız teklif diye bir şey yok. Onur direkt olarak birlikte olmak için Şehrazat’a para teklif etmiyor ki... Önce Şehrazat patronundan borç istiyor, o borcun karşılığı olarak Onur bu teklifi yapıyor. Şehrazat da çocuğunun hayatı söz konusu olan bir anne olarak, bence en doğru kararı veriyor. O yüzden buna ahlaksız teklif olarak bakmamak gerek. Bence hata baştan yapıldı. Onur da ahlaksız değil ki...
* Bakalım Şehrazat Füsun’un şerrinden nasıl payını alacak?
Röportaj: Sema DENKER