Fuardan portreler: Onur Konuğu İlhan Berk

Güncelleme Tarihi:

Fuardan portreler: Onur Konuğu İlhan Berk
Oluşturulma Tarihi: Ekim 25, 2002 16:05

Gözünden hemen hemen hiç çıkarmadığı siyah gözlükleri sanki dünyaya açılan bir şiir penceresi İlhan Berk´in. Şiirleri dışında, düzyazı olarak da kaleme aldığı her şey adeta şiire dönüşüveriyor. Ama onu gördüğünüzde de zaten bir şairle karşı karşıya olduğunuzu hemen anlarsınız. Hiç bir kelimesini okumamış olsanız bile. Giyimiyle, tavırları ve konuşmalarıyla şair imajını tam anlamıyla dolduran biri. Bodrum´u kendine mesken edinen, Halikarnas Balıkçısı´ndan sonra adı Bodrum´la bütünleşen bir edebiyatçı İlhan Berk. Yayın dünyasının merkezinden uzak da olsa, ürettikleriyle o dünyanın hep orta yerinde duruyor.

Haberin Devamı

CENNETİ DÜŞÜNEN ŞAİR YOKTUR

- Yıllardır Bodrum´u kendinize mekan seçtiniz. İstanbul´u merkez kabul edersek, bu uzaklaşmanın nedeni nedir?

Bodrum´u, burda bir evimiz olduğu için seçtik.İstanbul´dan, ´merkez´den uzak olmak beni uzun boylu düşündürmedi. Uzun yıllar bana gerekli kitapları toplamıştım; sık sık da çağrılı dış yolculuklarda gene istediğim kitapları da sağlıyorum. Bugün bunu oturduğum yerden daha kolaylıkla yapıyorum. Sonunda Türkçe, yabancı dilde koca bir kitaplığım oldu. Başka ne isterim? Böylece çalışmaya başladım. Kitaplarımı, şiirlerimi, dergilere, yayınevime burdan postaladım. Ben yalnız bir anlatı doymazı değilim, okuma (nerdeyse) hastasıyım da. Biliyorsunuz, daha önce de söyledim: Dünyada benden gizli bir şiir yazılamaz: Görürüm, bu uzaklığı böyle yendim.Ya ilişkiler mi? Çalışmaktan onları görmüyordum. Dahası tınmıyordum. Hala da öyle. Şairlik bir çeşit guruluk, dervişlik işidir. Hem ´merkez´den uzakta yaşayan yalnız ben değilim. Şairler şairi Rene Char´da Paris´i ıska geçmiştir. Yalnız bunu bilmek bile bana yetti.

Haberin Devamı

-Şiirin zaman zaman yaşamınızın önüne geçtiğini düşünüyor musunuz?

Şiir yaşamamın hep önüneydi zaten. Orada kakılı kaldı, kımıldamadı. Yaşamadım ben: Yazdım, cehennem dediğim bu. Şunu ikinci kez daha söyleyeyim, şairlik cehennemliktir zaten; cenneti düşünenlerse hiç olmamıştır.

- Yaşamdaki hemen her nesne üzerine düşünüyor ve yazıyorsunuz. Sayılardan şifalı otlara, evlere kadar. Bunun üzerine bir kaç söz söylermisiniz?

Dünyada gördüğüm, ilgimi çeken her şeyi yazmak istiyorum. Özellikle de bir kıyıya atılmış, bir şey olanlarla, bir şey olmayanları uykularından uyandırmak, kaldırmak, dünyada olduklarını duyurmak istiyorum. Dünyada anlamsız bir şey yoktur. Her şey anlam yüklüdür. Dünya dediğimiz böyle bir yerdir. Bu bilinsin diyorum. Şeyler Kitabı´ma, buna bir tanıklık diye bakılmalı. Ben çamura, çamur diye bakmam; her şeye bir anlam verdiğim gibi, ona da bir anlam veririm. Onu dünyamızın bir kulu gibi görürüm. Çöpe, boka da öyle bakarım. Şairler dünyaya bir anlam vermeye gelmişlerdir. İşleridir bu.

Haberin Devamı

- Sarı defterlere, kaba kağıtlara yazmayı daha çok sevdiğinizi, notlarınızı, günlüklerinizi onların üzerine yazmayı sevdiğinizi söylüyorsunuz. Bu tutku nereden kaynaklanıyor?

Sarı, kaba, ucuz defterlere, kağıtlara, sıradan olan ne varsa, sıradanlığa olan sevgim bilinsin istiyorum. Hem sıradanlıktan yüce ne var? Selamım üstlerine olsun!

- Aşk ve erotizmin sizin yazı dünyanızda ayrı bir yeri var. Bu konuda düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Aşk ve erotizmi ayrı şeyler gibi düşünmüyorum ben. Bitişik, ölümsüz kardeşler diye bakıyorum onlara.Böylece aşktan daha yüce ne var? dediğim zaman, ya da Rene Char: ´Eğileceksen aşkın önünde eğil´ dediğinde anladığım aynı. Belki erotizm için ölümcül sözcüğünü ekleyebilirim: Ölümcül aşk! Bu sözcük bende uç, uçurum, karabasan sözcüklerini de içerir. Büyü, karanlık sözcüğünü de. Bataille: Erotizm, ölüm kadar yaşamın olumlanmasıdır, diyecektir.Bana gelince: Özgürlük gibi insanın en yüce deneyidir. Sağ çıkılmayacak bir deney!

Haberin Devamı

- Şiir üzerine çok düşünüyor ve yazılyorsunuz. Sürekli sorguluyorsunuz şiiri. Şiire, başladığınız dönemdeki bakışınızla bugün arasında bir fark var mı?

Şiiri gittikçe zor yazıyorum, zorluğu yaşadıkça da asıl şiirin böyle yşazıyacağına inanıyorum. Bu zaman da ona bağlanıyorum. Bir yılda yazdığım şiir iki ya da üçü geçmiyor. Artık buna yüksünmemeyi öğrendim. Kısaca, böyle bir değişimi yaşıyorum. Bu durum Necatigil´de çok başka oldu. Daha çok yazmaya başladı ölümüne yakın. Salah Birsel´de de öyle oldu. Salah her ay bir şiir kitabını dolduruveriyordu. Bir kitap yapmak istiyorum, ama çok mu çok zor ilerliyordu. Dünle bugün arasındaki fark bu.
Şiir üstüne yazmaya gelince: Lirikler´in sonunda, ki şiir üstüne düşüncelerimi yazmak istiyordum, baktım şiir oldu. Memet Fuat´ın ´dokunduğunu şiire çeviriyor´ sözüne giderek ben de inanır oldum, böylece.

Haberin Devamı

- Şiirin hayatı diptedir, diyorsunuz. Ya şairin hayatı?

Şairin hayatı yoktur ki, şair şiirlerdeki hayata, hayat diye bakandır. Bu bende baştan beri de böyle oldu.

- Şiirde anlam arayanlara cevabınız...

Anlam baştan beri bir bela oldu bende. Anlama herşey gözüyle bakmayı anlamıyorum. Türk şiirinin böyle bir yazgısı baştan beri vardır. Anlam (çağdaş anlamda) ilk kez Ahmet Haşim´le kırılmıştır. Asıl tokatı ondan yemiştir. Sezgi, duyum, onunla -kısa da olsa- yaşanır olmuştur. Böndür anlam... Her şeyi onun yarattığı sanılır. Akılcıdır anlam. Akılsa zehirdir.Bizim anlamla ilgimiz dolaylıdır, tek erk değildir. Büyük şiir hiç mi hiç anlam kokmaz, koksa da dolaylı kokar. Şiiri us yürütmez çünkü. Anlam Türk şiirinin bir hastalığıdır.

Haberin Devamı

- Şiirin gizli bir tarihi olduğunu söylüyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?

Francis Page: İnciri anlıyorum ama şiiri anlamıyorum, der. Şiir gizli bir tarih kor, o gizliliktir yeri, orada akar, yaşar.  Ele gelen bir şey değildir şiir. Yalnız ele gelmez de değildir: Görülmezdir de. Ele alındığının her seferinde değişir. Daha önce de söyledim: Şiir minareden yere düşen bir taşın düşmeyip asılı kalmasıdır.

- Fuarın bu yılki onur yazarısınız. Son olarak bu konudaki düşüncelerinizi almak isteriz.

Hiç bir şey düşünmüyorum. Ben hiç bir şey düşünmeden, beklemeden yazdım. Hala da öyle. Yazmak istediğim, hala da yazamadıklarım oldu. Yazamadıklarım (ki çoktur) bağışlasınlar isterim. Hepsi bu.

İhsan YILMAZ
(Hürriyet'in Kitap Fuarı Özel Eki'nden alınmıştır)


 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!