Fransız Savaş Sanatı

Güncelleme Tarihi:

Fransız Savaş Sanatı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 12, 2011 20:40

Neredeyse yarım asırlık bir adamdan bahsedeceğim bugün. Fransa’nın Lyon şehrinde yaşayan ve üç çocuk babası olan 48 yaşındaki bu adam, bir lisede Biyoloji öğretmenliği yapıyor. Çayı, Joy Division grubunu, Amerikalı yazar Thomas Pynchon’ı ve istiridyeleri seviyor.

Alexis Jenni yazdığı romanını geçtiğimiz kış Paris’te adresini bildiği bütün yayınevlerine yolladığı zaman başına geleceklerden henüz haberdar değildi. Fransa’da bu yıl 100. yaşını kutlayan ve ülkenin en prestijli yayınevi olarak tanınan Gallimard, mart ayında Alexis Jenni’ye ‘L’Art Français de la Guerre’ (Fransız Savaş Sanatı) adlı romanını ağustos ayının sonunda yayınlayacağı haberini verdiği zaman yazar mutluluktan havalara uçacaktı...
Fransız edebiyat çevrelerinde bu yıl en çok konuşulan kitaplar arasında yer alan ‘L’Art Français de la Guerre’ romanıyla Alexis Jenni 2 Kasım günü Fransa’nın en prestijli edebiyat ödülü olan Goncourt’u kazandı. Goncourt ödülünü kazanan yazarlar Fransa’da hiç tanınmasalar bile kitapları 400.000’in üzerinde satıyor ve ödülü kazanan yazarlar ‘Le Figaro’ ve ‘Le Monde’ gibi gazetelerin manşetine çıkıyorlar.
FRANSIZ OLMAK
Alexis Jenni bu şaşırtıcı ilk romanında çağdaş Fransız tarihinin en zor zamanlarını (1942-1962 zaman dilimini) masaya yatırıyor ve ülkenin başından geçen üç savaşa değiniyor: Güneydoğu Asya’daki savaş (Çinhindi’de), II. Dünya Savaşındaki Nazi işgali ve Cezayir Savaşı. Bir milyon insanın üzüntülerini dile getiremeden tarihten silinmeleri(nin) trajik (s. 604) olduğunu düşünen Jenni aynı zamanda romanında Fransız olmak nedir (s.605) sorusuna cevap arıyor ve Fransa’nın yakın tarihiyle günümüzde banliyölerde yaşananlar arasında bağ kurmaktan çekinmiyor.
‘L’Art Fançais de la Guerre’ romanında ilk kez Fransız olmanın ne anlama geldiği tartışılıyor ve Fransa bir problem olarak ele alınıp soruşturuluyor. Klasik kalıplarla yazılan 632 sayfa uzunluğundaki romanda yazarın Lyon şehrini anlattığı sayfalar oldukça başarılı. Kitabı okuduğunuzda zaman zaman Andre Malraux’nun (1901-1976) etkisini de hissedebilirsiniz.
Ülkemizde çok sevilen yazar/eleştirmen Frederic Beigbeder ‘L’Art Français de la Guerre’ romanı için bir ‘başyapıt’ tanımlamasını yapıyor. Beigbeder her Fransızın bu kitabı okuması gerektiğini ve ancak o zaman Fransızların ‘biz’ diyebileceklerini iddia ediyor...

Lifar/Ratmansky

Paris Operası’nda 2011/2012 bale sezonu Kiev doğumlu Serge Lifar ve Alexei Ratmansky’nin eserleriyle açıldı. Serge Lifar’ın 1950 yılında Paris Operası’nda sahnelediği Jean Cocteau’nun ‘Phedre’inde müzik Georges Auric’e ait ve bu yıl aynı sahnede aynı koreografi, aynı kostümlerle ‘Phedre’ bir kez daha sahneleniyor. Alexei Ratmansky’nin ‘Psyche’sinin dünya prömiyeri ise Paris’te aynı akşam yine Palais Garnier’de yapıldı. Bu sezon Paris Operası’nın misafiri olan Ratmansky New York şehrindeki National Ballet Theater’ın sanatçısı. Ratmansky daha önce beş sezon boyunca Moskova’da Bolşoy Tiyatrosu’nda Bale bölümünün sanat yönetmenliğini de yapmıştı. Dans etmekten hiç vazgeçmemiş olan Ratmansky, Paris’e koreograf sıfatıyla gelmiş ve ‘Psyche’yi Paris Operası’nın yıldızlarından Aurelie Dupont ve Herve Moreau için yaratmış. Sahne dekoru olarak kullanılan Amerikalı ressam Karen Kilimnik’in etkileyici resimleri ve Cesar Franck’ın koral senfonisini Koen Kessels yönetiminde çalan National d’Ile de France Orkestrası’nın başarısı Paris Operası’nda büyüleyici bir atmosferin oluşmasında etkili oluyor. Ama sonunda herşey dansta bitiyor ve Ratmansky’nin başarılı koreografisiyle Paris Operası’nın yıldız dansçılarının üstün yorumu, bu dansçıların dans dünyasında elde ettikleri şöhretin haklı bir şöhret olduğunu kanıtlamak için yeterli oluyor...

Kişiye özel tiyatro

1996 yılında Broadway’de Terrence McNally’nin ‘Master Class’ oyununu izlediğim zaman o yıl En İyi Kadın Oyuncu dalında Tony ödülünü Zoe Caldwell’den başka bir ouyuncunun kazanmasına imkan olmadığını düşünmüştüm. Avustralyalı oyuncu ‘Maria Callas’ı canlandırdığı rolüyle o yıl 4. Tony ödülünü kazanmıştı. Yıl sonunda ‘Extremely Loud and Incredibly Close’ romanının beyazperde uyarlamasında izleyeceğimiz oyuncu çok özel bir oyunla ‘tiyatro sahnesine’ geri dönüyor. Bahsettiğimiz tiyatro sahnesi Broadway’deki büyük, efsanevi salonlar yerine Upper East Side’daki bir evin salonu. David Adjmi’nin yazdığı ve Sarah Benson’un yönettiği ‘Elective Affinities’ oyununda 30 şanslı seyirciye çay ve sandviç servisi yapacak olan Zoe Caldwell, medeni dünyanın vahşi yüzünü mizah yoluyla anlatacak. Oyun 17 Kasım ? 18 Aralık tarihleri arasında sahnelenecek.

Ne zaman

Ron Sexsmith’i 1995 yılında çıkardığı ve kendi adını taşıyan ikinci albümünden beri dinliyorum. 20 yıldır müzik yapan Ron Sexsmith’in en güzel şarkıları ‘Secret Heart’, ‘There’s A Rhythm’, ‘Several Miles’, ‘Foolproof’ ve bu yıl Emmylou Harris’in de seslendirmiş olduğu ‘Hard Bargain’. Melankolik Pop Folk türünde müzik yapan Kanadalı müzisyenin hayranları arasında Bob Dylan, Elton John, Paul McCartney, Elvis Costello, k.d. Lang, Emmylou Harris, Rod Stewart, Michael Buble, Feist, David Foster, Sheryl Crow, Steve Earle, Lucinda Williams ve Chris Martin gibi sanatçılar var. Ron Sexsmith’in ne zaman hak ettiği hayran kitlesine kavuşacağı ise müzik dünyasının yıllardır konuşmaktan bıkmadığı konulardan biri. 47 yaşındaki müzisyenin 2011 yılı albümü ‘Long Player Late Bloomer’daki en iyi şarkı ‘Believe It When I See It’.

X Factor 2011

Popstar yarışmalarının mucidi Simon Cowell’ın ‘X Factor’ adlı yarışması ülkemizde sadece bir yıl boyuncu ekrana gelmişti (Saatçi, Seki & Köse’nin jüri üyeliği yaptıkları yarışma)... Oysa dünyanın birçok ülkesinde ‘X Factor’ sadece televizyon ekranlarının en çok seyredilen programlarından biri olmakla kalmıyor aynı zamanda (geçen hafta bu sayfada bahsettiğim) Marco Mengoni, Leona Lewis, Rebecca Ferguson ve Olly Murs gibi genç sanatçılara müzik dünyasının kapılarını da açıyor. Bence bu yıl X Factor’ın en başarılı yarışmacıları yarışmanın ilk kez düzenlenildiği Amerika’da 14 yaşındaki Drew Ryniewicz’le yarışmanın sekizinci kez düzenlenildiği İngiltere’de 22 yaşındaki Craig Colton. Craig’in seslendirdiği Adele şarkısı ‘Hiding My Heart’ ve ‘Jar of Hearts’la, Drew’un elemelerde seslendirdiği Justin Bieber şarkısı ‘Baby’le, ‘What A Feeling (Flashdance)’i dinlemenizi tavsiye ediyorum...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!