Güncelleme Tarihi:
Tempo Dergisi, bu haftaki sayısında Dünya Beyin Kurumu Başkanı, zihin haritaları ve hızlı okuma kavramının yaratıcısı Tony Buzan'ın açıklamalarına yer veriyor. Buzan'a göre yaratıcı zekanın yalnızca yüzde 20'si doğuştan, yüzde 80'i ise doğru yöntemlerle geliştirilebiliyor.Çiğdem Kömürcüoğlu’nun haberinin ayrıntıları TEMPO’da...
Yaşamımız boyunca içimizde taşıdığımız bu uyuyan dev konusunda neden bu kadar bilgisiziz, diye soruyor Tony Buzan ve yanıtını veriyor. ‘‘Çünkü beyin bilimi gerçekten henüz emekleme döneminde ve insan beyniyle ilgili bildiklerimizin yüzde 95'i son beş yıl içinde keşfedildi.’’
‘‘İnsan zekasının yedi yaşına kadar geliştiği, sonra durduğu ve yerini bilgilenmenin aldığı söylenir. Doğru mu bu önerme’’ sorumu, fevkalade bir müjde vererek yanıtlıyor Tony Buzan. ‘‘Hayır, tamamen, yüzde yüz yanlış. Zekanın gelişmesi yaşam boyu sürüyor. Ancak biz tersine inandığımız ve zihni doğru biçimde geliştirmesini bilmediğimiz için yaşlandıkça zihin fonksiyonlarında gerilemeler oluyor. Yedi yaşından sonra zekanın gelişmediğine inanılmasının nedeni averaj olarak değişiklik göstermemesiydi. Yedi yaşına kadar IQ artıyordu. Ondan sonra ölçüldüğünde değişiklik görülmüyordu. Ancak sonradan beynin büyük fiziksel patlamalar halinde geliştiğini fark ettiler.
Aileler ne yapmalı?
‘Aile, beyni -bu çok can alıcı bir nokta- öğrenmeyi, yaratıcılığı, müziği bir hobi haline getirmeli. Her çocuk en az bir müzik aleti çalmalı, dans etmeli, şarkı söylemeli, resim yapmalı. Herkes resim yapabilir, bu doğal bir yetenektir. Bize çizemeyeceğimiz, yapamayacağımız söyleniyor. Çocukların fizik olarak çok hareketli olmaları sağlanmalı. Spor yapmaları, oyun oynamaları çok önemli. Beynin yapısını öğrenmeliler. Hafızayı çalıştıran, yaratıcılığı geliştiren oyunlar oynamalılar. Dahinin en önemli özelliği hayal gücüdür. Bu dünyanın Einstein'ları, Newton'ları, Mozart'ları, Picasso'ları, iş dünyasının dahileri gibi; sayısal, sözel ve analitik yeteneklerine hayal gücünü katarak şaheserlerini yarattılar.’’
Yani bazen aniden hızlı bir gelişme dönemine giriyor, sonra yine yavaşlıyor, belli bir süre sonra yeniden patlama halinde bir gelişme oluyordu. Biz yedi yaşından itibaren beyne nasıl düşünmesi gerektiğini öğretmekten vazgeçtiğimizi şimdi fark ediyoruz. Matematik, tarih, coğrafya vb. öğretiyoruz ama nasıl hatırlaması, yaratması, stratejik, analitik olarak nasıl düşünmesi gerektiğini öğretmiyoruz. Beyinle vücut; olumluyla olumsuz düşünce arasındaki ilişkiyi öğretmiyoruz. Eğer beyin doğru bir biçimde stimüle edilirse, harekete geçirilirse, nasıl öğreneceği öğretilirse, yani zihni okuma öğretilirse, yalnız yedi yaşına kadar değil, tüm yaşam boyu gelişmeye devam ediyor. Boyutu değişmiyor ama çok daha kompleks bir hale geliyor. Yeni bir şey öğrendiğiniz, yarattığınız, olumlu düşündüğünüz zaman, her beyin hücreniz, fiziksel olarak daha fazla bağlantı yapıyor, daha karmaşıklaşıyor, sofistikasyonu artıyor. Dolayısıyla beyin yaşlandıkça aslında şimdi olduğu gibi daha kötüye değil, daha iyiye gitmesi gerekiyor. Ortalama olarak beynin durumu kötüye gidiyor; çünkü genel olarak ona kötüye gitmeyi öğretiyoruz. Eğer beyini eğitmezseniz, iyi beslemezseniz, her an durumun kötüye gittiğini, yaratıcılığının yaşlandıkça gerilediğini düşünürseniz, o da gerçekten kötüye gider.
Beynin dev bir bilgisayar olduğunu ve iyiye mi yoksa kötüye mi gideceğinin, ona nasıl baktığımızla ilgili olduğunu hem çocuklara hem de kendimize öğretmeliyiz. Eğer doğru programlarsanız, doğru bilgiyle beslerseniz, sağlıklı bir durumda tutarsanız, beyin yaşlandıkça daha iyi bir duruma gelir. Zeka yedi yaşından sonra da ömrümüz boyunca gelişme kapasitesine sahiptir ve gelişebilir.
Ne aile ne de okul çocuğa aptal olduğunu söylememeli. Çocuk her konuyu öğrenmeye teşvik edilmeli. Eğer bir konuda başarılı değilse, ilgisi demek o konuda yeterince uyandırılamamış. Her normal kişi matematik anlayabilir. Çocuklar bazen çok sıkıcı bir şekilde, kendileriyle hiç ilgi kurumayacakları bir şekilde öğretilmeye çalışıldığı zaman, öğrenmekte zorlanıyorlar. ’’