Formula 1 ayranı

Güncelleme Tarihi:

Formula 1 ayranı
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 23, 2005 00:00

YİNE sefilleri oynamak damarı kabaran bizim bazı aklı evveller, ‘Formula 1’ yarışı düzenlenmesine, ‘ayranı yok içmeye, taht-ı revanla gider şaapmaya’ diye kara çalıyor. Ben hemen başka bir atasözüyle taşı gediğine yerleştirdikten sonra, sadede geçiyorum.‘Kaz gelecek yerden, tavuk esirgenmez’!* * *ASLINA bakarsanız, bu ‘sefilleri oynamak mazoşizmi’ kolektif bir hastalığımızdır. Üstelik de, tá Özal döneminde ‘Anamur muzu neyimize yetmiyormuş’ diye ithaláta karşı seferberlik başlatmaktan; Sezer’li yıllarda ‘tasarruf olsun’ diye Çankaya Köşkü’nün ışıklarını karartmaya, o marazi hastalık vahim bir ideolojinin uzantısını yansıtıyor.Söz konusu ideoloji, ‘Allah devlete, millete zeval vermesin’ tevekkülüyle Osmanlı - Türk toplumunu çok uzun süre belirlemiş olan ‘bir lokma, bir hırka’ ideolojisidir!Öz itibariyle ‘teba’ ilişkisinde hayat bulur. Bir kapıkulu ve ‘memurin’ zihniyetidir.Ve tabii, alaturka ‘Şark kaderciliği’nin alafranga ‘dayatmacı Jakobenizm’e boca edilmesiyle oluştuğu için de, deyimin tam anlamıyla bir ‘hilkat garibesi’dir.Her halükarda, cesaretten; dolayısıyla girişimcilikten; daha da dolayısıyla, ‘kapitalist ruhiyat’tan tamamen mahrumdur. Bunlardan bir nebzecik bile nasiplenmemiştir.Öyle ki, bırakın Max Weber’in teorileştirdiği o ‘kapitalist ruhiyat’ı falan, eski komünist ülkelerin nispeten ‘liberal’leri kadar dahi inisiyatif azminden yoksundur. Örneğin, Yanoş Kadar yönetimindeki bir Macaristan’ın bile eline su dökemez.* * *ÇÜNKÜ, o ‘kızıl dönem’ Macaristan’ı uluslararası arenada allem etti, kallem etti ve uzun uğraşlardan sonra, ilk ‘Formula 1’i kendi topraklarında 1986’da düzenlemeye başladı.Yani, ‘Lanet Duvar’ın yıkılmasından üç, SSCB’nin çökmesinden beş yıl önce!Anlaşılan, o Macarlar Osmanlı hükümranlığı döneminde, yukarıdaki ‘kaz gelecek yerden, tavuk esirgenmez’ sözünü kolektif hafızaya biz Türklerden daha iyi yerleştirmişler.Eh, ülke dünya ekranlarına çıkacak; Budapeşte adı gazete sayfalarından düşmeyecek; turistler ‘demir perde’yi takmadan karşı tarafa üşüşecek; döviz kasası ise diğer Doğu Blok’u devletleriyle karşılaştırılamayacak ölçüde dolacak?Dolayısıyla, onlar komünist yıllarda bile ‘gulaşımız yok yemeye, ‘Ferrari’yle gideriz veceye’ kompleksine kapılmadılar ve ‘Grand Prix’yi Tuna kıyısına yalvar yakar taşıdılar.Öte yandan, aynı komünist sıfatını kullanan ve genel ortalama itibariyle Türkiye’nin yanında ‘sefalet alemi’ kalan Çin’in Şanghay’da görkemle düzenlediği yarışa ne demeli?Hele hele, hayat seviyesinde üç aşağı beş yukarı bizimle koşut olan Brezilya veya Malezya’nın hanidir ev sahipliği yaptığı ‘Formula 1’lerin adını bile anmıyorum. Pekii, Tuzla’daki kötü mü oldu?* * *BUNUN ‘k’sını bile telaffuz etmeye kalkışacak olanın alnını karışlarım.Tek istisnasız, tüm dünya medyası pistin mükemmelliğine, altyapının kusursuzluğuna veya organizasyonun dakikliğine, Tuzla’daki her şey için methiye üzerine methiye düzdü. Türkiye, pazar öğleden sonraları birayı kapıp televizyon karşısına serilen ‘sıradan Batılı’ açısından biraz ‘efsanevileşti’. Gelecek yazın tatil programında da baş köşeye oturdu. Raikkonen’in kullandığı ‘McLaren’ canavar ‘İstanbul Park’taki sekizinci virajı döndükçe, ülkemizde aynı hızla bir viraj daha döndü.Ve ekranda dikkat ettiyseniz, pilot söz konusu virajda 40 kilometreye kadar inerek ‘tavuk’u esirgemiyor, sonra da düz parkurda 320 kilometreye fırlayarak ‘kaz’ı yakalıyordu.Evet evet, ne mutlu ki Türkiye de ‘şaapmaya’ şimdi o hız ve o otomobille gidiyor, zira ayran ne kelimeymiş, şampiyonlar kürsüsünde patlayan şampanyayı kana kana içmek istiyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!