Güncelleme Tarihi:
*
Magazincilerin çok sevdiği bir laftır bu “flört etmek.”
Hep aynı haberleri yaptıkları için herhalde (Nedir bu haberler? Kim kimi götürmeye niyetli? Kim kimi götürdü? Kim kimi götürmekten vazgeçti? Bir de, arasıra, kim ne yedi, ne giydi, neye bindi?) konu sınırlı, fiil de tek olunca, eh magazinciler de yakın manada ama farklı isimler ve fiiller arıyorlar, haliyle.
Spor gazetecilerinin böyle bir sıkıntısı vardır. Her hafta A kulübüyle B kulübü oynar, ya biri kazanır, ya maç berabere biter ve her maç sonucunu “A takımı B takımını 1-0 yendi” diye veremezsiniz a, farklı farklı başlıklar bulmanız gerekir. Onun için spor sayfalarını yapanların literatürü çok renkli çeşitlidir.
Sosyetik ilişkilerde de durum üç aşağı beş yukarı böyledir.
Genellikle bir kadınla bir erkek “ilişkiye” girer, bu ilişkinin (1) safhaları (2) yoğunluğu değişebilir, ama neticede Kızımız A ile Oğlumuz B tanışacaklar, birbirlerinden hoşlanacaklar, ilişkileri (söz konusu çevrelerde) kaygan bir zemine girerek süratle yatağa doğru gidecek, sonra artık kim kimi önce boynuzlarsa, ayrılma safhası başlayacak ve iğrenç bir biçimde bitecek. Siz de her seferinde bu haberi farklı vereceksiniz.
Tabii ki magazinci meslektaşlarım da biliyorlar, kadın erkek ilişkilerinde asıl fiilin tek olduğunu, muhtemelen kendi aralarında konuşurken de bu fiili veya varyantlarını kullanıyorlar, ama yazamazlar ki... Onun için kendilerine has bir “magazince” oluşturmak, yeni fiiller ve tanımlamalar uydurmak zorundalar.
Mesela (ben alfabetik sıraya koydum, siz kronolojik sıraya koyuverin) :
Adı birlikte anılmak
Adını aşk defterine yazmak
Aşk yaşamak (Yasak veya değil)
Beraberlik yaşamak (ilkeli, düzeyli veya değil)
Birlikte olmak
Duygu dolu anlar yaşamak
Elektriklenmek
Flört etmek
Gönül defterine yazmak
Gönül macerası yaşamak
Yakınlaşmak
Yaşamını birleştirmek
Yeni aşklara doğru yelken açmak
Aklıma ilk gelenler bunlar. Arasak, daha yüzlercesini buluruz, birbirinden renkli...
*
Bugünkü konumuz FLÖRT ETMEK.
Zihnimin bir köşesinde flört’ün Fransızca meali bulunduğu için, haberlerde “Manken X ile pleyboy işadamı Z beş senedir flört ediyor” diye okuyunca, her seferinde irkiliyorum. Bunlar gerçekten de benim anladığım manada flört edecek olsalar, o dünya güzeli kız o balta herifle niye senelerdir gezip tozsun, parasını yiyemeyecekse eğer? Buna karşılık, o kazma da kızı götüremeyecekse, niye babasının helâl parasıyla ev tutup, Jeep Cherokee alsın? Demek ki, beş senelik ilişkinin flört safhasını çoktan aşmış olması gerekir. Mantıklı değil mi?
... mi acaba?
Açıp bakayım dedim, irkilmekte haklı mıyım, yanlış mı kullanılıyor? Çünkü benim bildiğim flört bakışmaktan, kesişmekten, kıkırdamaktan öte gitmez... Yahut bizim zamanımızda öyleydi. Değişmiştir belkim...
Kelime diğer dillere İngilizce’den geçmiş. Onun için önce İngilizce flirt. Longman Active Study Dictionnary diyor ki “To flirt : to behave with a member of the opposite sex in a way to that attracts his or her attention” yani “Karşı cinsten bir kişinin dikkatini çekecek şekilde davranmak.” O kadar...
Sonra Fransızca flirt. (Muhtemelen bizim dilimize Fransızca’dan girmiştir, aşkî meşkî mevzular Akdeniz’den gelir, İngiltere’den değil...).
Petit Larousse’un 1980 baskısı diyor ki, “Flirter : Entretenir des relations sentimentales” yani “Duygusal ilişkide olmak.”
İkisi çok farklı, birinde “karşı tarafa pas vermek, ilgilendiğini belli etmek”, diğerinde “sadece duygusal” da olsa bir ilişki başlamış artıkın...
Ama, şüphelerimde haklıymışım, flört kelimesinin anlamı, bizim flört ettiğimiz günlerden bugüne epey bir mütasyona uğramış.
Çünkü aynı Petit Larousse’un 2000 baskısı diyor ki, “Flirt : Relation amoureuse passagère” yani “Geçici bir aşk ilişkisi.”
Uzaktan uzağa kesişmek ne kelime, son 20 senede bizimkiler aganigi aganigi....
Yok yok, magazinciler haklı, biz eskimişiz, “çağ dışı” kalmışız.
Dur yahu, bir de Türkçe sözlüklere bakalım.
Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğü diyor ki “Flört : Kadınla erkek arasındaki yakın ilişki, oynaş.”
Oynaş ne ki ne? “Aralarında toplumca hoş karşılanmayan ilişkiler bulunan kadınla erkekten her biri.”
Demek ki, kelime İngiltere’den “karşı cinse ilgilendiğini belli etmek” (cilveleşmek) diye yola çıkmış, Fransa’ya geldiğinde, karşılıklı ilgi önce “duygusal ilişkiye” dönüşmüş, sonra aganigi olmuş; bize vasıl olduğunda ise aynı ilişki “Türk toplumunun hoş karşılamayacağı” bir hale dönüşmüş bile.
Tamam beyler, siz haklıymışsınız.
Bizim 58 nolu otobüste, Salıpazarı durağından binen Atatürk Kız Liseli Ayşen’e baktığımızı çaktırmadan ama görmesini isteyerek bakmamızla başlayan, onun arkadaşlarıyla şakalaşırken laf atmasıyla karşılığını bulan, bu böyle bazen aylarca sürüp bayan, sonunda bir şekilde cebine bir kağıt atarak yahut “Pardon ayağınıza mı bastım” diye bir bahane uydurmaya cesaret ederek Levent’teki Tatlıcılar’da buluşmaya ancak altı ayda varan, boğazda tıkılan kuru pasta ve çok şekerli limonatayla nereye gidebilirse gidecek, Şişli’deki bir sinemada elini omzuna atabileceğim diye kalbinin yerinden çıkmasıyla, artık Allah bilir nerede ve ne zaman, nasıl bir kaza olacak da dudaklarınız birbirine ..... o hoooo!
Bugünün dünyasında, iletişimin cep telefonlarıyla kenefte bile devam ettiği, ABD’deki kızla İstanbul’daki oğlanın onlayn çetleştiği dünyamızda, sen ne diyorsun be Serdar?
*
Not-1 : Mehmet Doğan’ın Büyük Türkçe Sözlüğü, aynı kelimeyi “Kadın ve erkek arasında ileri gitmeyen, hoşça vakit geçirmek için birbirini sever gibi görünme esasına dayanan (esasına dayanan !!!) ilişki” diye tarif etmiş. Mehmet Bey bizim kafada kalmış demek ki.
Not-2 : Flört’ü “oynaşmak” diye yani “toplumca hoş karşılanmayan” diye tanımlayan Türk Dil Kurumu da sanki işin içine biraz “yorum katmış” gibi geldi bana. Türk örf ve adetlerini korumak ve kollamak TDK’nın Anayasal görevleri arasında mıdır, yoksa durumdan vazife mevzuu mu?