Oluşturulma Tarihi: Temmuz 24, 2004 00:00
Sadi Konuralp’in
Film Müziği kitabı, ilgi çekici, özgün içeriğinden önce bize talihsiz, abes bir kazayı hatırlatıyor.Kimdir Sadi Konuralp?1964 yılında Ankara’da doğdu. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü’nü bitirdi, aynı bölümde akademisyen olarak çalıştı.1996 yılında ayrıldı, sinemayla ilgili çalışmalar yapmaya başladı Geceyarısı Sineması ve 25. Kare gibi dergilerde film müziği, korku sineması üzerine yazılar yazdı.2003 yılında Beyoğlu’nda bir ihmalin yol açtığı kaza sonucu öldü.Kardeşi Cüneyt Konuralp’in Önsöz’de kitabın niteliği üzerine saptamasına katılıyorum:‘Film müzikleri kitabı henüz muadili olmayan zengin içeriği ve yoğun bilgi hazinesi nedeniyle belki bir ders kitabı gibi okutulacaktır.Ama elinizdeki eser, bence gerçek anlamda bir ders kitabı değil, daha çok gerçek hayattan uyarlanmış bir roman.’Nedir film müziği, tanımı yapılabilir mi?Konuralp’in kitabının ilk sayfalarından bunu öğrenebiliriz:‘Film müziği, en kaba tarifi ile film için yapılan, kullanılan müziktir. Müzik ve sinemanın ortak yan dalları diyebileceğimiz, çoğunun ‘dinlemeden duyulan’ müzik diye tarif ettiği film müziği, günümüzde kendine has yöntemleriyle özel bir meslek türü olarak, incelenmesi gerekli, ilginç bir konu haline gelmiştir.Film müziği, sinema perdesinin arkasına yerleştirilmiş bir fırına benzer. Filmin sıcaklığı oradan gelir. Amerikalı besteci Aaron Copland, müziğin sinemadaki görevini işte bu iki basit cümleyle özetleyiverir.’Sinemada müziğin önemini acaba anımsatmaya gerek var mı?Bugün çoğumuz hálá, Love Story’nin, Dr. Jivago’nun, The Godfather’ın müziğini severek dinliyoruz.Sessiz film döneminden bugüne gelinceye kadar, teknik, estetik serüvenini Konuralp bize anlatıyor, terimlerin yarattığı okunamazlığa yol açmadan, dip notu kuyusuna bizi çekmeden.Bugün bu kitapta okuduğumuz bilgiler, sinemanın teknolojisiyle görselliğiyle geçirdiği aşamalar olarak yorumlanmamalı.Çünkü bugün bize garip gelen, hatta gülüp geçtiğimiz satırların altında, o zamanki seyircinin zevki, müzik eğilimleri de yatar.Sinematek döneminde, çocukluğumda da epeyce sessiz film seyrettim, hatta sobalı sinemada piyano eşliğinde bile.Bir zamanlar toplama müzikle idare edilen, film müziğinin sonradan nasıl bağımsız bir kol haline geldiğini, ünlü bestecilerin yalnız filmler için müzik yaptığını okuduğunuzda sinema için müziğin destekleyici, güçlendirici işlevini anlarız.Hele müzikal filmler döneminde bu önemin daha da arttığını fark ederiz.Özellikle Amerikan müzikallerini, Arap filmlerini gören benim gibi birinin, film müzikleri konusundaki bir kitabın gerekliliğini daha iyi anlayacağı kanısındayım.1950’li yıllardan itibaren film müziği ile uğraşan adları okuduğunuzda, değişik türlerde iyi müzik yapanların adlarının eserlerini bugün de dinliyoruz.Münir Nurettin Selçuk, Zeki Müren bu alanda unutmamamız gereken adlardır.Hele bir zamanlar Türkiye’de oynatılan Arap filmlerine Türk bestecisi Sadettin Kaynak’ın yaptığı besteler, filmleri oynatılmasa da, unutulsa da radyolarda, televizyonlarda dinlediğimiz müziklerdir.Televizyon filmlerinde, dizilerinde de müziğin vazgeçilmez rolü devam ediyor.Film müziği yapmış bestecilerden birçoğu, bugün filmlerden ayrı CD’lerde dinleniyor.Filme müziğin girmesinden beri çıkarılan soundtrack’leri bugün hepimiz filmin müziğini dinlemek için alıyoruz.Sadi Konuralp’in Film Müziği kitabı çok renkli konusu, üslubu ile hem sinema severlerin hem de müzikçilerin okuması gereken bir kitap.KİTAPTANMax Steiner 1930’lu yılların filmlerinde müziğe dair şunları anlatır: Yapımcı ve yönetmenler, müziğin görüntüde açıklanması gerektiğini hissettiler. Örneğin bir sokak sahnesinde müzik kullanılacaksa bir laternacı gösteriliyordu. Gece kulüplerinde, balolarda, müzik kullanmak kolaydı; çünkü bu mekánlarda orkestraların zaten bulunması gerekiyordu. Bu ‘açıklama’ arzusu garip sonuçlara yol açtı; örneğin ormanda geçen bir aşk sahnesinde müzik kullanılacaksa yoldan mutlaka bir kemancı geçerdi. Hem de kemanını çalarak!Türk Sinemasında Klişe (Şablon) müziklerYabancı Film MüzikleriFilm Adı (Besteci) - Kullanıldığı yerlerRomeo and Juliet (Nino Rota)Çamlıca’da ağaçlar arasında kız ve erkek yürürken kızın kendi geçmişinden bahsetmesi: ‘Annem ben küçükken ölmüş...’Enter the Dragon (Lalo Schifrin)Cüneyt Arkın'ın filmlerde kavga sahneleri: "Opuahh... Opuahhh"Türk Kaynaklı Müzik ParçalarıFilm Adı (Besteci) - Kullanıldığı yerlerMoog Gır-gırKomedi filmlerinin gerekli bölümlerinde (Atilla Özdemiroğlu)Üsküdar’a GiderkenFilmin İstanbul’da geçtiğini belirtmek amacıyla şehrin genel görüntüsü gösterilirkenDOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİDüğün Birahanesi-Behçet Çelik-KanatTürkiye Avrupa Avrasya-İsmail Cem-Bilgi ÜniversitesiGörülmeyen Adam-Ralph Ellison-LiteratürGece Sesleri-Ayşe Kulin-Remziİyi Ruhlara Adak-Rainer Maria Rilke-Cem
button