Güncelleme Tarihi:
Quentin Tarantino, yıllardır Brad Pitt’le çalışmak istiyordu, Brad Pitt de Tarantino’yla. Sonuçta her şey şanslı bir zamanlama ve bir akşam yemeğinde ayarlandı. Tarantino o süreci şöyle anlatıyor: “Brad ve ben birkaç kez karşılaşmıştık ve bir şekilde birbirimizin hayranı olduğumuzu dile getirdik. Benim için ilk etapta önemli olan aktör değil, karakterin kendisidir.
Ve karakterin, aktöre uygun olması gerekir, ister yıldız olsun, isterse pek tanınmamış bir oyuncu. Uygun olduğunda ortaya özel bir şey çıkar. Ben de bekledim ve bakalım neler olacak diye düşündüm... Sonra bu durumda bu karakter ortaya çıktı ve bunun Brad için mükemmel olacağını düşündüm.Ve biliyor musunuz, inanılmaz derecede şanslı olduğumu fark ettim. Hem şu anda dünyadaki tartışmasız en gözde yıldıza gidecektim, hem de menajerine ‘Bunu hemen yapmalıyım çünkü onu beklemeye vaktim yok. Müsait olması ihtimali nadir?’ diyecektim.”
Tarantino projenin ayrıntılarını konuşmak üzere Pitt’in evine akşam yemeğine davet edildi. Çok iyi anlaştılar ve akşam yemeği, gecenin geç saatlerine kadar uzadı. Sonunda Pitt de filmin kadrosuna katıldı.
Quentin Tarantino filmiyle ilgili soruları şöyle yanıtladı.
- Shosanna rolündeki Melanie Laurent’ın filmde önemli bir rolü var. Onu nasıl buldunuz?
- Aslında o bana Shosanna’yı anımsatıyordu ve Shosanna, uzun zamandır ilgilendiğim bir karakterdi. Çok uzun bir süredir aklımdaydı, bu yüzden onu kimin oynayacağı konusunda çok özenliydim, tam bir uyum olması gerekiyordu. Melanie ile tanıştığımda Daniel’I oynayacak kişi zaten belirlenmişti ve onları birlikte provaya aldık ve eski film yıldızları dönemlerindeki gibi bir büyü çıktı ortaya. ‘Tanrım, kırklı yıllardaki gibi. Bu karakterleri Daniel ve Melani oynayacak’ diye düşündüm. İkisinin birlikte oynaması, eski Hollywood’un altın günlerini hatırlatıyordu. Melanie ile akşam yemeğine çıktık ve ikimizin arasında harika bir işbirliği olabileceğini anladım.
- İnsanlar artık Tarantino tarzı yönetmenlikten söz ediyor. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz ve tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
- Tarantinovari terimini arada sırada duydum. Tarantinovari’yi benim tanımlamam doğru olurmu bilmem, bunu insanlar bana söylemeli. Bu zor bir soru çünkü yaptığınız şeyi yapıyorsanız ve bu tam olarak bilinçli değilse, kendiliğinden yapıyorsunuzdur.
-Sizin filmlerinizdeki en belirgin şey nadir sizce?
- En belirgin ögelerden biri filmlerimde vermeye çalıştığım mizah duygusudur. Ben insanların komik olmayan bazı şeylere gülmelerini sağlamaya çalışıyorum. Filmlerimi yazarken kahkahalar duyarım. Bunları komedi olarak yazıyorum demiyorum ama kahkahalar ortada oluyor. Filmi yaparken de kahkahaları hayalimde canlandırırım, aynı şey kurgu sürecinde de geçerli. Kurgu sırasında kahkahaların nerede olacağını biliyor olurum. Seyircilerle birlikte ilk kez filmi seyrettiğinizde her şeyi tamamlayan bir yön var. Bu bir tarif gibi ve kekin kabarması için son bir malzemeye daha ihtiyacı oluyor. Benim açımdan, seyirciyle birlikte izleyene kadar tamamlanmış sayılmaz. Ancak o zaman filmin bittiğini hissediyorum. Ancak bu delilik yönteminin bir parçası da, normalde gülmeyeceğiniz şeylere gülmenizi sağlamaktır. ‘Ne diye gülüyorum ?’ diye sorabilirsiniz kendinize. Yine de gülersiniz, çok yazık.
-Inglourious Basterds, İtalyan yönetmen Enzo Castellari’nin yönettiği bir filmin Amerika’daki adı. Filmin adı dışında, sizing filminiz üzerinde bir etkisi oldu mu?
- Filmin adı dışında aslında hayır. Sadece Castellari’nin, Sam Peckinpah gibi ağır çekim konusunda uzman olduğunu söyleyebiliriz. Gerçekten muhteşem filmlerde harika ağır çekim sahneleri var ve ben de filmde birkaç yerde ağır çekim kullanıyorum. Bunun dışında sadece isim aynı. Fakat Castellari’nin büyük bir hayranıyım.
-Filmlerinizde hep çok güçlü kadın karakterler oluyor. Neden? Annenizin, sizin hayatınızı büyük ölçüde etkilemiş olmasından dolayı mı?
-Nedenlerden birinin bu olduğundan eminim. Bekar bir anne tarafından yetiştiriliyorsanız ve güçlü bir kadınsa, kadınlar hakkında onların güçlü olduğunu düşünürsünüz. Annemin beni yetiştirme tarzı ve onun başarılı hayatı sayesinde, bir kadının yapamayacağı bir şey olmadığını, sadece kendi kendini kısıtladığını düşünürüm. Hiçbir şey annemi sınırlandıramamıştı ve bu yüzden kadınların güçlü olduğunu düşünürüm. Senarist olarak kadın rolleri yazarken böyle yazarsınız.