Güncelleme Tarihi:
Sizce film şubat ayında vizyona girdiğinde neden o kadar az süre gösterimde kaldı?
MELİKE GÜNER: 14 Şubat vizyon için doğru bir tarihti ama gişe filmleriyle ve reklama çok bütçe ayırmış filmlerle aynı dönemde vizyona girdik. Bizim yaptığımız ortama kafa tutmak gibiydi. Yine de 100 bin izleyiciyi geçmiştik.
Sonra sosyal medyanın devreye girmesiyle her şey yeniden şekillendi...
SEZAİ PARACIKOĞLU: İnternetin bu büyük etkisi beni çok şaşırttı. Şöyle bir hikâye anlatayım: Son olarak korsan DVD satan bir yerde filmin afişini gördüm. İçeri girdim ve filmi sordum. Adam, “Nedir abi bu İncir Reçeli! Bitti, yeniden basıyoruz” dedi.
M.G: Ben de filmden sonra Londra’ya gitmiştim ve üç aydır burada yoktum. Bir döndüm ve ne göreyim? Sokakta bana filmdeki karakterimin ismi Duygu’yla sesleniyorlar ve herkes filmden bahsediyor.
Filmin DVD’si satışta ve ucuzken sinemada nasıl gişe yapacak?
M.G: Benim de bu konuda endişelerim var ama insanların adeta baskı yaparak filmi yeniden vizyona çağırması beni mutlu etti. Tabii sinemada film izlemenin tadı da bambaşka.
Sizce gerçekten filmde bu kadar fenomen haline gelecek bir aşk hikâyesi işleniyor mu?
M.G: İlişkileri tedavi eden, ilişkilerin kıymetini anlatan, hayatta ne kadar küçük şeyleri sorun ettiğimizi, bu sorunlar yüzünden büyük şeyleri kaçırdığımızı gösteren bir film bu.
Filmdeki gibi hiç birbirine dokunmadan aşk mümkün mü?
S.P: Eğer gerçekten birine âşıksan onun kalbini, kaşını, ayak parmağını seviyorsun demektir. Seks olmadan da olabilir, her şey seks demek değil...
M.G: Aslında film aşka dair bize öğretilen ten uyumu, cinsellik gibi birçok klişeyi yıkıyor. Her şeye rağmen birini sevebilmenin ne kadar kıymetli olduğunu anlatıyor.
Böyle erkekler gerçekten var mı?
S.P: Ben böyleyim ve buna benzer şeyler de yaşadım! Tabii iki kişi bekârsa mutlaka kadının da erkeğin de aklından seks geçer ama bu şart da değil. Ben karşımdakinin derdini merak ediyorum ve filmde canlandırdığım Metin karakteriyle de bu yüzden benzer yönümüz var.
Neden kayısı, çilek değil de incir reçeli?
S.P: Reçellerin en sevilmeyeni ve dışlanmış olanı olduğu için.
Siz sever misiniz?
S.P: Hayır. Biz de sevmiyoruz!
Filmi izleyecek olanlara mesajınız ne?
M.G: Sevgilileriyle gelsinler ve bir daha âşık olsunlar.
POZİTİF YAŞAM DERNEĞİ’NDEN GELEN ELEŞTİRİLERE NE DİYORLAR
SEZAİ PARACIKOĞLU: Ben olsam filmdeki karakterin aksine sevgilimin zorla tedavisini yaptırırdım. Sevdiğim kadın için bütün imkânları kullanırdım. Aytaç Ağırlar, senaryoyu derneklere göndermiş. Sonra bize tepkiler geldi. “AIDS’ten kimse ölmüyor. Neden sevişmiyorsunuz? Biz gayet güzel sevişiyoruz” diyenler oldu. Anlamadıkları nokta Duygu karakterinin bunu tercih etmemesiydi. Burada o karakterin bir paranoyası var. Ortada bir kurgu var. Bence eleştiriyi yapanlar filmi yeniden izlemeli.
MELİKE GÜNER: Çevremde HIV pozitif kimse olmadı ama belki hepimizin tanıdığı insanlar var ve bilmiyoruz. Bütün araştırmaları senaryo yazarımız ve yönetmenimiz Aytaç Ağırlar yaptı. Biz ondan aldığımız bilgilerle hazırlandık. Film insanları gerçek hayatta nasıl ötekileştirdiğimizi gösterdi. Bu sosyal içerikli ve HIV pozitifi tanıtmak için yapılmış bir film değil. Ben derneklerden aksi bir tepki beklerken şaşırdım ve üzüldüm.
Ekranda şarkı söyleyince konserlerim doldu taştı
SEZAİ PARACIKOĞLU: Albüm çalışmalarım devam ederken filme bir şarkımı koyduk. Sonrasında Ömür Gedik’le düet yaptık. Eylül ayında da kendi albümüm çıkacak. İçinde rock da, caz da, arabesk altyapılar da var. Bugünlerde konserlerime de büyük ilgi gösteriliyor. İlk konserim 1300 kişilik mekândaydı ve içeride 1500 kişi vardı. Bunda internettin etkisi büyük tabii. Okan Bayülgen’in programına konuk olduğumuzda şarkı söyledim. İnsanlar araştırıp buldu ve şarkı hızla yayıldı. 29 Haziran’da İstanbul’da, Jolly Joker Balans’ta bir konserim olacak.