Güncelleme Tarihi:
Öncelikle bize “Kavşak”taki rolünüzden bahsedebilir misiniz biraz?
- Güven, yaşadığı travma neticesinde hayatı altüst olan bir muhasebe şefi... Zor bir karakterdi. Filmde kendimi izlerken bile çok yoruldum diyebilirim. Ortada muadilini görebileceğim, gözlem yapabileceğim bir durum yoktu. Eşini 8 aylık hamileyken, yani çocukları doğmak üzereyken kaybeden bir adamın hikayesini anlatıyor film... Arabayı adam kullanıyor, kazayı kendisi yapıyor. Bu yüzden çok ağır bir suçluluk psikolojisine giriyor. Beş yıl boyunca kızı ve karısı varmış gibi davranıyor. Yani bir türlü onların öldüğünü kabullenemiyor. Onlar varmış gibi davranıyor. Ama şirkete yeni bir sigorta şefi gelince işler biraz değişiyor.
Nasıl?
- Sezin Akbaşoğulları’nın oynadığı Arzu karakteri başka bir oda olmadığı için benim odama taşınıyor. Bu da adamın dilediği gibi at koşturacağı günlerin geride kalması demek oluyor. Düzenini, tezgahını öyle kurmuş. Her gün saat 16.00’da telefonu çalıyor, güya kızıyla konuşuyor. ışyerinde herkes öyle biliyor. Bir gün 15.55’te patron çağırıyor ve çalan telefona Arzu bakıyor. Ve o telefonun Türk Telekom’un uyandırma servisi olduğunu duyuyor. Bu birkaç kez daha olunca çok şaşırıyor. Sonra hafiyeliğe soyunarak olayları çözmeye çalışıyor.
“Ben kendimi izlerken bile yoruldum” dediniz. Peki role nasıl hazırlandınız, biraz da o süreçten bahseder misiniz?
- Zor bir ruh haliydi gerçekten. Ölüm acısını kabullenmeyip de beş yıl boyunca gerçeği reddeden bir adam görmedim hiç. Dolayısıyla örnek alacağım kimse yoktu. Oyuncuların işi değişik ruh hallerine girip çıkmaktır aslında. O yetenek yıllar içinde gelişir ve girdiğiniz roller üzerinizde pek iz bırakmaz. Ama bazı roller var ki, psikolojileri gerçekten insanı yoruyor. O yalnızlıkla empati kurmak insanı üzüyor.
Güven en sonunda bu gerçekle yüzleşiyor mu peki?
- Bir gün Arzu bir bahaneyle adamın evine geliyor. Amacı adamdaki tuhaflığı çözmek. Güven, kayınpederinin rahatsızlandığını, karısının da çocuklarıyla beraber Gebze’ye gittiğini söylüyor. Kız en sonunda dayanamayıp “Gerçeği anlatmak ister misiniz?” diyor. Adam uzun bir konuşma yapıyor. Anlatırken de kaybediş cümleleri kurmuyor. Sanki o kaza hiç olmamış gibi davranıyor. Yine yalan söylüyor yani. Ama izlerken biliyorsunuz ki karısını kaybettiğini nihayet anlatıyor.
GÜVEN DRAMAYLA GERİ DÖNÜYOR
Bu sezon için yeni bir dizi projeniz var mı?
- Televizyonu ekonomik kullanmaya çalışıyorum. Televizyonda olmaktan pek hazzetmiyorum. Televizyonun hızlı tüketimi beni korkutuyor. O çark içinde insanın çok yıprandığını düşünüyorum. Ama dizi yapmadan da olmuyor. Bu sezon sanırım dizi yapacağım.
Genelde sit-com ve komedide görüyoruz sizi. Gelen teklifler hep bu yönde mi?
- Son iki yıldır komedi yapıyordum. Ama bu filmdeki karakterin de imajını çok bozmak istemiyorum. O yüzden de sanırım kabul edeceğim dizi dram olacak. Aslında her ne kadar komedi oyuncusu olarak anılsam da kariyerimdeki işlerin çoğu dramatik rollerden oluşuyor. Dolayısıyla o tarafımı biraz hatırlatmak istiyorum. Güven geri dönüyor diyebiliriz.
Televizyonla aranız nasıl?
- Pek seyretmem. Türk televizyonlarında sürekli bir dizi çılgınlığı var çünkü... Biri bitiyor, diğeri başlıyor. Bu kadar çok dizi izlenmesini doğru bulmuyorum.
Kendi dizilerinizi de mi seyretmiyorsunuz?
- Evet, onları da seyretmem pek.
Nasıl oynadım acaba diye de merak etmez misiniz hiç?
- Bir bölüm falan bakarım, sürekli takip etmem. Belki de şimdiye kadar takip etmek isteyeceğim işler yapmadım!
Siz bir oyuncu olarak televizyonu maddi açıdan tercih ettiğinizi söylüyorsunuz. ızleyiciler de zahmetsizce izleyebildikleri için tercih dizileri ediyorlar. Bu bir arz talep meselesi değil mi?
- Evet, aslında öyle. Sinema daha kalıcı ama insanlar evde pijama, terlik zahmetsizce dizi izlemeyi sinemaya gitmeye tercih ediyorlar. Bir de seyirci eskiden Türkan şoray’ı merak ettiği için sinemaya giderdi. Onu televizyona çıkartırsan tabii ki merak edip de kalkıp sinemaya gitmezler.
KÖŞE DÖNMEK İÇİN SİNEMA YAPILMAZ
Size bir sinema projesi teklif edildiğinde, yanıt vermeden önce neleri incelersiniz?
- En önem verdiğim şey senaryo... Sonra kimin yönettiğine bakarım, ardından da oyunculara... Türk sinemasında son yıllarda çok fazla film çekildi. Ama bu kalitenin arttığı anlamına gelmiyor. “Recep ıvedik” yapılıyor, 6 milyon kişi izliyor, bunun üzerine “biz de girelim bu işe” diye düşünüp sinemadan rant sağlamaya çalışanlar çıkabiliyor. Sinemayı yağlı kapı olarak görenler var. Neden sinema yaptığınız çok önemli. Sinema yaparkenki saflık başarıyı getirir bence. Köşe dönmek için sinema yapıyorsan yapma zaten. Riskli şey, güm diye batarsın yoksa...
HALUK’UN “YAVŞAK” SÖZÜNDEN YARASI OLANLAR GOCUNDU
Haluk Bilginer’in bir röportajında söylediği “Oyuncuların çoğu yavşaktır” lafı büyük tartışma yarattı. Siz o konuda neler söyleyeceksiniz?
- Baktığımızda bugün star konumundaki birçok insanın oyunculuklarında büyük eksiklikler olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla Haluk’a çok hak veriyorum, doğru söylemiş. Bu mesleği layığıyla icra eden insanların hislerine tercüman oldu. O söze birkaç tepki geldi ama yarası olan gocunur. Tepki göstermeyenler işini iyi yapan oyunculardır, üzerlerine alınmamışlardır.