Güncelleme Tarihi:
Filiz Akın: Ohan Bey, tıptaki son gelişmelerden dolayı çok heyecanlıyım. Biliyorum, sizin cevabınız bir bilim adamı olarak çok temkinli olacak ama yine de hemen sormak istiyorum; ölümsüzlük mümkün mü?
Dr. Ohan Karatoprak:Yaşlanma ve ölüm önlenemez, fakat yaşlanma kaliteli bir şekilde yavaşlatılabilir. Son araştırmalar ve özellikle insan gen haritasının tamamlanmasından sonra hızla gelişen bilgilerimiz, yakında hayatın 120 sene ve ötesine uzanabileceğini gösteriyor. Bunu başarmak da vücudumuzu oluşturan hücrelerdeki DNA ve genlere olan hasarların onarılmasıyla olabilir.
DNA veya gen nedir?
- Vücudumuz yaklaşık 100 milyar hücreden oluşur. Her hücre çekirdeğinde 23’ü anneden ve 23’ü babadan gelen 46 kromozom var. Kromozomların içinde 30 bine yakın gen yer alıyor. Eğer kromozomları birer yastık olarak düşünebilirsek; DNA yastık içinde, merdiven şeklinde, kilometrelerce uzun, üç boyutlu bir iplik ve genler de bu merdiven şeklindeki iplik üzerindeki basamaklar...
GENLERİ BİZE EN YAKIN OLAN CANLILAR SOLUCANLAR
Hepimizin genleri değişik mi?
- Genlerimizin yüzde 99.9’u aynıdır ve yalnızca yüzde 0.1’i bizi birbirimizden ayırır. Bize genleri en yakın olan canlılar, solucanlar ve mantarlar. Maymunlarla insanlar arasında yüzde 5 gibi büyük bir farklılık var.
Genler ne işe yarar? Nelerden etkilenirler?
- Genlerimiz, yaşamımız boyunca belirli zamanlarda aktif ve belirli zamanlarda pasif hale geçerler. Önceden programlanmış genlerimiz hücre içinde protein yapımını ve bu proteinler de hayatın devamı için gerekli hormonlar ile enzimlerin yapımını sağlarlar. Bu proteinlerden bazıları, gün içinde DNA ve genlerimizde oluşan hasarları tamir etmek için gerekli olan proteinlerdir. Her gün hücrelerimiz binlerce taarruza maruz kalır. Örneğin hava kirliliği, radyasyon, sağlıksız beslenme, sigara, stres... Ve gün sonunda vücudumuz DNA’da olan bu hasarı onarmaya çalışır.
SAĞLIKLI BİR YAŞAM SÜREREK KÖTÜ GENİ PASİFLEŞTİREBİLİRİZ
Kaliteli ve uzun yaşam için ne yapmak lazım?
- Hücrelerimizi ve dolayısıyla hücre içindeki DNA ve genlerimizi sağlıklı halde tutmalıyız. Hasarların onarımları için gerekli besin ve ilave destekleri almalı, onların optimal şekilde çalışmalarını sağlamalıyız.
Bu çok kısa bir cevap oldu, bunu biraz daha açalım. Genlerimiz nelerden iyi, nelerden kötü etkilenir?
- İçinde bulunduğumuz çevre, yaşam tarzımız, aldığımız supplement’ler (vitaminler), ruh sağlığımız, hislerimiz, etrafımızdaki negatif ve pozitif enerjiler DNA ve genlerimizi etkiler, onların aktif ve pasif hale geçmelerine sebep olur. Örneğin radyasyonun olmadığı, temiz hava ve suyun olduğu bir çevrede sağlıklı bir yaşam sürerek, gerekli supplement’leri alarak kötü bir genimizi pasifleştirip, iyi bir geni de pasif halden aktif hale geçirebiliriz. Tabii ki bunun tam tersi de olabilir. Kötü çevre ve kötü yaşam şartlarında iyi bir genimiz -örneğin kanser önleyen gen- pasif hale geçebilir.
DÜŞÜNCELER DE DNA’YI ETKİLİYOR
Hasarlara nasıl engel olabiliriz ve nelerle onarabiliriz? Yeni çalışmalar bizi nereye götürüyor?
- Şimdilik DNA ve genlerimizde olan hasarları, bu sebepten oluşan hormon ve enzim yapımındaki aksamaları sağlıklı yaşam, hormon tedavileri ve supplement’lerle gidermeye çalışıyoruz. Çok kısa bir zamanda genler üzerindeki hasarların onarılması ve genlerin optimal bir şekilde çalışmaları “gen çipleri”, nanoteknoloji, kök hücre tedavileri ve amaçlı klonlama ile yapılabilecek.
Nanoteknolojinin bu alanda nasıl bir işlevi var?
- Nanoteknolojide moleküllerle çok küçük arter ve kılcal damarlara inip tedavi yapma fırsatı doğuyor. Böylece genlerin tamiri ve hatta kalıtım yoluyla geçmiş genetik bozuklukların onarılması da mümkün olabilecek.
Duygularımız, düşüncelerimiz, inançlarımız, pozitif düşünce genlerimizi ne derece etkiler?
- Hem çevremizdeki hem de vücudumuzdaki elektromanyetik dalga ve enerjilerin, DNA ve genlerimiz üzerinde etkileri vardır. Düşünce çok önemlidir. Çünkü düşünce, duygularımıza etki eder. Duygular da o andaki vücut dengelerini ve salgılarını etkiler. Negatif enerji ve pozitif enerjilerin genlerimizin çalışması üzerinde de etkileri vardır.
CENNET NARI
Filiz Akın: Ohan Bey kitabında bir bitkiden, daha doğrusu bir meyveden bahsediyordu: “Cats Claw” (Kedi Pençesi). Takviye ürünleri hazırlanırken dikkatini çekmişti. Yaz sonuna doğru bir yakınımız bize ülkemde hiç görmediğim bir meyve getirdi. Adı ‘cennet narı’ mı neymiş... Eşime dönüp heyecanla “Bu o” dedim. O da benim çocukça yakıştırmalarımı bildiği için “Uydurma” dedi. “Ama üstündeki kabarıklıklar kedinin pençesinin içindekilere benzemiyor mu?” diye ısrar ettim. O ise üstünde durmadı.
Ben o yemyeşil katı meyveleri sarı bir örtüye sardım. (Bahçedeki ufak muzları da öyle yapıyoruz.) Dört-beş gün sonra sarardılar. Hatta turuncuya döndü renkleri. Bir tanesi de çatladı ve içindeki nar gibi çekirdekleri göründü. Ohan Bey uğradığı zaman “Sürpriz” diyerek ona gösterdim. Bizde yetiştiğini galiba bilmiyormuş. Şaşırdı. “Doğru, bu o meyve” dedi.
“Zeytinyağına karıştırıp yesem faydası olur mu?” diye sorunca da şu yanıtı verdi: “Sakın yeme! Biz faydalandığımız ürünleri birtakım işlemlerden geçirip, toksit kısımlarından ayırıp sadece yararlı bölümünü alıyoruz. Bu haliyle zehir etkisi yapan bir sürü bitki veya meyveyi doktora sormadan kullanıp kendilerine zarar verenler var. En büyük yanlışlardan biri de bu!”