Ezgi BAŞARAN <br>ebasaran@hurriyet.com.tr
Oluşturulma Tarihi: Ekim 19, 2008 00:00
İşadamları paralarının bir kısmını sosyal sorumluluk projelerine aktarır. Eğitime, sağlığa destek veren vakıflar kurarlar. Bazen özel zevkleriyle uyumlu çağdaş sanat etkinlikleri düzenler, festivallere, sergilere sponsor olur, orkestra kurar, sanat hamiliği yaparlar.
Ama genelde siyasi tavır almaktan uzak dururlar. Siyasi görüşlerini bile çok gerekmedikçe bireysel olarak açıklamazlar. Çünkü Türkiye gibi siyasi iktidar-işadamı arasında kliyantelist yani bir anlamda çıkar ilişkilerinin bulunduğu ülkelerde bu zordur. Sonuçta işadamı için kárını büyütmek birinci amacıdır ve siyasi iktidarla çatışmak istemez. O nedenle iki ay önce iş dünyasından üç kişinin fon ayırarak Açık Toplum Vakfı’nı kurması, sıradışı bir gelişmeydi. Kavala Holding’in Başkanı Osman Kavala, Alarko Holding’in Başkanı İshak Alaton ve uzun yıllar Henkel Türkiye’de en üst düzeyde yöneticilik yapan Can Paker, Açık Toplum Vakfı’na 450 bin liralık bir fon ayırdılar. Bu vakfın, liberal siyasi duruşuyla bilinen ama sürekli manüpilasyon yapmakla, parasıyla dünyayı değiştirmeye çalışmakla, İsrail ve ABD’nin adamı olmakla suçlanan George Soros’un Açık Toplum Enstitüsü ile çok yakın bağları var. Yani işin içine hem Soros gibi netameli bir isim giriyor, hem de siyaset. Peki onlar buna nasıl cesaret ediyor ya da neden rahat rahat işlerini yapmak varken siyasetle uğraşıyor? Osman Kavala şimdilik vakfa sadece maddi destek sağlamış, günlük işleyişle uğraşmıyor. Vakfın üç kişilik yönetim kurulu, İshak Alaton, Can Paker ve eski AB Genel Sekreteri diplomat Murat Sungar’dan oluşuyor. Alaton ve Paker’e "siyasi" bir işadamı olmanın ne anlama geldiğini sorduk.
İŞADAMI SİYASET YAPINCA NE OLUYOR?
Üzeyir yaşarken her pazartesi bana bir fırça atardı
İshak Alaton Mesela şimdi Açık Toplum Vakfı’nı kurduk ya şirketimin haberi yok! Muhtemelen duymuşlardır ama şu anda bana bir şey söylemiyorlar. Biraz saygıdan, biraz da beni umutsuz vaka olarak gördüklerinden. Bir şey deseler de fark etmeyecek biliyorlar. Her zaman siyasi görüşlerimi açıklamanın iş hayatıma neler getirebileceğinin muhasebesini yaptım. Sonuçta da şirketimin yönetimiyle hep ters düştüm. Bunu çocuklarım da bilir. Hele Üzeyir (Garih) yaşarken her pazartesi masama bir not gelirdi. Cumartesi, pazar bir yerlerde konuşmuşum, onun hoşuna gitmemiş konuşmam. Her pazartesi fırça yerdim. Ben de gider anlatmaya çalışırdım "Yahu bu benim şahsi görüşüm, insanlar yanlış anlıyor!" O da "İyi ama sen aynı zamanda şirketimizi temsil ediyorsun" derdi tabii. Alarko hiçbir zaman devlete ve hükümetlere yakın olmadı, bu bilinen bir gerçek. Bir sebebi de benim siyasi görüşümü her zaman açıklamam. Her zaman şirketime devletten uzak duralım, bana da fikirlerimi açıklamam için özgürlük verin derim. Açıklama sen de siyasi fikirlerini, diyebilirsin. Ama dinle şimdi: 1952’de İsveç’te kaynak işçiliği yaptım. O sırada bir kız arkadaşım vardı ve onun babası doktordu. Çok zengin bir ailesi olmasına rağmen doktorluk yapmayı isterdi. Çünkü doktor olmak diğer insanlara yardım etmek demekti. Çok altruist (yardımsever, fedakar) bir adamdı. Bir akşam bana "Ben seni takip ediyorum. İlerde çok önemli hizmetlerde bulunacağına inanıyorum. Çünkü prensiplerin sağlam. Sana bir tavsiyem olacak. Düşüncelerini açıkça ifade edemeyeceğin bir duruma geldiğin anda senin o güne kadar yaptığın servetin hiçbir kıymeti kalmaz" dedi. Bu sözler benim için bir aydınlanma gibiydi ve hayatım boyunca unutmadım. O kadar doğru ki. Bazı insanlar çok para kazanmak ister. Kırkıma gelmeden bunun hiçbir manası olmadığını anladım. O zaman başka şey aradım. Saygınlık... Eğer ben inancımı, fikrimi ifade edemeyeceksem bu kadar servet, para neye yarar söyler misin?
Can Paker Patron siyasi görüşünü açıkladığında, şirkette profesyoneller her zaman "Ama bu şirkete zarar verir!" derler. Benim durumum İshak Bey’inkinden daha vahimdi. Çünkü o en azından kendi şirketinin, kendi parasının riskini alıyordu. Ben yabancı bir şirketi (Henkel) yönetiyordum. Elalemin parasını riske atıyordum. Neyse ki bireysellikle fikir özgürlüğüne son derece önem veren bir şirketti. Benim kim olduğumu ve fikirlerimi biliyorlardı. Çalıştığım firmayla fikir hayatımı yan yana getirmemeye özen gösterdim.
AÇIK TOPLUM ENSTİTÜSÜ VARDI, NİYE BİR DE VAKIF KURDUNUZ?
Soros’un parasını kullanıyorlar, deniyordu ama şimdi ben de para koydum bu işe
Can Paker Enstitü varken hep şu deniyordu: Soros’un parasını alıyorlar, kullanıyorlar! Şimdi ben diyorum ki Soros’un parası var ama benim de param var bu işte. Ben de para yatırdım ve elimi taşın altına koydum. Hem manevi hem de maddi olarak açık toplum kavramı için çalışıyorum artık. Vakıfta Soros’un da parası var, benim de param var. Bir de tabii vakıf olduğunuz zaman Türk makamlarının çok daha kontrolüne altına giriyorsunuz. Enstitü ya da temsilcilik olduğunuzda "Kaçıyorsunuz" deniyordu. Şimdi Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlıyız, her an gelip her şeyimizi kontrol edebilirler.
İshak Alaton Osman Kavala, Can Paker ve ben 150 biner lira yatırdık bu vakfa ama bu nominal bir para. Vakıflar Genel Müdürlüğü denilen garip antitenin empoze ettiği bir şey bu. Elbette daha az bir parayla da bu iş yapılabilirdi ama ciddi bir vakfı 5 bin lirayla kuramazsınız. Ve bizim yatırdığımız bu miktarlar vakfın yapacağı projelerde kullanılmayacak. Ondan bağımsız. Projeler için harcanacak para 450 bin liradan ibaret olmayacak elbette.
Murat Sungar Ben niye buradayım, bu vakfın parçasıyım? Meslek hayatımın son dönemi tamamen insan hakları ve AB için çalışarak geçti. AB elçiliği görevimi bıraktıktan sonra bu vakıf bana düşüncelerimi rahatlıkla söyleyebileceğim bir platform sundu. Biz üç kişilik bir yönetim kuruluyuz ama hangi projelere destek verileceğini aynı Açık Toplum Enstitüsü’nde olduğu gibi her yıl üç kişinin değiştiği danışma kurulu karar verecek.
GEORGE SOROS ŞEYTAN MI, MELEK Mİ?
Renkli devrimler konusunda hedefleri doğruydu ama bazı yerlerde çuvalladı
İshak Alaton Soros’a müthiş saygı duyuyorum. Onun manipülatif olduğu söylenir, spekülatör denir. Peki speküle etmek nedir? Geçmişin tecrübeleriyle ileriye dönük tahminlerde bulunmaktır. Gelecekte neler olabilir ve ne tedbirler alırsam benim menfaatime uygun sonuçlar çıkar, bunun kalıbıdır. Nedense bu Türkiye’de Fransızca tabiriyle pejoratif, Türkçe tabiriyle küfür kabul edilir. Halbuki spekülasyon dağdaki akıllı bir köylünün bile yaptığı bir şey. Soros da bunu yapıyor fakat insanların çoğu vasat zekada olduğu ve Soros da vasatın biraz üstünde olduğu için bazı şeyleri herkesten önce görebilmiş. Mesela 25 yıl önce İngiliz hazinesinin çökeceğini tahmin etmiş ve bir günde 1 milyon dolar kazanmış. İkinci önemli yönü ise Karl Popper gibi yirminci asrın en büyük felsefecisinin rahle-i tedrisatından geçmiş olması. Onun etkisiyle açık toplum kavramını oluşturuyor. Şimdi kimse Soros’u tam anlamıyor. Ona da söyledim, "Mutsuz olma. Bu kadar parayı çoğu kişinin aptalca gördüğü yollarda, toplumun daha iyiye gitmesi için harcaman kolay anlaşılacak bir şey değil. Seninle ilgili en iyi kitap 50 yıl sonra yazılacak" diye. Ha hataları olmadı mı? Renkli devrim denilen Ukrayna ve Gürcistan’daki devrimleri tetikledi. Bence Gürcistan’da çuvalladı. Bunu da Açık Toplum Ensitütüsü’nün Türkiye temsilcisinin başkanı Hakan Altınay onun suratına söyledi. Ama bence teorik olarak, hedef olarak bu devrimler konusunda hareketleri doğruydu. Ben olsam ben de yapardım, çok takdir ediyorum. Çünkü şahsi bir emeli var, bu yaptıklarını ABD için yapmıyor. Bush’a savaş açan adam da Soros’tur, "Daha adil ve istikrarlı bir dünyanın önündeki en büyük engel ABD’dir" diyebilmiş bir adam da.
HİÇ BEDEL ÖDEDİNİZ Mİ?
Hayat boyu mücadele ettim ortağımla, şirketimle eşimle ters düştüm
İshak Alaton Ben siyasi duruşumla iş adamı oluşum arasında hayat boyu bir mücadele verdim. Ortağımla, eşimle, şirketimle ters düştüm. Ama bugüne kadar geldim yahu... 81 yaşındayım artık hiç değişemem. Fakat zaman zaman benim siyasi fikirlerim yüzünden şirketime bedel ödetilmiş olabilir. Bir iki vaka vardır. Hakkıyla kazandığımız ihaleler bize verilmedi. Ortağım da bana "Bak senin yüzünden kaybettik" demiştir. Ama benim bangır bangır sosyal demokrat olduğumu bağırmamın da şöyle bir faydası oldu: Fabrikalarımızda hiç grev düşüncesi olmadı. Çünkü en alt seviyede çalışan kişi bile biliyor ki bu şirketin tepesindeki adamın hayat görüşü, fikri ona yakın. Bu arada benim şu anda Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül nezdinde saygınlığım çok yüksektir. Nereden biliyorum? Mesela yakınlarına "İzhak Ağabey’e selam söyle" diyorlar. Bunlardan şu neticeyi çıkarıyorum: Beni anlıyorlar.
Can Paker Bizim gibi siyasi fikrini açıkça söyleyen çok işadamı olmamasının sebebi devletin her şeye çok hakim olması. Hükümete, başbakana direnmek çok zor. O yüzden işadamlarını "Niye çıkıp konuşmuyorsun, İshak Bey gibi yapmıyorsun" diye hiç kınamıyorum. Adam iş yapıyor, firmasının geleceğini maksimize etmek zorunda. Türkiye’nin koşullarında gayet normal. Benim yöneticilik yaptığım Henkel’in devletle hiçbir işi yoktu. 5 kuruşluk mal satmış değildir. Onun getirdiği bir rahatlık vardı. Benim hayatımı zorlaştırmak zordu. Devletle hiçbir alışverişim, gizli işim yoktu.
ÇOK HAŞIR NEŞİR DEĞİLİZ
Birbirimizi çok uzun süredir, neredeyse 40 yıldır tanıyoruz ama büyük bir samimiyetimiz, haşır neşirliğimiz yok. Ama çok sevgimiz var. Çünkü hayat görüşlerimiz aynı.
BİZİ SUNGAR KURTARIYOR
İkimiz iş dünyasından geldiğimiz için bürokrasinin çoğu zaman ne düşündüğünü tahmin edemiyoruz. Murat Sungar bizi hata yapmaktan alıkoyuyor. Temkinli davranmamızı sağlıyor. Üç tane Can Paker’den oluşsa bu yönetim kurulu; bitmiştik!
SİZCE AŞAĞIDAKİ KELİMELERİN ANLAMLARI NEDİR?
KÜRT
İshak Alaton Anlaşılması gereken, Türkiye’nin en önemli unsurlarından biri.
Can Paker Belirli ölçüde aynı kültürü paylaştığımız, ayrıca kendi kültürü olan ve haklı olarak bu kültürü yaşamak isteyen, Türkiye’deki sayısı için bazen 6 milyon bazen 20 milyon denilen bir grup.
Murat Sungar Etnik bir grup.
MAHALLE
İshak Alaton Tanımı ben çocukken başkaydı, şimdi Şerif Mardin’in ortaya attığı mahalle baskısı kavramıyla değişti. Baskısı bazen var bazen yok. İnternete girdiğimde, dünya vatandaşı olduğumda mahalle baskısı sıfır ama mahallenin içine, sokağa döndüğümde var. Ama artık tayin edici değil.
Can Paker Tesiri ve kıymeti gittikçe azalan bir olgu.
Murat Sungar Toplumun neresinde durduğunuza göre anlamı değişen bir kelime.
LAİK
İshak Alaton Düşünce özgürlüğüdür. Benim için düşüncenin içine din de girer.
Can Paker Bütün dinlere ve dini uygulamalara eşit uzaklıkta duran insandır.
Murat Sungar Demokrasinin temel ilkelerinden biri.