Güncelleme Tarihi:
‘‘Magazin Forever’’ programıyla bu yılki ‘En İyi Magazin Programı’ ödülünü alan Kenan Erçetingöz ‘‘sanıldığı gibi vicdansız bir adam değilim’’ diyor.
22 yıldır bu işi yapıyor ama henüz 38 yaşında. 16 yaşında İzmir Yeni Asır gazetesinde işe başlayan Kenan Erçetingöz aynı zamanda Güzel Sanatlar Akademisi Endüstri Tasarımı Bölümü'nden de mezun. Ancak kendi deyimiyle köpük taşırmayan cezve tasarlamaktan çok sıkıldığı ve tasarımcılara bu ülkede hiç değer verilmediği için gazeteciliğe devam etmiş. Gece muhabirliği, spor muhabirliği derken sonunda acar bir magazin gazetecisi olmuş.
Memnun musunuz magazinci olmaktan?
Çoook.
Neden?
Herşeyi hoşuma gidiyor. Renkli hayatlar, kimin ne olduğunu bilmek...
Bu size ne kazandırıyor?
Yalanlarını anlıyorum. Kim oynuyor kim oynamıyor anlıyorum. Kazık atamazlar bana. Kim nedir yüzüne bakıp çıkarmak hoşuma gidiyor. Ayrıca ekibimi seviyorum, yaptığımız işler iyi. Her ne kadar Paşa- Gala- Şamdan'lar renkli ve çıplak diye eleştirilse de bu günlerde reyting yaptıkça yapılacaktır.
Tam tersi konumda olmayı hiç düşündünüz mi? Sizin özel hayatınız sürekli takip ediliyor. Rüyalarınıza giriyor mu yüzünüze patlayan flaşlar?
Hiç öyle kabuslarım yok. Ben o kadar ünlü değilim ki. Ayrıca varsa açığımı yakalayacaklar tabii. Yapmasaydım! Onlar da yapmasaydı. Bu işlere girmişseniz, sanatçı, gazeteci ya da herneyse, açığınız varsa bir gün mutlaka çıkar. Hem şöhret olacaksın, ondan sonra da Ebru Gündeş gibi, ‘‘babam öldü’’ diyeceksin, mezarında fotoğraflar çektireceksin. Babası yaşıyor diye yazacağım tabii. Ya da Kayahan'ın şimdi evlendiği hanımefendiyle onun sevgili olduğunu beş yıl önce yazmıştık. Telefon açıp ‘‘kızım yaşındaki çocukla böyle bir şey nasıl yazarsın, çok ayıp, Kenan senin de çocukların olacak, vah vah’’ deyip de sonra evlenince, başka diyecek bir şey bulamıyorum. Sibel Turnagöl hikayesini de biz vermiştik. Nazan Şoray'la olan. O kadar doğru bir şey ki. Kadınlar açısından. Bizim aldatma olayını ortaya çıkarmamız mı yanlış, çıkarmamamız mı? Kadın aldatılıyor orada farkında değil. Biz de bunu resimliyoruz, vay gazeteciler yuva yıktı. Acaba o yuva ortada var mı diye düşünen yok.
İhbarcılık ruhumuzda var...
Tabii tabii. Adam karşı balkonda Burak Kut'la sevgilisini çekiyor. Kamera almış özel. Ben bunu gördüm ve bunu anlatmam lazım diyor. Ben nereden bilebilirim Ebru Gündeş'in marketten doğum kontrol hapı istediğini. Marketçi anlatıyor. Türkiye'nin her yerinden telefon, mektup, e-mail geliyor bize.
Nasıl kontrol ediyorsunuz?
Etrafındaki üç kişi de teyid edince.. Evindeki çalışan olabilir, garson olabilir. Çevre var. Zaten gazetecilikte temel prensip, sosyal çevre. İlişkiler. Herkesle tanışmak zorundasın.
Herkes sizden çekiniyor mu bir yere girdiğiniz zaman?
Korkanlar var, korkmayanlar var. Neden korktuklarını da bilmiyorum. Açıkları var demek ki. Kenan gelince eller çekilir, toparlanılır, masalar değiştirilir.
Okul müdürü gelmiş gibi...
O zaman ben de üzülüyorum, kalkıp gidiyorum. Rahat olmaları gerek. Kim olduklarını bilmiyorum ki. Şimdi herkes kendini bir şey zannediyor. Acaba o kimdi, niye kaçtı diye meraklanıyorum bu sefer. Aslında haber değeri olmayan insanlar. Ama Türkiye'de herkes kendini ünlü zannettiği için... Ama dedikoduyu seviyoruz.
Kamu hizmeti yapıyorsunuz yani. Ama sizin kötü taraf dediğiniz bazı insanlar için doğru taraf. Neye göre karar veriyorsunuz?
Doğru... Kendimizce bir denge yapmaya çalışıyoruz işte. Ama vicdanım rahat. Çünkü o kadar açıkları olan, yanlışları olan var ki. Üstelik tüm dünyada var bu magazin. Biz azını yapıyoruz. Üstelik bildiğimizin sadece yüzde 40'ını veriyoruz.
Vicdan süzgeci öyle mi?
Tabii. Neler geliyor da yayınlamıyoruz. Polis tutanakları elimizde. Telefon ediyoruz bak biliyoruz ama yayınlamıyoruz diyoruz.