Uğur VARDAN
Oluşturulma Tarihi: Nisan 27, 2014 01:55
Uzun yıllar İstanbul Film Festivali’nin yöneticiliğini yapan Hülya Uçansu, yakında çıkacak yeni anı kitabında Emir Kusturica, Elia Kazan, Istvan Szabo, Gillo Pontecorvo, Jane Campion, Costa Gavras, Ettore Scola gibi sinema sanatının kalburüstü isimleriyle festival dolayısıyla yaşadığı dostlukları ve onların kendisinde bıraktığı izleri okurla paylaşacak.
Günümüz Türkiye sinema sektöründe film çeken, yazı yazan ama daha da ötesi ‘iyi bir izleyici’ vasfına erişen ve yedinci sanata ilişkin ortalamanın üzerinde bir birikime sahip orta kuşak bir kitle varsa, bu özellikle 1980’ler itibariyle ortaya çıkarak, bir tür ‘sinematek’ görevini üstelenen İstanbul Film Festivali sayesindedir. ‘12 Eylül sonrası’nın kurak ve yasaklı ortamında yolunu arayan, kendi iç hesaplaşmasına soyunan ve bir yandan da siyasal iklimin gidişatına ilişkin çözüm üretmeyi düşünen, yaş skalası geniş bir entelektüel grup da benzer şekilde bir anlamda durup düşünme ve yeni dünyalara açılma fırsatını, festival dolayısıyla önlerine gelen filmler vasıtasıyla gerçekleştirdiler. İstanbul Film Festivali, genellikle bir yıl öncesinin Cannes, Berlin ya da Venedik gibi kalburüstü buluşma merkezlerinde rüştünü ispatlamış yapımları seyircisine sunarken bir yandan da o yapıtların yaratıcılarını da bizatihi İstanbul’a getiriyordu. Öyle ki İstiklal Caddesi’nde şöyle küçük bir tur attığınızda yönetmen ya da oyuncu olarak hatırı sayılır onca isme rastlamanız mümkün oluyordu…
Bunca uluslararası kalibresi yüksek filmi, yönetmeni, oyuncuyu, yaratıcıyı bu topraklara taşıyan o perde gerisi ekibin en önemli yapıtaşlarından biri de ‘rahmetli’ Onat Kutlar, Atillâ Dorsay, Vecdi Sayar gibi isimlerle birlikte Hülya Uçansu’ydu. Yıllar boyu festivalin yöneticiliğini üstlenen ve zamanı geldiğinde bayrağı kurumun içinden bir isme, Azize Tan’a devreden Uçansu, 2012’de Doğan Kitap tarafından yayımlanan ‘Bir Uzun Mesafe Festivalcisinin Anıları’ adlı çalışmasıyla o dönemi, tanıklarıyla birlikte paylaşmıştı. Uçansu şimdi aynı sularda gezinen (ve yine ‘Doğan Kitap’tan basılacak) yeni bir hamleyle okur karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Yeni kitabın ismi henüz netleşmiş değil. Ama hangi limanlara uğrayacağı eni konu belli: Emir Kusturica, Elia Kazan, Istvan Szabo, Gillo Pontecorvo, Jane Campion, Costa Gavras, Ettore Scola, Jerry Schatzberg, Sergey Parajanov, Estela Brova gibi her biri yapıtlarıyla sinema tarihine ışık tutmuş, derin etkiler bırakmış, sadece filmleriyle değil siyasi duruş ve tavırlarıyla da tartışmalar yaratmış bu isimler Uçansu’nun kişisel perspektifi, özel anıları ve bakış açısıyla huzurlarımıza gelecek… 20 Nisan’a kadar sürecek olan İstanbul Film Festivali vesilesiyle Uçansu’nun yeni çalışmasını ‘fragman’ kabilinden sunalım ve geride kalan 32 yılın önemli virajlarını hatırlayalım istedik.
‘Kusturica’yla gelen o genç vardı ya!..’
-Türkiye’ye ilişkin son macerası 2010’daki Antalya Film Festivali dolayısıyla hoş olmayan bir şekilde (Bosna Savaşı sırasındaki tutumu protesto edildi ve “Ben Türkiye’de arkamda bir koruma ordusuyla dolaşamam” diyerek şehri terk edip gitti) biten Emir Kusturica’nın ‘Dolly Bell’i Anımsıyor musun?’ ve ‘Babam İş Gezisinde’ filmleri 1986’da festivalde gösterilirken kendisi de ‘Uluslararası Yarışma Jürisi’nin en genç üyesi olmuştu. Kusturica, İstanbul’a gelirken yakın bir arkadaşını da getirip getiremeyeceğini sormuştu. İsteği kabul edildi ve arkadaşı geldi. Yıllar sonra İKSV’nin bugünkü Genel Müdürü Görgün Taner, İstanbul Caz Festivali’nin müzik direktörlüğünü yaptığı dönemde Uçansu’ya “Hülya, Kusturica’yla gelen o genci hatırlıyor musun?” diye kuliste bir ismi takdim ediyordu. O kişi daha sonra Açıkhava’nın da gediklilerinden biri olan ünlü müzisyen Goran Bregoviç’ti.
-Geçmişte festivalin programa aldığı filmler sansüre tabi tutulurdu. 1988’de ‘Sansür Kurulu’ işi abarttı ve tam beş filme sansür uygulamaya kalktı. Tepki gösterildi elbette ve İKSV’nin o dönemde İstiklal Caddesi’nde bulunan binasından Taksim Meydanı’na kadar bir yürüyüş düzenlendi ve bu yürüyüşün önderliğini Uluslararası Yarışma Jürisi’nin başkanlığını üstlenen Elia Kazan yaptı. Bir dönem Hollywood’da estirilen ‘McCarthy rüzgârı’ sırasındaki ‘komünistler’e yönelik ‘cadı avı’nda en yakın çalışma arkadaşlarının ismini komisyona veren ve bu konuda özür dilemeyen Elia Kazan yani…
-‘Cezayir Savaşı’yla belki de sinema tarihinin en çok ses getiren siyasal filmlerinden birine imza atan Gillo Pontecorvo, 1993’te festivalin konuklarından biri olmuştu. Uçansu her zamanki titizliği ve müzmin tedirginliğiyle ünlü İtalyan yönetmenin havaalanında karşılanıp otele yerleştirilmesi sürecinde yine kendine özgü heyecanını yaşıyordu. Ve bu kez aldığı telefonla başından kaynar sular dökülmüştü. Rehber Pontecorvo’yu bir türlü bulamadığını bildiriyordu. Ya gelmemişti ya da rehber buluşmayı gerçekleştirememişti. O dönem Yıldız’da bulunan vakfın merkez binasından telaşla bir taksiye atladı Uçansu ve soluğu konuğun kalacağı otelde aldı. Pontecorvo lobide oturmuş, sakin sakin kahvesini yudumluyordu. “Nasıl özür dileyeceğimi bilmiyorum” derken o büyük yönetmen, “Dert etmeyin, biz de Venedik’te havaalanında Annie Girardot’yu kaçırmıştık” diyerek Uçansu’yu teselli ediyordu.