Güncelleme Tarihi:
Gerçek bir hikayeden, karı-koca arkadaşlarının yaşamından esinlenen yönetmen-senarist Ferzan Özpetek, bunu beyaz perdeye taşımak için 13 Mayıs’ta kolları sıvadı. 35 yılı aşkın süredir İtalya’da yaşamını sürdüren ünlü yönetmen, en çok başarı elde eden filmlerinden "Serseri Mayınlar"ı (Mine Vaganti) çektiği, çizmenin güneyindeki Barok tarzı şirin kent Lecce’yi mesken edindi yine yeni filmi için. Başarılı yönetmen 10. filmini DHA’ya anlattı.
TÜRK OYUNCU İSTEDİM AMA HEPSİ DİZİ YAPIYOR
İlk filmini yaptığında hiçbir zaman 10’uncu filmine varacağını düşünmediğini dile getiren Özpetek, "Daha önce Karşı Pencere, Harem Suare ve Cahil Periler filmlerimde beraber çalıştığım Gianni Romoli’yle beraber kaleme aldık senaryoyu. Aslında bu dönemde Türkiye’de film yapma projem vardı ve ilerliyordu ama o sonra olmadı. Bu konuyu tamamen Türkiye’ye de adapte edebilirdim. Ancak bir takım şeylerde çok zorlanacaktım. Bu sefer de başroldeki aktörlerden birinin Türk olmasını istedim. Türk oyunculara bakındım. Ancak o role gidebilecek oyuncuların çoğu hep dizi çekimindeler. Dizilerin çekimleri çok uzun sürüyor ve ancak 2 aylık bir yaz döneminde zamanları kalıyor" diye konuştu. Türkiye’den hangi oyuncuları düşünmüş olduğunu sır gibi saklayan Özpetek, "Ancak Türkiye’den birisinin bu filmde yer alıp, burada, İtalya’da pazara çıkması hoşuma giderdi" diyor.
DUYGULAR HER ŞEYİN ÖNÜNE GEÇİYOR
Yeni filminin 2000 ile 2013 yılları arasında geçtiğini söyleyen Özpetek, “Çok kuvvetli bir aşk hikayesi istiyorum” diyerek şöyle anlatıyor yeni eserini:
"Genç bir kız ve genç bir erkeğin birbirleriyle karşılaşmaları ve çok zıt insanlar olmaları, aralarında doğan kuvvetli bir aşk hikayesi. Filmin değişik bir yapısı var. Dramaturjik olarak da farklı. Bu aşk hikayesi sürerken araya çok kuvvetli bir türbülans giriyor. O yüzden zaten ismi "Allaciate Le Cinture" (Kemerlerinizi Bağlayınız). Ana karakterin çevresinde dönen kişiler var. Annesi, teyzesi, başka bir erkek arkadaşı, bir doktor var. Aslında 13 yıllık bir evliliğin, ‘biz böyleydik sonra ne olduk’ hikayesi bu."
Sinema tarihinde kadın-erkek ilişkisinin çok konu edilmesine karşın Ferzan Özpetek izleyiciye nasıl bir farklılıkla geleceğini ise "Aşkın farklılığı ve cinselliği yok aslında. Aşkın tanıtımında duygular çok önemli. Ben şunu getiriyorum: bir insanı sevme, aşık olma sırasında sana getirilen provalar ve o provaları aşmak var. Zorlanan şeyler var. İki kişi uzun yıllar beraber oluyor. O ilişki, hani her gün her dakika beraber olduğun, günde üç defa yatmak istediğin insanla, sonra o haftada bire iniyor sonra o ayda bire bazen de üç ayda bire iniyor. O da var işin içinde. İki kişinin birbirini sevmesinde yorgunluk oluyor. Benim anlattığım şey hem fiziksel bir yorgunluk ama bu yorgunluğu aşan bir şey çıkıyor ortaya. O da duygular" diye anlatıyor.
SEZEN AKSU BANA HEP DER Kİ…
Bu filminin bazı yerlerinin "Karşı Pencere"yi, bazı yerlerinin ise "Bir Ömür Yetmez"i hatırlattığını dile getiren Özpetek, "Sezen Aksu’nun bana söylediği güzel bir şey var: ‘Sen hep hayatı anlatıyorsun.’ Bu, gülümseyeceğin, bol bol da ağlayacağın bir film. Ancak şimdiden ‘ağlatacağım’ ya da ‘güldüreceğim’ demek komik geliyor. Çünkü bir yemek yapıyorsun mesela ve içine her şeyin en iyisini koyuyorsun ama tadı iyi olmuyor. O yüzden yemeği yaparkenki aşk ve duygu çok önemli. Ben bunu mutfakta uyguluyorum. Bu yüzden filmin nasıl olacağını söyleyemem şimdiden. Ancak hayatı anlatıyorum" diyor.
ROMA’YA KÜSTÜ
Özpetek artık Roma’da film çekmekten çok keyif almadığını da vurguluyor. Bu nedenle bir turizm kenti olan Lecce’yi seçtiğinin altını çizen ünlü yönetmen, "Roma’da film çekmek çok zor hale geldi. Yıllardır sinemayı yüzeysel, işe yaramayan bir şey olarak gören bir İtalyan politikasının getirdiği bir şey bu. Eskiden sen çekim yaparken Romalılar sana hiç aldırmazdı. Şimdi geliyorlar, konuşuyorlar, kimisi kızıyor kimisi bayılıyor. Orada çekim yapmak için de çok ağır şartlar koyuyorlar" diye anlatıyor başkentte yaşadığı zorlukları. Ayrıca evden, özel hayattan uzak olmanın da filmi yapanlara konsantrasyon açısından iyi geldiğini de ekliyor.
Lecce’nin fahri vatandaşı olduğunu da belirten Özpetek, "Lecce’de insanlar çok tatlı, çok verici. Orada ben çok mutlu oldum. Bana dokunulmayacak, film çekilmesine izin verilmeyen mekanları açıyorlar."Serseri Mayınlar"da (Mine Vaganti) iki kardeşin kavga ettiği sütunlu bir meydan (Piazzetta Carducci) vardı. Gazetelerden okuduğuma göre, Lecceliler orayı şifahen ‘Ferzan Özpetek Meydanı’ diye anmaya başlamış. Ne hoş bir şey" diye anlatıyor oraya olan aşkını.
ÜNLÜ OLMAYAN OYUNCULAR BAŞROLDE
Özpetek bu sefer, Polonya asıllı Kasia Smutniak, Filippo Scicchitano ve Francesco Arca gibi ünlü olmayan oyunculara neden başrolde yer verdiğini ise "Arca’nın ilk filmi olacak mesela. Yeni kişiler çıkartmak istedim ortaya. İtalyan sinemasında çok oyuncu çıkarttım ben ortaya. Benim filmlerimde birisi oynadığı zaman hemen ardından kontrat yapıyorlar. Hoşuma gidiyor bu" diye açıklıyor.
Dört haftalık çekimlerin ardından 1 ay ara verdikten sonra tekrar 4 hafta daha kamera arkasına geçerek, filmin sahnelerini tamamlayacak olan Özpetek, "Kahramanların 13 yılda fiziksel değişimleri olacak. Bu nedenle, onların zayıflaması ya da şişmanlaması falan söz konusu. Bunu beklemek için ara vereceğiz" diyerek, aslında İtalya’nın mevcut ekonomik durumunda bunun epey ağır bir karar olduğunu da belirtiyor.
NURİ BİLGE CEYLAN'DAN TAVSİYELER ALIYOR
Öte yandan, ilk defa bir filmini dijital çekecek olan Özpetek, daha önce üç tane filminde çalıştığı görüntü yönetmeni Gianflippo Corticelli ile çalışacak yine. Dijital konusunda Nuri Bilge Ceylan’dan da tavsiyeler aldığını ekliyor.
İtalyanların kendisine, "Bize İstanbul’u anlat" diye baskı yaptığını dile getiren Özpetek, "Bunu yapmayı çok istiyorum ama biraz korkuyorum açıkçası. Yani İstanbul’u anlatma konusunda İtalyanlara karşı bir sorumluluk bu. Hamam filminde anlattım ama o değişik bir şeydi. Esasen kafamda bir şey var" diyerek bundan sonraki filminin ise yüzde 99 Türk filmi ve Türkçe olacağı müjdesini verdi.
İtalya’da 14 Şubat 2014 gibi çıkması planlanan filmin Türkiye’deki ismine ise henüz karar verilmedi.