Ferzan’ı nasıl bilirsiniz

Güncelleme Tarihi:

Ferzan’ı nasıl bilirsiniz
Oluşturulma Tarihi: Nisan 07, 2007 00:00

Ferzan Özpetek’in altıncı filmi Bir Ömür Yetmez, dün gösterime girdi. İstanbul Film Festivali’nin açılışında gösterilmesi sebebiyle filmin oyuncularıyla birlikte yönetmeni de İstanbul’daydı. Biz de oyunculara Ferzan Özpetek’i nasıl bilirsiniz diye sorduk. Sonra da yönetmenden sağlamasını aldık.

Ferzan Özpetek filminde oynamak nasıl bir şeydir?

Stefano Accorsi:
Çok eğlenceli. Ferzan, insan grupları yaratmak konusunda çok başarılı. Tüm ekip birlikte çok uyumlu çalıştık. Çekimlerin son iki haftasında her akşam yemeğe çıktık, dans etmeye gittik. Her gece.

Serra Yılmaz: Benim oyuncu olarak yönetmene ihtiyacım var ve yönetmenler her zaman bana yeterince yardımcı olmuyorlar. İyi oyuncu yönetimi o kadar sık rastlanan bir şey değil. O anlamda Ferzan insanı asla yalnız bırakmıyor. İkincisi, eğlenceli bir sette çalışmayı seviyor. O kadar rahat, herkesin o kadar güle oynaya çalıştığı bir set ki.

Peki otoriteyi nasıl kuruyor?

SY:
Otorite kurmak için ille de insanları azarlamak ya da surat asmak gerekmiyor. Ne istediğini biliyor, ne istediğini bilmek tavrı zaten bir otorite. Elbette terslik olunca bağırıp çağırdığı da oluyor. Ama genelde takışmaları prodüksiyonla olur.

Çekimlere başlamadan evvel senaryo üzerinde tartışıldı mı?

SA:
Evet, Ferzan’ın benzersiz bir yöntemi var. Oyuncuları birlikte görmek, gerçek atmosferi hissetmek istiyor. İnsanları birbirleriyle konuşurken gözlüyor. Senaryoyu okuyoruz, bazen değişiklikler yapıyoruz.

SY: Okuma sırasında doğru grubu kurduğundan emin oluyor. İstediğimiz herşeyi söyleyebiliriz. Elbette dinleyip dinlememek ona kalmış. Bence oyuncularına bir özgürlük alanı bırakıyor.

Problemlerle nasıl başeder? Öfkelenir mi?

SY:
Çok bağırır.

SA: Bence tepkisi problemin ne olduğuna göre değişiyor.

Oyuncularını şımartır mı?
/images/100/0x0/55ea5597f018fbb8f8792899


SY:
Hayır, aksine hep olumsuz şeyler söyler. Ama bu filmde, hayatımda ilk defa bana iyi bir şey söyledi ve "Biliyorsun ben hep seni eleştirmek için buradayım, ama itiraf etmem gerekir ki bu sahne iyi oldu" dedi. Bu ondan duyduğum ilk olumlu şeydi.

SA: Cahil Periler ile kıyaslarsanız, büyük fark var. Filmi çekiş tarzı çok değişti, daha güvenli. Kendi ilhamına daha fazla güveniyor. Oyuncuyu oluşturan maddenin en ince yanını ekrana getirebiliyor.

Çalışırken kaprisli midir?

SY
: Belki prodüksiyona karşı ama oyuncularla değil.

SA: Ferzan’ın prodüktörü olmak istemezdim. Onunla çalışacaksan, en iyisi oyuncusu olmak.

Bir önceki filmi Kutsal Yürek’le ilgili bir röportajı sırasında, başrol oyuncusu Barbora Bobulova’ya aşık olduğunu, sevişme sahnelerini çekmediğini söylemişti. Bu filmde de böyle bir şey hissettiniz mi?

SY:
O oyuncularının hepsine aşık, filmi seyrederken bunu anlayabilirsiniz.

Bir yönetmen olarak Ferzan Özpetek’te en sevdiğiniz ve sevmediğiniz şeyler neler?

SA:
En çok anlattığı hikayeleri seviyorum. Oyuncularıyla çalışma şeklini seviyorum. Sevmediğim bir tarafı yok ama hikayesini kendisinin yazmadığı bir filmi nasıl yönetirdi onu görmek isterdim.

SY: Çekimlere başlamadan önceki dönem çok gergin ve agresif oluyor.

Sizce Antonio ve Neval rolleri için neden sizi seçti?

SA:
Belki bende çocuk kalmış bir adam gördüğü içindir.

SY: Acı tatlı, aksi bir kadın aradığı için. Aksi kadın rolünde çok iyiyimdir.

Onun filmlerinde oynamamış olsaydınız, ne kaybederdiniz? Ferzan Özpetek’ten aldığınız en büyük ders nedir?

SA:
Çekimler sırasında bana, Antonio’nun panik atağı olsa iyi olur dedi. Ben de senaryoda yazmıyor diye karşı çıktım. O da elini omzuma koydu ve bana "Sen eskiden daha az canımı sıkıyordun" dedi. "Karakter üzerine bu kadar kafanı yorma, biraz özgür kal". Bu çok büyük bir dersti. Karakterini önceden bilmek iyi bir şey ama çekim sırasında da sihirli birşeyler olabilir.

SY: Onun filmlerinde oynamamış olsaydım İtalya’da çalışmaya başlamazdım. Ama her halükarda ikimizin kariyeri için de Cahil Periler’in çok özel bir yeri var. Çünkü Cahil Periler bir çeşit kült film artık.

Ferzan Özpetek, Bir Ömür Yetmez’le ilgili olarak, otobiyografik özellikleri de olduğunu söyledi. Filmdeki karakterlerden hangisi Ferzan Özpetek’in kendisi?

SA:
Bence her karakterde Ferzan’dan bir şey var. Belki en yakın olanı Davide diyebiliriz. Çünkü yaratıcı, herkesi etrafında topluyor, yemek yapmayı seviyor. Ama benim karakterimin endişeli yapısı da ona benziyor. Lorenzo filmin başında, her şeyin o anda olduğu gibi sonsuza kadar aynı kalmasını istediğini ama kalamayacağını da bildiğini söylüyor. Bu da Ferzan’a dair bir şey. Serra’nın canlandırdığı karakter gibi sinirlendiğinde tepesinin tası atabiliyor, aksileşebiliyor.

Peki kendisini bir dost olarak nasıl tarif edersiniz?

SA:
Koruyucu. Her zaman o davet eder. Her zaman hesabı öder. Sürekli arkadaşlarını düşünür.

SY: Çok iyi bir dosttur. Çok gelişmiş bir koruma hissi var. Artık hayatına yeni insanlar almak konusunda o kadar açık değil.

Aşçılığı nasıl?

SY:
Çok güzel fırında rulo köfte yapar.

Batıl inançları var mı?

SY:
Evet. İtalyanlar zaten çok batıl inançlıdır. Masada birine elden ele yağ, tuz veremezsiniz. Kötü şans getirir. Kadeh kaldırırken karşındakinin gözlerinin içine bakman gerekir. Ve tabii bir de sürekli nazar boncuğu taşır.

Seti toparlamak için arada bir bağırmak lazım

Ferzan Özpetek setleri neye benzer?

-
Neşelidir genel olarak. Ama filmden filme de değişiyor tabii. Bu sonuncusu şimdiye kadar geçirdiğim setler içinde en iyisiydi. Tuhaf bir dostluk vardı. Işıkçısı, kostümcüsü, sesçisi dahil setteki herkesin "bu benim filmim" demesini istiyorum. İnsanları işin içine katmak için çeşitli yöntemlerim var.

Ama oyuncularınız ağzından iyi bir şey çıkmaz, hep eleştirir diyor.

-
Bunu kesin Stefano söylemiştir. Hiç tatmin olmuyorum, her zaman daha iyi olabilir diyorum. İyi oynadıklarını kendilerine değil, rol arkadaşlarına söylüyorum. Stefano’ya, bugün Pierfrancesco çok iyi oynadı diyorum mesela. Performans yükseltmek için. Çok işe yarıyor.

Dinlerken setten çok yaz kampına benziyor. Otoriteyi nasıl kuruyorsunuz?

- Birdenbire bir cümle söylüyorum, hemen herkes sus pus oluyor. Amma herifsin, herkes korktu, ne yaptın diyorum içimden. Ama çaktırmıyorum. Tüm çekim boyunca bir gün mutlaka prodüksiyondan birisine bağırmak lazım. Ortalık gevşeyince bağırmak iyi geliyor.

Nedir prodüktörlerle alıp veremediğiniz? Sizden çok çekiyorlarmış.

-
Hoş bir ilişkim var aslında. Tabii biraz eli sıkı benim prodüktörüm. Gerçi onun da işi bu. Filmin müziklerinin hakları konusunda çok tartışma oldu bu sefer. Çok bağırdım çağırdım. Herkesin yüzüne telefon kapattım. Ama tabii sonra sinirim geçince üçüne de çok pahalı yüz kremi gönderdim. Bana çok pahalıya patladı.

PROFESYONEL OLAMADIM

Çekimler başlamadan evvel, hazırlık aşamasında da çekilmez oluyormuşsunuz.

-
Kesinlikle. Filmin çıkışı sırasında da çekilmez oluyorum. Büyütüyorum her şeyi. Başlamanın korkusu geriyor beni.

En iyi ve en kötü tarafınız nedir?

- Amatör olmak. Hiçbir zaman profesyonel olamadım. Her ikisinin cevabı da bu. Morg sahnesini çekerken oyunculardan birinin cep telefonu çaldı ve o da açıp cevap verdi. Bilmiyordum, önemli bir telefonmuş. Çok sinirlendim. Birkaç gün sonra onunla önemli bir sahne çekecektik ve konuşmamız gerekiyordu. Akşam aradım, sana çok kızgınım istersen o sahneyi daha sonra çekelim, kızgınlığım geçsin yoksa o sahnede iyi çıkmanı sağlayamayacağım dedim. Profesyonel davranamadım yani. Kendi işimi aksattım, takvimi değiştirdim. Ama aynı sebeple oyuncularla daha yakın bir bağ kurabiliyorum. Böyle bir yönetmenle çalışmak onlara iyi geliyor. Bazı sahneler daha iyi çıkıyor.

Kapris çeker misiniz?

- Tamamen kaprisin ne olduğuna bağlı. Margherita Buy kafadan hastadır mesela. Sahne hazır beklersiniz, gelmez. Yanına gidersiniz "Ben neden bu kadar genç ölüyorum" diye bir korkuya kapılmış bulursunuz.

Oyuncularınıza yine aşık oldunuz mu?

- Evet, hepsine. Bir sahnede güzel görünmezlerse üç kere filan çekerim. Seviştiğiniz insanın püf noktalarını bilirsiniz ya, öyle birşey oluyor aramızda.

Filmde bu benim dediğiniz bir karakter var mı?

- 5-6 karakter var. Herkesi evinde toplayan grup lideri Davide, ölüm korkusu olan Antonio, aniden sinirlenen Neval...

Nasıl bir dostsunuz?

- Mükemmel. İki elim kanda olsa giderim. Kendimi zora sokacak olsam bile yardım ederim. Çok fazla dostum yok. Dereceleri var daha doğrusu. Merkez halkada 5 kişi var. Hayatıma yeni insanlar almak da kolay olmuyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!