Bebek’teki Lucca Bar’da Feraye Tanyolaç yüzünden Kaya Çilingiroğlu ile tartıştığınız ileri sürüldü. Gerçekten aranızda böyle bir gerginlik yaşandı mı?
Kesinlikle böyle bir şey olmadı. 14 yıl öncesinin hukuku üzerine, sanki bugüne ait ikinci bir aşk ilişkisi varmışçasına dedikodu üretiyorlar. Sanki Feraye evli erkekleri hedef almış gibi... Yazık... Kaldı ki ben evliyim, bir de çocuğum var. Kaya Bey’le Feraye Hanım nedeniyle bir husumet yaşamamız söz konusu değil. Aynı mekanda karşılaştık, selamlaştık, el sıkıştık. Sonuçta birbirimizi tanıyoruz, bir hukuk var.
- Sizi en çok ne rahatsız etti?
Bir ilişki başlamış artık. Mehmet Aslantuğ adının ne yeri var bu duygunun içinde? Her şeyi birbirine karıştırmanın ve insanları huzursuz etmenin anlamı yok.
Bu Feraye’ye de yapılan haksızlık. Ayrıca Feraye Hanım’ı tanırım; son derece eğitimli ve iyi biridir.
- Arzum Hanım bu haberleri gördüğünde tepkisi ne oldu?
Güldü... Arzum’un böyle dertleri olmaz. Biz birbirimizi çok iyi tanıyoruz çünkü... 12 yıldır birlikteyiz. Ama 14 yıl
öncesinin kendi içinde saygın bir hukukunu bir yerlere yaslamaya çalışmak, içinden manalar çıkarmak, doğru olmayan şeyler üretmek çok ayıp.
KAYA İLE HUSUMETİMİZ YOK
- Kaya Çilingiroğlu ile Hülya Avşar’la ‘Kadının Anatomisi’nde oynadığınız yıllarda tanışmıştınız sanırım...
Bizim yakın arkadaşlığımız yok. Ama elbette birbirini tanıyan iki insan olarak karşılaşınca merhabalaşır, hal hatır sorarız.
- Kaya Bey ile geçmişte kalan bir ilişkiden dolayı tatsızlık yaşamanız söz konusu olamaz yani...
Böyle bir davranış şekline sebep yok ki... Deli miyiz biz!
Husumete sebep olacak hiçbir şey yoktur. Bir evlilik var ve bozulmuş. Bunun bir de muhatabı var. O muhatap, yuvalara musallat olmuş bir kadın gibi gösteriliyor. Bu Feraye’ye haksızlık. Feraye gerçekten çok iyi eğitimli ve çok iyi bir ailenin kızıdır. Böyle bir üslubu da yoktur. Yazık...
- Yani bir şekilde sizin de adınız bu beraberliğe karıştırıldı.
Aynen öyle. Ne kadar derinleştirilirse, o kadar Brezilya dizisi halini alacak. Sessiz kalsan bir dert, kalmasan ayrı külfet. İnsan konumundan bıkıyor bazen!
- Evliliğiniz süresince sansasyonel haberlerden uzak kaldınız.
Evet, ben ve eşim bu tarz olaylardan o kadar uzak yaşıyoruz ki... 14 yıl önce yaşanmış bir şey... Tutup da bunun bugün bir kavgaya sebep olduğunu ima etmenin kimseye faydası yok. Bu başkalarının konumuna, imajına, duruşuna, ahlakına yapılan hakaret! Bizi metrelerce yükseklikte sterilize edilmiş duvarlar korumuyor. ‘Başka arkadaşların başına gelebilir, bizim asla’ şeklinde peşin hükümlerde bulunmanın kimseye yararı olmaz.
- Hülya Avşar eşinden ayrıldıktan sonra ‘Her erkek aldatır’ dedi. Siz ne söyleyeceksiniz bu konuda?
Bu Hülya Hanım’ın bakışı... Böyle bir açıklamaya katılmamın imkanı yok. Belki o an içinde bulunduğu ruh haliyle söylenmiş bir sözdür. Bunlar çok beylik laflar ayrıca... Anlamsız ve afaki.
- Geçen yıllar evliliği nasıl etkiliyor?
Evliliğin koşullarında hep aşkın ayak izlerini, kokusunu aramak biraz safdillik galiba. Aşk, uzun süren ilişkilerde de, evlilikte de daha başka duygularla harmanlanabilir. Buna izin vermek, bununla kavgalı olmamak gerek. Ben de meselenin uzmanı değilim zaten. Öyle olsaydım bir tavsiyeler kitabı da ben yazardım ‘Aşkınızı nasıl korursunuz’ diye! Evlilikte aşk bitebilir ama bu, aşk biter anlamı taşımaz. Aşk kendi içinde zaman zaman hastalıklı, zaman zaman inişleri çıkışları olan bir duygudur. Aşk sevgiye dönüşür.
ARZUM ÇOK KIYMETLİ DURUYOR
- Arzum Hanım’a baktığınızda içinizde hálá o kıpırtıları hissediyor musunuz?
Olmasa niye birlikte olalım ki? Bizi sözleşmeler bağlamadı. Ortak yatırımların temsilcileri de değiliz... Uyumsuzluk başladığında zorlamanın ve mutlaka bir arada olmanın kimseye bir faydası yok. Ama sorunları da köşebaşında sizi bekleyen müthiş birileri varmış duygusuyla tetiklememek, saygılı olmak, iki ayrı birey olunduğunu kabullenmek gerek galiba... Arzum çok kıymetli duruyor. Onun duruşunda da bana geçen ve beni disipline eden çok güzel yanlar var. Ben bütün aşkları şairin dediği gibi Arzum’da temize çektim. İnsanların çok güzel dediği bir kadınla 10 yılı aşkın süredir birlikteyim.
- Yeni bir dizi ya da sinema projeniz var mı?
Biraz araya ihtiyaç var. Sadece bizim değil, seyircinin de yorgunluğu atması açısından bu gerekli... Hayatımda sadece iş yok. Ailem var, arkadaşlıklarım var, içinde olmaktan keyif aldığım hobilerim var. Aslolan hayattır. Gerisi ona hizmet eder.
- Son günlerde farklı polemiklerin içine çekiliyorsunuz. En son Hakan Ural örneği var.
İnsan her zaman sağlık olsun diyemiyor, bazen içinde büyüyor. Belli ki istenen de, sataşılsın, cevap verilsin. Gündem derdi olanlar, komlekslerine hakim olamayanlar, hatta aslında hiç ciddiye alınmayanlar sataşmayı görev biliyorlar. Bazı arkadaşlarımız oyuncu olmakla, iyi işler yapmakla, yakışıklı veya güzel olmayı karıştırıyorlar. Böyle çapsız polemiklerin içinde olmak arzumuz değil.
Yakışıklı bir adam değilimSizin için ‘Yakışıklı değil’ tarzında bir yorum yapıldı. Siz de ‘Benim ödülüm var ama’ şeklinde cevap vermişsiniz.
Asla! Böyle bir şey demem ben. Çünkü bu da ayıp... Kimsenin gözüne sokacak meziyetlerimiz yok. Küçük hesaplar yapıp sapla samanı karıştıranlar bilmeli ki; tarih, kendine güveni olanların durduk yere başkasına kötü söz ettiğine tanıklık etmemiştir. Kötü söz sahibini bağlar! Döner onu bulur. Yakışıklı ya da güzel olmayı hayata eşitleyen cehaletin kendisine de, çevresine de, ülkesine de vereceği hiçbir şey yoktur. Bırakın güzel ya da yakışıklı olmayı, bilgiye dokunmayan yetenek dahi tartışmalıdır. Modellikle aktörlüğü birbirine karıştırmak, ancak cehaletten geçer! Polemiğe davetiye çıkarmakta ısrar edenler, dönüp halkın vicdanına bir sorsunlar bakalım, ne ifade ediyorlar!
- Kendinizi yakışıklı bulmadığınız doğru mu?
Yakışıklı değilim elbette, ama bunu dert edinmiş bir halim var mı? Kendimi yakışıklı bulmuyorum ve bu derdim de değil. Kaldı ki bütün bu değerlendirmeler ve değerler farazidir.
- Birkaç ankette en yakışıklı erkek seçildiğiniz oldu ama...
Oy kullananlar haksızlık etmişler! Demek bu anketler de başkalarını telaşa düşürüyor, ne komik...
- ‘Bir İstanbul Masalı’nın reyting rekorları kırmasında kadınların büyük etkisi yok mu sizce de?
Sadece ‘Bir İstanbul Masalı’ için geçerli değil bu kural. İzleyici profili kadın ağırlıklı ve reytingleri kadınlar belirliyor. Yazan kadınlar, izleyen kadınları daha derinden ve daha çok etkiliyorlar. ‘Bir İstanbul Masalı’nda da senaryo dili ve tekniği böyle işledi şüphesiz. Ayrıca gerçekten iyi bir yapım, yönetim ve oyuncu kadrosu bir aradaydı.
Bizim evde şiddet yok- Sizin evliliğinizde bir dönem aile içi şiddet yaşandığı ileri sürüldü. Bu dedikodulara ne diyorsunuz?
Buyrun! ‘Dilin kemiği yok’ diyorlar ya, bu gibi sebeplerle diyorlar işte... Bütün ilişkilerin kendi içinde küçük inişleri çıkışları olabilir. Ama böylesi bir şiddetin, tartışmanın ve yüksek volumün bizim evde yeri olmadı şimdiye kadar. Olamaz da...
AİLEM İÇİN HER ŞEYDEN GEÇERİM- Arzum Onan da siz de beğenilen insanlarsınız. Bu kıskançlık yaratıyor mu aranızda?
Yapılan iltifatların kıskançlığa dönüşmesine neden olacak yapılarda değiliz. Ayrıca izin de vermedik bu gibi hastalıklı duygulara... Ben oyunculuğu yarın bırakabilirim. Hayat bana bir gün ailemin huzuru için her şeyi bırakmamı dayatırsa, bunu zorlanmadan yaparım. Arzum’la bir taş evde, ekmek yapıp, toprakla uğraşıp yaşarım. Sanıyorum Arzum için de böyle... İnsanlar bizi ayrı ayrı seviyor olabilirler. Birlikte daha çok sevmiş olabilirler. Ama biz bunu tasarlamadık. Biz ne isek, o ortaya çıktı. Yapay bulanlar da olabilir. Ne söylersen söyle, karşındakinin anladığı kadar varsın!