Oluşturulma Tarihi: Nisan 18, 2004 00:00
TERLİKÇİLERİMİZİN marka yapılandırmaktan ziyade günü kurtarmaya yönelik reklamları devam ediyor. Yaptıkları reklamlara itirazım yok ama bir de ‘marka yapılandırma’ işini çözseler var ya 250 milyon dolarlık sektör tadından yenmeyecek!Twigy’nin Brezilya’dan aldığı ‘karnaval’ görüntülerinin sonuca ne katkısı var anladıysam arap olayım. ‘Bu terlik tam benlik’ diyen Brezilyalı ne demek istiyor? Twigy Brezilya’ya terlik mi ihraç ediyor? Hadi ‘Ediyor’ yanıtı verelim, peki bundan bize ne? (*)Polaris bu yıl da Seda Sayan’la devam ediyor. Ama nedense artık ‘Tebrikler Polaris’ diye kendi kendini tebrik etmiyor. Polaris’in hedef kitlesini anlamak için Seda Sayan hayranlarına bakmanız yeterli. Seda Sayan hayranlarının ‘zevk seviyesi’ sanırım Polaris’in Türkiye’de ne kadar geniş bir kitleyi kucaklamak istediğinin iyi bir göstergesi. Metin Şentürk, fal esprisi ve Seda Sayan’ın ‘sabah sabah’ halleri ‘Polaris’in günü kurtaran reklam stratejisine uygun dolgu maddeleri. Ancak tüm bu dolgu maddelerinin geçen seneye göre öyle ahım şahım bir çıkışı beraberinde getirmediği ortada. Ya seneye? Seda Sayan’ın yetmeyeceği kesin. Sibel Can’ı da denemiştik. Başka kim kaldı? (* * *) Muya geçen sene erkek-hanzo tabanlı bir iletişimi seçmişti. Bu sene aynı hataya düşmemiş. Bu sene kendi adına doğru bir iş yapıp Deniz Akkaya tabanlı iletişimi seçmiş. Muya bir de Deniz Akkaya’yı doğru kullansaymış var ya, ‘yeme de yanında yat!’ olurmuş. Niye Deniz Akkaya cadı? Bir prenses dururken kim cadı gibi olmak ister? Öykü karışık ve samiyetsiz, filmin yapım kalitesi de sorunlu. Muya’nın satışa yönelik yaptığı etkinlikler takdire değer ama bu etkinlikleri duyururken televizyon iletişimi ile tutarlı mesaj yaymasında fayda var. (* * *)Arow reklamı ise feci bir Sinan Çetin klasiği! Sinan Çetin herkese, her markaya ‘aspirin’ öneriyor. Sinan Çetin için terlik, çay, buzdolabı,
diyet kola, banka fark etmiyor, çözüm tek: Doğulu şivesiyle konuşan öteki Türkiye’den bir vatandaşımız çıkacak ya soru soracak ya da dillere pelesenk olacak bir sözcük söyleyecek! Sinan Çetin’in reklamdan anladığı bu. Biz bunlara reklam değil arkada stratejik düşüncesi olmayan ‘skeçler’ diyoruz. Skeçlerin de bırakın marka yapılandırmayı, günü kurtarmayı, vermek istediği mesajı bile iletmesi mümkün değil. Arow, ‘ben deriyim, modayım, ortopediğim’ diyor, anlayan var mı? (*) Gördüğünüz gibi reklama çıkmayan bir Gezer kaldı. Müjdeyi verelim, Gezer reklamları da yakında bu sinemada. Çekilmekte olan Gezer reklamlarında kim oynuyor biliyor musunuz? Hadi tahmin edin bakalım. Kadir İnanır’la Ayşe Arman mı? Bonus Card’la karıştırdınız galiba. Müslüm Gürses, Müslüm Gürses! Müslüm Gürses, Gezer reklamlarında ‘O sizin güzelliğiniz!’ diyecek.. Nasıl mı diyecek? Hep birlikte göreceğiz.Nike’ın ayak oyunları çok doğal!NIKE’ın tüm Avrupa ülkeleri ile aynı zamanda yayına giren yeni reklam filmi, çok büyük bir prodüksiyon ve alkışı hak ediyor. Reklamda, Brezilya ve Portekiz milli takımlarındaki ünlü oyuncular, daha maç başlamadan birbirlerine meydan okuyor ve ‘yeteneklerini konuşturmaya’ başlıyorlar. Sıra başlama vuruşundan önceki, ‘senin marşın, benim marşım’ kısmına geldiğinde ise kimsede asıl maçı oynayacak hal kalmıyor.Ne de olsa herkesin ayakkabısı Nike ve Nike’lar da ayağa giyince raf da durduğu gibi durmuyor! Reklamdaki büyük fikir bu. Ronaldo, Ronaldinho, Roberto Carlos, Diego, Figo, Ricardo, Totti, Cantona’yı bir araya getirmek ise her markaya nasip olacak bir şey değil. Ama bir marka Nike gibi, dünya kategori liderliğine oynayıp, ‘futbolcu yaratıcılığını’ marka özü olarak kabul edince yapacak bir şey yok. Büyük düşünülecek ve gerekirse çekimler üç haftada tamamlanıp, bütün futbolcuların bir araya gelebilmeleri beklenecek! Nike’ın gözleri ve kalpleri okşayan reklamında kalabalık stadyum görüntüleri Gladyatör filminde kullanılan bilgisayar tekniği ile yapılmış, futbolcuların tüm ayak oyunları ise doğalmış, hiçbir çekim hilesi yapılmamış. İnanamadım. Siz? (* * * * *)Cola-Turka reklamları aşındı!COLA Turka reklamları hálá reklam anımsama liginde birinci sırada çıkıyor. Bu etki şu anda yayınlanmakta olan yengeli, biber dolmalı, dağ başını duman almışlı, çoluk çocuklu sözde, ‘Pozitif milliyetçi’ reklamların, ‘kısa dönemli ’ etkisi değil. Birikimli bir etki. Cola Turka reklamları aşındı, artık farkına bile varıldıklarını söylemek çok zor. Bir an önce yeni Cola Turka filmlerine ihtiyaç var. Üstelik yeni filmlerde sözde ‘pozitif milliyetçiliğin’ iş yapmayacağı da çok açık. Cola Turka ister istemez yeniden konumlandırılmaya, hatta ‘Zem Zem’ kola gibi rakiplerden ayrıştırılmaya çalışılacaktır. O zaman da biz başa dönüp, ‘Bu devrimi niye yapmıştık?’ sorusunu sorma hakkını kendimizde bulacağız. Gerçekten, bu devrim niye yapılmıştı? Tereyağı olmaya çalışan margarinler!HEM Teremyağ’da hem de Luna’da ciddi şizofrenik eğilimler başladı. Her ikisi de kendini tereyağı sanıyor ve tereyağı gibi görünmek istiyorlar. Sevgili Teremciler ve Lunacılar, lütfen yerimizi bilelim ve ona göre davranalım. Eğer markalarınızın bir kişilik sorunu varsa önerim psikolog yardımı almanız. Sorun bakalım psikoloğunuza, ‘Kırk yıllık Yani olur mu Kani?’.Başbakan’ın Ülker aşkı ile açıklanamayacak sonuçlarTADELLE, daha piyasaya girmemişti ki, ben Çikolata Marka Ligi sonuçlarını merak ettim. Taylor Nelson Sofres de her zaman yaptığı gibi 18 yaş üstü Türkiye temsili 2000 kişiye, ‘Aklınıza gelen ilk üç çikolata markası nedir?’ sorusunu sordu. Yanıtlar ilginç!Ülker, çikolata marka liginin tartışılmaz lideri (yüzde 68,9).En yakın rakibi Nestle (yüzde 27) ile arasındaki puan farkı Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bayi kontenjanından ‘Ülker Aşkı’ ile açıklanacak bir sonuç falan da değil. Bu sonuç Ülker’in, ‘iletişimi sürekli kılarak’ bileğinin gücüyle elde ettiği bir sonuç. Kutlamak lazım. Eti’nin de kısa sürede çikolata pazarında üçüncü sırayı alması ve Milka gibi bir çikolata devinin önüne geçmesi takdire değer.Albeni ve Metro’nun ise çikolata olarak algılanmalarına ne dersiniz? Dikkate değer değil mi?. Diğer dikkate değer olgu da Saray’ın ciddi bir ‘çikolata’ iletişimi yapmadan dokuzuncu sırada yer alması. Bizim araştırma yapıldığı sırada henüz Saray’ın Tom ve Jerry’li reklamı başlamamıştı. Tom ve Jerry’de de ne potansiyel var değil mi? Ford reklamlarına giriyor nostaljik takılıyor, Saray reklamlarına giriyor çocukları delirtiyor. Ben gerçek star diye Tom ve Jerry’ye derim. Var mı itirazı olan?Not: Yurtsan Atakan, ABC1 kent örnekleminde yapılmış bir bilgisayar markası anımsama araştırmasına atıf yaparak, ‘Niye Atıf Hoca’nın verdiği TNS sonuçları ile tutarlı değil?’ sorusunu soruyor. Olmaz tabii ki Yurtsancığım. TNS’nin araştırması 18 yaş üstü Türkiye temsili, kırsal kesimi de temsil eden bir araştırma. Örnek yapısı farklı iki araştırmanın sonuçlarının farklı olması çok doğal. Yapacak bir şey yok. Sevgiler. Çarli’nin etine dolgun melekleri!TOPRAK’ın, Libresse’i de kadın pedleri arasındaki savaşa katıldı! Hem de ne katılma.. Libresse’in ateş tabancası, tüfeği hepsi var bir topu eksik.. Gerçi reklamda bir top var ama onu cephane anlamındaki topla karşılaştırmamız pek mümkün değil. Sibel Can, olsa olsa bir ünlü olarak top değil, ‘ağır top’ olabilir.. Bilmiyorum Çarli’nin Melekleri, Çarli’nin Melekleri olalı, bu kadar etine dolgun bir takım olmuşlar mıydı! Libresse reklamının, ‘James Bond’ filmlerini andıran atmosferinin dikkat çektiği çok açık. Keşke her şey dikkat çekmek olsa! Bir de reklamdaki testlerin neyi ölçmeye çalıştığını anlasak. Libresse, ‘emiş gücüm diğerleriyle aynı’, ‘benim pedim diğerleri gibi alev alev yakmaz’ demek istiyor ama anlayan ciddi ciddi zenci!Her türlü çeldiriciye rağmen, reklamda bu testlerin ne için yapıldığı anlaşılır bir şekilde verilse, ‘kurtarıyor’ diyebiliriz. Ama kurtarmıyor. Türk kadınının da haliyle bu testlerin topla tüfekle yapıldığından haberi yok, o halde reklamdan geriye ne kalıyor? Bildiniz, ‘imaj’. Bir pedi de ‘Çarli’nin Etine Dolgun Melekleri kullanıyor’ diye kim alır onu bilemem. (* *) ÇekirgelikPrezervatiflerin tamamen güvenli olduklarını söylemek zor. Bir arkadaşıma, takılı haldeyken arkadan otobüs çarptı! Bob Rubi
button